Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Seneca - Cicero - Felsefe Okulları
_Lucius Seneca_ _Ölçüsüz isteklere kapılmış, kibirle başkalarını hor görmüş, zorbalıkla zaferler kazanmış, kalleşçe ihanet etmiş, namussuzca kazanç sağlamış, sınırsız bir açgözlülük göstermiş, utanmazca savurganlıklar yapmış kişi, kaçınılmaz olarak korkar kendi belleğinden. _Korkunun sebebi bilgisizliktir. _Hayatını kaybetmekten daha acı bir şey vardır. Hayatın anlamını kaybetmek. _Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır. _Gerçek, ancak işitmek isteyene söylenmeli. _Neden kimse hatalarını itiraf etmez? Çünkü hala hataların içindelerdir de ondan. Hatalarını itiraf etmek de iyileşmenin bir belirtisidir. _Doktor kendini kaybetmiş bir hastanın huysuzluklarına sinirlenmez. İşte akıllı bir adamın da insanlara yapacağı muamele böyle olmalıdır. _Cesur insan özgürdür. _Doğa olaylarının nedenleri doğadır. _Sanatlar yaşamın hizmetkarlarıdır; felsefeyse efendisi. _Cüce, dağa da çıksa cüce; dev, kuyuya da girse devdir. _Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama güneş her gün yeniden doğar. _Yaşıyorsak hala umut var demektir ama nokta koyulduktan sonra belki demek umut değil, çaresizliktir. _Önemli olan şey niteliktir, nicelik değil. _Soysuz güzellik kokusuz menekşe gibidir. _Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur. _Sarhoşluk kusur yaratmaz, kusurları açığa vurur. _Kitapsız yaşamak, kör sağır, dilsiz yaşamaktır. _Kader istekli olana rehberlik eder, isteksiz olanıysa sürükler. _Vahşetin her biçimi bir zayıflık işaretidir. _Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zaman ölümdür ve diri diri gömülmektir. _Hiçbir çağ yasak değil bize, hepsine ulaşabiliriz. _Tin, kimi bilgelerin sandıkları gibi tinsel ve soyut bir varlık değil çok ince öğelerden kurulmuş bir nesnedir. _Bir hakareti görmezden gelmek çoğu zaman öcünü almaktan daha iyidir. _Mutlu yaşam, tutku ve korku üzerinde; mantığın ve düşüncenin elde ettiği bir zaferdir. _Hakikat daima azınlıktadır ve azınlık daima çoğunluktan güçlüdür. Çünkü kural olarak azınlık gerçekten bir fikre sahip olanlardan oluşmuştur. Buna karşın çoğunluğun gücü aldatıcıdır, kalabalığın hiçbir görüşü olmaması anlayışına dayanır. _Felsefe, yaşamın efendisidir. Ruhu yoğurup biçimlendirir, hayatı düzene oturtur, davranışlara çeki düzen verir, yapılması ve yapılmaması gerekenleri gösterir ve belirsizlikler içinde dalgalanan insanlara kılavuz olur. Felsefe olmadan hiç kimse korkusuzca yaşayamaz, hiç kimse güvende olamaz. Günün her saati akıl almamızı gerektiren binlerce olaya gebedir ve bu aklı bize verebilecek tek merci felsefedir _İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybedilmelidirler. Sen, bir adam kendisi övüldüğü zaman, bunu nasıl karşıladığına dikkat edebilirsen, her adamın karakterini keşfedebilirsin. _Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler _İnsanın dine bağlılığını göstermek için “kurban” keserek kan dökmesi gereksizdir. Dine bağlılığın temeli kan dökmek değil sevgidir. Bu sevgi doğaya egemen olan tanrısal yasayı kavramayı, bütün olayların arkasında tanrısal erkin bulunduğunu görmeyi sağlar. _Başlayan her şey biter. _Adaletsizlik sonsuza kadar hükmedemez. _İyi bir muhakeme yanlış olanı kınar, ondan nefret etmez. _Yasaların yasaklamadığını, utanma kontrol