Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

319 syf.
·
Puan vermedi
İnsan Teni Aşıp Ruha Dokunabilir Mi?
Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu adlı bu romanı tıpkı Sinekli Bakkal gibi mistik dünya görüşünü savunan tezli bir roman. Romanın tezi, modern çağın determinist/materyalist/pozitivist yaklaşımının insanı ve dünyayı anlamada yetersiz olduğu, bunların insanı bencilliğe ve mutsuzluğa sürüklediği; insanın ancak benliğini aşarak huzura kavuşabileceği, dünyayı anlamlandırabileceği şeklinde özetlenebilir. Romanı iki bölüme ayırabiliriz. İlk bölüm Ferit’in kaldığı pansiyonda yaşadığı sıradışı olayları anlatıyor. Bu bölüm hem olayların akışı hem de anlatım açısından çok canlı. Çoğunlukla iç monolog ve bilinç akışı tekniği kullanılmış, ben anlatıcı ve üçüncü kişi anlatıcı arasında hızlı geçişler var. Bu bölümün işlevi, okuyucuyla Ferit arasında bir bağ kurmak. Ferit, yaşadığı olaylara makul açıklamalar bulmaya çalışan veya bunları psikolojisine bağlayan biri. Yani modern insanın yapacağı şeyi yapıyor, bu da okuyucuyla arasında bir bağ kurulmasını kolaylaştırıyor. Ferit son derece materyalist bir karakter olarak çizilmiş. Ondan ruhunu görmesini isteyen sevgilisi Selma’ya verdiği cevaptan da bunu anlıyoruz: “(…) Sen boyadığın ve süslediğin vücudunla bende hangi duyguya hitap ediyorsan ondan cevap alıyorsun. İskarpinin açık penceresi önünde oturan ve seyredilmekten hoşlanan topuğun benden merhamet mi bekliyor? Kainatın sırlarına ait düşünceler mi istiyor? Ruh, ruh… Ne istiyor bu dekolte ayak benden? (…) Göğsünüzde zıp zıp sıçrattığınız yuvarlaklar Bach’ın Ave Maria’sını mı söylüyor, Süleyman Dede’nin mevlidini mi?” (sf.76-77) (Muzip de bir cevap, kabul edelim:)) İkinci bölümde ise Ferit bir yıl önce ölmüş olan Matmazel Noraliya adlı gizemli bir kadının evine taşınıyor ve burada yaşadığı olayların maddi veya psikolojik değil, metafizik olduğunu fark ediyor. Ferit Matmazel Noraliya’yla yaşadığı mistik tecrübeler sayesinde benliğini aşıp Tanrı’ya ulaşmayı başarıyor, sevgilisi Selma’nın teninin ötesini yani ruhunu görmeye başlıyor. Ancak bu bölüm o kadar oldu bittiye getirilmiş ki Ferit’le sıkı bağ kuran okuyucunun bile bu hızlı değişime inanması güç. Bu bölüm aynı zamanda Ferit'in arka plana itildiği ve yazarı temsil eden Yahya Aziz'in sazı ele aldığı bölüm. İlk bölümdeki farklı anlatım teknikleri terk edilmiş ve bunların yerini Yahya Aziz’in materyalist dünya görüşünü eleştiren nutukları almış. Bence Peyami Safa’nın kalemi çok güçlü, özellikle bu romanında yaptığı benzetmelere hayran kaldım. Örneğin şu cümlelere bakalım: “İstihza (alay) benim pantolonumdur. İçinde ben de ruhumun ayıp yerlerini saklıyorum.” (sf. 91) “Başını denizden yeni çıkarmış gibi dalgın gözlerinde fikir ıslaklığı vardı.” (sf. 313) Kelimelerle yapboz gibi oynamış adeta. Berna Moran’a göre anlatım tekniği açısından yazarın en az görünür olduğu ilk Türk romanı Matmazel Noraliya’nın Koltuğu. Ferit “yansıtıcı merkez” olarak kullanılmış; çoğu şey onun gözleri ve bilincinden süzülerek okuyucuya aktarılıyor. Ferit’teki değişim daha ayrıntılı işlense ve ders verme amacı güdülmese muazzam bir roman olabilirmiş ama Berna Moran’ın dediği gibi Peyami Safa’nın ideolojisine kurban gitmiş.
Matmazel Noraliya'nın Koltuğu
Matmazel Noraliya'nın KoltuğuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 20237,7bin okunma
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.