Gönderi

559 syf.
·
Not rated
notre dame//onekimyirmiüç
kitabı ilk olarak edebiyat derslerinde duymuştum fakat o kadar da ilgimi çekmemişti ilk başta. yıllar sonra müzikaline denk geldim, hatta sınavdan bir gün önceydi. o kadar dolmuş hissetmiştim ki gözlerimi kapatıp eşsiz sessler arasında kendime köşeler aradım ve inanılmaz hoş görüntüler kurdum zihnimde. müthiş hissetmiştim. aslında kitabı okudukça müzikalden ne kadar farklı olduğunu fark ettim. örneğin gözüme ilk çarpan rahip frollo idi müzikalde çünkü hüzünlü ve biçare tavrı beni çok etkilemişti. fakat kitapta pek de hazmettiğim biri olamadı. o denli bencildi ki şu zamana değin inandığı tanrısını bile yüz yüze bıraktı. öyle ki uğruna bunu yaptığı çingene kızına da yaşadığı kötülükleri o yaşattı. ona diyecek tek sözüm yok. tıpa da inanmıyordu zaten. acayip bir karakter, müzikaldeki frollo'cuğuma daha hoş ve trajik hikayeler kurmaya devam edeceğim. bir diğer şaşırdığım karakter ise şövalyeydi. aslında yorumlarda rahip ve ozan diye bahseden biri vardı, bu yüzden kitabı okumadan önce ozan sanıyordum onu ve kafamda çok hoşuma giden bir imaj çizmiştim ona. elbette, bu da beni hayalkırıklığına uğrattı. çapkın ve uçkurundan başka bir şey düşünmeyen sünepe bir tipmiş oysa! müzikaldeki o mağrur bakışlar ve gururlu baş haraketi ile o narin ozanlara yakışan sesi kafamda yankılanır durur hâlâ. öyle kalsın o. fleur de lys hanımefendinin o bakışları da aynı şekilde. kitapta onun çok üzerinde durulmamış ama müzikaldeki La monture adlı şarkısı ve bizim şövalye ile söylediği Ces diamants La enfesss parçalar. o kadar iyiler ki... (elbette müzikal ile kitabı değerlendirmem kişisel bir şey) gelelim kızıl tepelerin yalnız adamına... quasimodo... bahtsız kamburumuz... (yine) müzikaldeki hâli ile çok uyumluydu. onun çaresizliği rahibinkinden daha ağırdı sanki. özellikle ona dayatılan bu kader ile. bana birçok şeyi düşündürttü. ondan ilk başlarda canavar olarak bahsediliyordu. konuşmayan ve yabani davranışları olan. bu yüzdendir ki ruhsal olarak ele alınmaya değmez bir karakter gibi algılamıştım. oysa onun da bir yüreği vardı, ezilmiş ruhu hâlâ vardı ve o da hissedebiliyordu. o yabani ve ötekileşmiş hâli onun bedeninin çarpıklığını kullanarak bizlerin oluşturduğu iğrenç bir algıydı. şövalye gibi yakışıklı olsaydı, kim bilir, bahsettiğim o ozan karakteri misali olabilirdi. gerçi her hâlükârda öyle bir adam. çingene kızına olan aşkı ile anlıyoruz. hâlâ şarkıları dinliyorum, hiç eskimiyorlar. kitabı nasıl güzelse müzikal de aynen öyle. belki olmasaydı bu denli etkilenemezdim. her kitabın böyle müzikalleri olsa keşke. o kadar güzeldi ki ikisi de.
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202233k okunma
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.