eder. _Hiçbir şey bilmemektense, lüzumsuz şeyleri bilmek bile faydalıdır. _Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler! _Geçmişi kurcalarsan geleceği yok edersin. _Din, sokaktaki insanlar tarafından doğru, filozoflar tarafından yanlış ve siyasetçiler tarafından da gerekli olarak görülür. _Ölüm bir yokluk değil, başka nitelikler taşıyan bir yaşama dönüştür, ölümsüzlüğe kavuşmaktır. Çünkü insanda tanrısal bir töz vardır, ölen onun görüntüsüdür. _Ahlaklı yaşamak doğayı izlemektir. Kişiye nasıl davranacağını, ne gibi bir yöntem benimseyeceğini gösteren doğadır. Bunu da ancak erdemle donatılmış bilge kişi başarabilir. Çünkü bilgenin erdemi, özgür istencidir. _İnsan, yaşama ara veren, başka bir varlık ortamına geçiş olan ölüm karşısında sarsılmamalıdır. _Bir insan hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa onun için her rüzgar uygundur. _Din %99'u şekerli kurabiye ve %1'i öldürücü arsenik olan fare zehiri gibidir. _Küçük köpekler yabancılara nasıl havlarsa, topluluklar da büyük adamlara öyle havlar. _Talih bizi kamçılar ve vurarak ezer, dayanalım! Bu vahşet değil, bir mücadeledir. _Doğduğu yerin izlerini taşımayan hiçbir şey yoktur. _Bir bilge en kötüyü bile gülerek karşılamalıydı. _Deniz sakın olduğu zaman büyük dalgalar kayalara çarpmaz. _Hata insana mahsustur, ancak hata yapmakta diretmek şeytancadır. _Hayat bir çömleğe benzer; ancak parçalandığında boş olduğu ortaya çıkar. _Hayat bir hikaye gibidir, ne kadar uzun olduğu değil ne kadar güzel olduğu önemlidir. _Bilgeliğin temeli boş şeylerden hoşlanmamaktır. _Kader vermediğini geri aIamaz. _Yara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz. _Kadınların saklayabildikleri tek sır, bilmedikleri sırdır. _Ey hayat seni bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir. _İnsan geride bıraktıklarını özler, sahip olduğundan sıkılır, ulaşamadığına aşk olur. _Toprak ne kadar sengin olursa olsun, ekilmedikçe mahsul vermez. Kafalar da öyle; ekilmeyen kafalar da fikir üretemez. _Çoğu şeyi kazanırken, bazı şeyleri kaybedersin. Hayatta öyle seçimler yapki kazandığın şeyler, kaybettiklerine değsin. _Göründüğü kadarı ile insanlar, düşüncelerini saklamak için değil, hiçbir düşünceleri olmadığını saklamak için konuşmayı öğrenmişler. _Her türlü sanat, para hırsını körükleyerek insanları mutsuz etmekten başka işe yaramamıştır. _Zamanın toplumunu vahşi hayvanlar topluluğu olarak gören Seneca, bilge kişisini, kendi kendine yeten, hazza olduğu kadar eleme karşı da duygusuz, korku bilmez, evrenin gerçek efendisi, erdemi özgür iradesinin sonucu olan ve ölümden korkmayan kişi olarak tanımlamıştır. _Refah dolu bir yaşam sıradan adama da nasip olur, sıradan yeteneklere de; ama ölümlülerin başına gelen felaketleri ve korkuları boyunduruk altına almak, ancak büyük adamın işidir. Mutlu olmak, zihinsel acı çekmeksizin bir ömür sürmek doğanın bir yanına yabancı kalmak demektir. Büyük adamsın; ama nereden bileyim, kaderin sana erdemini hiç sergileme fırsatı tanımamışsa? Senin zavallı olduğunu düşünüyorum; çünkü hiçbir zaman zavallı olmadın. Yaşamını rakibin olmaksızın geçirdin; ne yapabileceğini kimse bilmeyecek, kendin bile. _Mutlu görünüp de mutsuz olanlar arasında birinci sıraya şaraptan ve seksten başka bir şeye zamanı olmayanları koyarım; bundan daha iğrenç bir saplantı yoktur. Ötekilere gelince, anlamsız bir şan şöhret hayaletinin tutsağı olsalar da en azından incelikli bir biçimde kandırırlar kendilerini; bana açgözlüleri, öfkelileri, haksız yere kin güdenleri ya da haksız yere savaşanları sayıp dökebilirsin. Bunların hepsi hatalıdır ama en azından insanca davranıyorlar. Oysa kendilerini midelerine ve cinselliklerine kaptıranlar onursuzluğa gömülüp giderler. _Seneca'nın Tanrı'sı Stoacılığın evrenin her tarafına yayılmış olan Aklıdır; insan ruhu ise insan bedeni içine yerleşmiş tanrısal soluktan başka bir şey değildir. _Seneca_ (MÖ 4-MS 65) Romalı düşünür, devlet adamı, _Kıskanç İmparator Caligula’nın deyimiyle “kum taneleri” gibi akıp giden üslubu ölüm nedeniydi. Ama insanlar onun hasta olduğunu ve öleceğini söylediği için affetmiş. İmparatoriçe Messalina, Caligula'nın kız kardeşi Julia Livilla ile Seneca arasında bir ilişki olduğuna ilişkin dedikodular çıkarınca, Seneca Korsika’ya sürgüne yollandı. Genç Prens Neron’un annesi Agrippina, tanınmış bir edebiyatçının, oğlunun eğitiminde önemli bir rol oynayacağını düşündüğü için Seneca’yı sürgünden çağırtmıştı. Neron’un tüm eğitimini üstlenen Seneca, ona çağının önemli kültür konularıyla ilgili dersler vermiş. Neron on altı yaşında İmparator oldu ve tümüyle anormal davranışlar içine girmiş ve annesi Agrippina’yı öldürtmüştü. Neron’a karşı düzenlenen bir suikast girişimine onun da adı karıştığı için, İmparator tarafından kendini öldürmesi emri verildi. Bütün yaşamı boyunca ölümün hiçe sayılması gerektiğini savunmuş olan Seneca, bu emri metanetle karşıladı ve M.S 65’te damarlarını keserek intihar etti. _Stoacılık, insanın bir istenç varlığı olduğu görüşüne dayanır. Seneca için insanın başlıca davranış ilkesi istençtir, ancak insanın bir de duygu yanı vardır, onu da istencin ışığında görmek gerekir. Mantıktan bahsedip iç derinliğiyle kararlar verince çelişkiye de düşmüş. Stoacı maddeciliği benimsemiş olsa da, Tanrı'nın aşkın olduğunu öne sürmüş. Ruhun ölümsüzlüğüne inanmıştır. Attalus’a bağlanıp güzel kokulardan, şaraptan, istiridye ve mantar yemekten ve yumuşak bir yatakta uyumaktan vazgeçmiştir. _Doğa olaylarının nedenleri doğaldır, ancak bunların birer “belirti” olabileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu da bütün doğal nedenlerin Tanrı’dan kaynaklanması sonucudur. kuşa uçma, balığa yüzme yeteneği veren Tanrı’dır. Oysa kuşun kanadını çırpması, balığın yüzgeçlerini oynatması gibi tikel olgular tanrısal varlıkla ilgili değildir. Çünkü Tanrı bütün evreni, bütün varlık türlerini kapsayan evrensel bir “doğa yasası“dır, her nesne, her oluş bu yasaya dayanır. ************** _Marcus Cicero_ _Onur, erdemin armağanıdır. _Politikacılar ölen askerlerin kanlarıyla beslenirler. _Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker. _Sağduyu, her şeyin kraliçesidir. _İnsan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır. _Mutlak hak, mutlak haksızlıktır. _Aşırı adalet, aşırı adaletsizliktir. _Acı tanımamış olmak, büyük bir acıdır. _Sessizlik büyük konuşma sanatlarından biridir. _Erdem, bir kötülüğü yapmamak değil, işlenmiş kötülükleri bağışlamaktır. _İyiliklerden haz almak, kötülüklerden acı duymak dürüst bir ruhun göstergesidir. _Ahlâk ve erdem çöktüğünde devleti yönetemezsiniz. _Adaletten yoksun olan hiçbir şey ahlaken doğru olamaz. _Sadece avamın değil, aynı zamanda az eğitimli insanların düşüncelerinin de baskısı altındayız. _Doğruluk ve sorumluluk sahibi kimse, lider olmaya layıktır. _Göz yummak dost kazandırır, hakikat ise nefret. _Dostunun hatalarını görmezden gelen, onun uçuruma yuvarlanmasına neden olur. _Sessizlik büyük konuşma sanatlarından biridir. _Savaşta yasalar susar. _Ruh gülmeyle yenilenir. _Bilgelik, bilmediğini bildiğini sanmamaktır. _Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere bir araya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu? _En berrak konular bile uzun uzadıya çıkarımlarla karanlıklaşır. _Kendi karakteri ondan yeterince öç alıyor zaten! _Düşünmeye utanmıyorsak, söylemeye de utanmamalıyız. Bilmediğim şeyler hakkında cahil olduğumu itiraf etmekten utanmıyorum. _Dünya devasa bir tımarhane. _Cahil kalabalığının hatasıyla ödüllendirilen bir insan büyük adamlar arasında sayılmamalıdır. _Herkes hata işleyebilir, yalnız ahmaklar hatalarında ısrar eder _Herkes düşüncelerinde yanılabilir. Ama aptallar bir türlü yanıldıklarını anlayamazlar. _Şeref ve doğruluk adaletin temelidir. _Neysen öyle görün; “mışsın” gibi görünme.” _Özgürlük için hepimiz hukukun kölesiyiz. _Amacına ulaşmak için bütün gücünü topla! _Bütün büyük işler, küçük başlangıçlarla olur. _İnsan kendisini kaybetmeden kendisini bulamaz. _Birinin ruhunu fethetmek, öfkeyi terk etmek ve zaferde mütevazı olmak… Bunları kim yapabilirse onu insanların en büyüğü ile değil, bir tanrıyla kıyaslarım. _İnsana kendini bil denilmesi, yalnız gururunu kırmak için değil, değerini de bildirmek içindir. _Doğumumuzdan önce olup bitenleri görmezden gelmeniz, hayat boyu çocuk kalacağınız anlamına gelir. _Kuşkusuz, özgürlükten daha tatlı bir şey olamaz, ancak adil olmayan özgürlük de olmaz. _İyiler iyilerden hoşlanır ve doğal bir yakınlık varmış gibi birbirini benimser. _Büyük bir yeteneğin kanıtı; duyulardan aklı anımsamak ve düşünceleri alışkanlıklardan ayırmaktır. _Ev sahibi eviyle değil; ev, ev sahibiyle onurlanmalıdır. _İçinde kitap olmayan bir oda ruhsuz bir beden gibidir. _Haksızlığa uğramak haksızlık yapmaktan iyidir. _Akıl da bir tarla gibi ekilmeye ve bakılmaya ihtiyaç duyar. _Kendimizi kendi gücümüzden değil, başkalarının zayıflığından ötürü güçlü görür olduk. _Erkekler şaraba benzer; geçen yıllar kötülerini ekşitir, iyilerini olgunlaştırır. _“Roma neden yıkıldı?” sorusuna Cicero’nun cevabı: Çok ve güzel konuştuk, fakat bilgisizdik! _Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir. _Yalnızca kendimiz için doğmadık ve yalnızca kendimiz için yaşamıyoruz, ülkemiz, dostlarımız ve içimizde bir katılım var. _Birine değer verdikten sonra düşünüp taşınmak değil, düşünüp taşındıktan sonra birine değer vermek gerekir. _Birisi göğe yükselerek evrenin doğasını ve yıldızların güzelliğini seyretseydi, bu manzara onda keyif veren bir hayranlık uyandırmazdı, oysa yanında gördüklerini anlatabileceği biri olsaydı, bu en güzel manzara olurdu. _Ağarmış saçlar ile kırışıklar tek başlarına ve bir anda saygınlık getirmezler. Saygınlık ancak örnek bir geçmişin mükafatıdır. _İki tür uzlaşmazlık vardır: Biri tartışmayla ilerler, diğeri kaba kuvvetle; biri insana özgüdür, diğeri vahşilere. _Şimdiye dek başınızda olan aklınız nereye gitti de Çılgınlar gibi yolunuzu şaşırdınız? _Bir çiftçi tarafından atılmış bir kök bir şairin dizeleri tarafından ekilmiş bir kök kadar uzun yaşayamaz. _Ülkenin önde gelenleri nasılsa, ülkenin kendisi de öyledir, liderlerde nasıl bir karakter değişikliği olursa, halkın başına da aynısı gelecektir. _Bir şeyin eksikliğini duymak o şeyi istemektir. _Yanılana dostça yolu gösteren insan, sanki ışık verir başkasına kendi ışığından. _İnsanların gördükleri her şeyin tanrılarla dolu olduğunu bilmesi gerekir, böylece herkes en kutsal tapınaklardaymış gibi ziyadesiyle temiz kalpli kalacaktır. _Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere, gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayranımdır. Zaten neşeli olanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar. _Yanlış yerde yapılan doğru işlerin, yanlış yapıldığını düşünüyorum. _Bir şey anlamadıklarında hemen suçluyorlar. _Kötü bir şekilde yürütülen mantık çıkış yolu bulamaz. _Toplumlara zararlı ve adaletsiz yasalar hazırlayanlar, söz verdikleri ve vaat ettikleri şeylerin aksine davrandıklarından, yasadan başka her şeyi uygulamaya geçirmişlerdir. Buradan da bizzat yasa sözcüğünün tanımı içinde adil ve doğru olanı seçme düşüncesi ile ilkesi barındığı sonucu açıkça ortaya çıkıyor. (…) Madem öyle, çeşitli toplumlardaki bütün o zararlı, yıkım getiren pek çok yasaya ne diyeceksin? Bu yasalar yasa adını, bir grup hırsızın kendi aralarında kurdukları bir meclisten çıkardıkları yasalardan daha fazla hak etmiyorlar. Nasıl ki cahil ve yeteneksiz insanlar, iyileştirici ilaçlar yerine öldürücü zehirler yazsalardı bunların gerçek hekimlerin yazdığı şeyler olduklarını söyleyemezdiysek, zararlı olmasına rağmen o toplum tarafından kabul görmüş olsa bile, böyle (zararlı, yıkım getiren) bir yasa da yasa değildir. _Fakir çalışır, zengin sömürür, asker her ikisini de korur, mükellef üçü için öder, serseri dördünün adına istirahat eder, ayyaş beşi için içer, bankacı ilk altıyı dolandırır, avukat ilk yediyi kandırarak savunur, hekim sekizini öldürür, mezarcı dokuzunu da gömer, politikacı onlar sayesinde yaşar. (Cicero teorisi) _Marcus Cicero (106 - MÖ 43) Romalı devlet adamı, hukukçu, inanılmaz hatip, agnostik. Öldükten sonra dili çıkarılmış delik deşik edilmiş. kekemeymiş ağzına taş doldurup yenmiş. Kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi yeğlemiş. Ahlak alanında, dogmatik bir tavır sergilemiş. Sezar'dan sonra giderek güçlenen Marcus Antonius'yi sevmiyordu. Octavianius'u ise övüyordu ve idam edildi. Önemi, Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından oluşur. Sezar ile Pompey arasındaki gerilim iyice artmıştı, Cicero bu yıllarda Pompeius'in tarafını tuttu. Caesar İtalya'yı işgal ettiğinde, Cicero kaçmak zorunda kaldı. Caesar öldürüldü. Bu dönemde popülaritesi arttı; Senato'nun en güçlü, en sözü geçer adamı haline geldi. Sezar'dan sonra giderek güçlenen Marcus Antonius'yi sevmiyordu. Caesar'ın veliahtı Octavianus İtalya'ya varınca, Cicero Antonius'a karşı onu savunmaya başladı. Kafasındaki plan hem Octavianus hem de Antonius'u aradan çıkarmaktı ama bu ikisi Cicero'u devlet düşmanı ilân ettiler. Cicero kaçtı fakat yakalandı ve başı kesilerek idam edildi. İsmi, Latince nohut anlamına gelen cicer kelimesinden gelir. Pulcher’in sadece kadınların kutladığı Bona Dea festivaline kadın kıyafetiyle gizlice katılmasıyla patlak veren skandalını ortaya çıkarır, politik prestiji sayesinde ceza almaz. _Yükümlülükler_ (cicero) _Bütün kötülükler devlet yöneticilerin üstlenmesi gereken yükümlülüklerini yerine getirmemesinden ve toplumu oluşturan bireylerin bu duruma kayıtsız kalmasından kaynaklanıyor. _Halkın takdirine layık olmuş olan yöneticilerin kişisel hırslarını ön plana alarak, devlet, toplum ve yasalar özelindeki yükümlülüklerini yerine getirmemeleri üzerinde durulması gereken bir problematikti. _Yükümlülükle ahlâka, ahlâkla bireye, bireyle topluma ve toplumla ise devlete yön verme amaçlanmalı. _Sosyal ya da özel, işle ya da evle ilgili, kendi başına ya da başka birisiyle birlikte hareket ettiğin yaşamın hiçbir kısmı yükümlülükten yoksun olamaz; yaşamda ahlâken doğru olan her şey yükümlülüğün yerine getirilmesinden, yanlış olan her şey ise yine yükümlülüğün es geçilmesinden kaynaklanır. _Yükümlülük kavramı, insanın sahip olduğu ahlâki doğruluktan ve erdemin her türünden doğmuştur. _Yalnızca insanlar ve tanrılar akıl sahibidir ve neyin yararlı, neyin de zararlı olduğunu seçebilecek ve sorgulayabilecek onlardır. _3 erdem. 1- Neyin doğru olup olmadığı 2- Ruhtaki huzursuz dalgalanmaların dizginlenmesi 3- Toplumsal uyum _Birçokları bu yükümlülüklere zihinsel becerisinden kaynaklanan iyilik durumuyla ve öğrenme süreciyle ulaşabilir. _Ahlâken doğru olmayan hiçbir şey yararlı değilir ve devlet için yararlı olmayan hiçbir şey de vatandaşlar nezdinde olumlu bir sonuç doğurmaz. _İnsan hayatına yön vermesi gerektiğine inandığı yükümlülüklerin şahsi çıkarlar uğruna fütursuzca, bilerek ve isteyerek nasıl göz ardı edildiğine defalarca şahit olmuş olan Cicero tarafından yapılan gözlemler. _(Yükümlülükler, oğluna yazdığı mektuplardan alıntıdır.) __ _Yaşlı Cato_ _Aptallar, akıllılardan pek az şey öğrenir ama akıllılar aptallardan çok şey öğrenirler. _Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle. _Büyük işler kuvvet, hız ya da çeviklikle değil, düşünce, otorite ve karar verme yeteneğiyle yapılır; bunlar da yaşlılıkta azalmak şöyle dursun, daha da artar genellikle. _Catonizm_ _Catonist siyasetin ana argümanı; bütün kötülüklerin ve sorunların kaynağında gelenekten kopuş ve ahlaki yozlaşmanın bulunduğudur. O halde kurtuluş için, geleneğe dönüş ve moral bir arınma şarttır. İleriye dönük ve gerçek anlamda insan mutluluğu ile esenliğini amaçlayan her hangi bir düşünsel öz içermezler. Zaten Catonist iktidarların, bugüne kadar her hangi bir ahlaki reform gerçekleştirildikleri görülmemiştir. _Catonist rejimler, bilimsel ve entellektüel hayatın sığlaştığı, sanatın çoraklaştığı, sansürün hayatın her alanına yayıldığı en gerici rejimlerden biridir. Bu tür dönemlerde cemaatleşme ve sürüleşme eğilimleri artar. Aynı din ya da millete ait olmak, bir cemaatin parçası konumunda olmak, birey için bir yaşam güvencesidir. Catonizm, eşitlik ve bireysel özgürlük düşüncesi ile bu yöndeki arayışlara şiddetle karşı bir siyasettir. Bunlar, yıkıcı, toplumsal barış ve ahengi bozucu arayışlardır. _Marcus Cato (Yaşlı Cato) (MÖ 234 - 149) Romalı devlet adamı, hukukçu ve hatip. Sansür yüksek memuru. Gelenekçi ve muhafazakar dünya görüşünü, anti elitisizmle harmanlayıp, ilerici reformist bir iktidar projesi diye yığınlara yutturmuştur. Bu arada ne kadar kibirli, küstah ve agresif bir üslup kullanılırsa, yığınlar üzerinde o ölçüde etkili olduğu belirtilmelidir. Tavırlarıyla kaba bir köylüyü andırıyordu. _____ _Marcus Cato (MÖ 95– 46) Dedesi Yaşlı Cato ile isim benzerliğinden dolayı Genç Cato olarak bilinir. Efsanevi inatçılığı ve bildiğinden şaşmaz kişiliği ile hatırlanır. rüşvetle mücadele etmesi, ahlaki dürüstlüğü ve özellikle Jül Sezar ile olan uzun mücadelesi ile tanınır. **************** _Lukretius (MÖ 95 - 55 ) _Hayat bir işinize yaramadıysa, boşu boşuna geçtiyse, onu yitirmekten ne korkuyorsunuz? Daha yaşayıp da ne yapacaksınız? _Gittiğimiz yerlere zincirlerimizi de götürürüz kendimizle birlikte. Hiçbir zaman tam bir özgürlük değil kavuştuğumuz. Durup bakarız bırakıp gittiklerimize; hep onlarla dolu kalır düşlerimiz. _Ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz. _Dinler cahile göre gerçek. Siyasetçilere göre kullanışlı. Düşünürlere göre ise aynı ölçüde gülünç gelir. _Birer hasta adamız hepimiz, hastalığımızın kaynağından habersiz, bazılarımız öfkesini bilmiyor, bazılarımız suçunu, bazılarımız hatasını, bazılarımız nefretini, acınacak haldeyiz, hastalığımızın kaynağını bilmiyoruz. _Ben tanrıya inanırım, çünkü eğer yoksa ona inanmakla hiçbir şey kaybetmem, ama eğer varsa inanmamakla çok şey kaybederim. _Hepimiz göksel bir tohumdan hayat bulduk _Hiçten hiçbir şey çıkmaz ve hiçbir şeyin ortadan kaldırılamaz. Varlığı, madde ve boşluk olmak üzere iki parçaya ayırarak, bunlardan maddenin atomlardan meydana geldiğini öne sürmüştür. Atomların şekil ve ağırlıkları olduğunu, fakat renk, ses, koku ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olmadığını iddia etmiştir. Lucretius, evrenin sınırsız, küre biçiminde olduğunu savunmuştur. Lucretius’un evreninde, her biri canlılar gibi doğan, büyüyen ve ölen Dünya’lar vardır. Ontoloji konusunda, "Beden ve ruh, birlikte doğar ve birlikte ölürler, yani beden öldüğünde, ruh da ölecektir. O halde, öldükten sonra dirilme inancı yanlıştır" der. Tat alma, görme, koklama, işitme gibi duyumlar, farklı atomların farklı alıcılar tarafından algılanması ile meydana gelir. ______________ _Felsefe Okulları_ _Milet Okulu: Thales • Anaksimandros • Anaksimenes _Pisagorcular: Pisagor • Filolaos • Alkmaion • Timeos _Efes Okulu: Heraklitos _Elea Okulu: Ksenofanes • Parmenides • Elealı Zenon • Samoslu Melissus _Çoğulculuk Okulu: Anaksagoras • Archelaus • Empedokles _Atomculuk Okulu: Leukippos • Demokritos _Sofistler: Protagoras • Gorgias • Prodikos _1. Milet okulu: Sistemli düşünme ve varoluşu temellendirme çabalarını ortaya koymuşlardır. _Thales (MÖ 624-546) Su her şeyin özüdür. Doğa olaylarını Tanrılardan çok, doğanın içinde aramıştır. Güneş tutulmasını hesaplamış. Gölge hesabi ile denizdeki gemilerin limana uzakligini ve piramitlerin yüksekliğini hesaplamıştır. Misirlilardan geometriyi, Babil’lilerden astronomiyi ögrenerek ülkesine getirmistir. _Anaksimandros: Evren’in babası. İlk dünya haritasını çizmiş. Evrim teorisi ve büyük patlamaya benzer bir teorisi vardır. İlk maddeyi tanımlanamaz, sınırsız olarak düşündü. Astronominin kurucusu. Depremi fizik yönünden ilk o açıklamıştır. Kozmoloji ve ilk kez arkheyi kullanmış. Ölmek her şeyin ilkesine dönmektir. Apeiron ile algılanan dünyanın dışında bir takım oluşların var olduğunu kabul eder. Anaksimandros'un Apeiron(sonsuz olan) 'u ile Platon'un idealarına giden yol açılmıştır. _Thales’in, tepsinin üzerinde yüzdüğünü iddia ettiği su kütlesini neyin taşıdığı sorusuyla, batıdan yok olan Güneşin, ertesi sabah nasıl olup da doğudan doğduğu sorusuna tatmin edici bir yanıt getirmenin güçlüklerini görmüştür. Böylelikle Anaksimandros, Dünyanın bir tepsi değil de, genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir silindir şeklinde olduğu düşüncesine ulaşmıştır. Bu görüşe göre Dünya, Evren’in tam merkezinde, boşlukta ve dayanaksız olarak durmaktadır. _Thales temel tözü su ile özdeşleştirmiş yani bilinen bir madde olarak görmüştü. Anaksimandros'a göre bu mümkün değildir. Bilinen bir şey kesinlikle sonludur. Karşıtı ile sınırlandırılmıştır. Ama Temel töz, sonsuz ve tükenmez olmalıdır. Bilinen elementlerden herhangi biri temel töz olsa idi, diğerlerini kaçınılmaz olarak egemenliği altına alırdı. _Yaşamın denizlerde ve suda başladığını,insan türünün ataları da, önce balıkların vücudunda doğmuş ve ancak yaşamlarını kendi başlarına sürdürebilecek bir olgunluğa eriştikten sonra karaya çıkmışlardır. _Anaksimenes her şeyin başlangıcı havadır. Havayı ruhla bir tutmuştur. Ruh kavramı ile ilk kez Anaksimenes'te karşılaşıyoruz. Tüm canlıların ruhu vardır. Yeryüzü ve güneş tepsi şeklinde. Yassılığından dolayı havanın üzerinde duruyor. Ay, ışığını güneşten alır. Ay tutulmasının doğru açıklamasını ilk olarak o yapmış. Deprem kuramını ortaya koymuş. Mitolojiden bilime geçişin tipik özelliklerini taşır. Gökkuşağını bir tanrıça olarak değil de güneş ışınlarının yoğunlaşmış hava üzerindeki etkisi biçiminde ele almış. Ustası Anaksimandros gibi, temel tözün sonsuz olması gereğini savunmuştur. Ancak ona göre arkhe'nin, bir de ruhu (psykhe) vardır. Sıkışma ve seyrekleşme kavramlarına ulaşmıştır. Ateş süzülmüş havadır. Hava yoğunlaştığı anda, önce su olur. Arkasından yoğunlaşma arttıkça toprak ve nihayet taş oluşur. Nasıl ki Evren’i kuşatan hava, onu ayakta tutuyorsa, aynı şekilde içimizdeki nefes, aldığımız soluk olarak ruh da, bize can verir. _2. Efes Okulu: _Heraklit için arkhe ateş'tir. Evren ateşten meydana gelmiştir ve tekrar ateşe dönüşecektir. Her şey ateş gibi sürekli bir değişim hâlindedir. Heraklit bir anlamda diyalektiğin babası sayılmaktadır. _3. Elea okulu: _Rasyonalistler. Varlık var olandır, hiçlik var değildir. _Ksenophanes: Dünya düzdür; üst tarafından hava küresi, alt tarafından ise toprakla çevrelenmiştir. Güneşin her akşam batıda bir çukura düştüğünü, ertesi gün ise doğudan yeni bir güneşin doğduğunu düşünür. Yıldızlar ise kömür parçaları gibidirler. İnsan doğruya değil sadece doğruyu andırana ulaşabilir.İnsan tanrılara karşı çıkmıştır. Homeros: Tanrılara, insanlar arasında ne kadar ayıp ve kusur varsa hepsini yüklemişlerdir. Hırsızlık, zina ve birbirlerini kandırma. Atlar tanrıların atlarınkine, öküzler öküzlerinkine benzer çizerlerdi. _Parmenides'e göre, evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik, yani varlık, mutlak anlamda Bir'dir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur. Varlık varolandır, hiçlik ya da varolamayan var değildir. Parmenides'in Pisagor, Empedokles ve diğerleri gibi peygamber, büyücü olduğu, felsefesini mistik vizyonlarla edindiği söylenmiştir çünkü kendisi öne sürdüğü felsefeyi yer altı dünyasının Tanrıçası Tartaros'dan aldığını söylemiştir. _Zenon bir mantık ve diyalektik ustası. En ünlü paradoksları Aşil paradoksu ve Ok paradoksu olarak belirtilebilir. Ünlü bir Yunan koşucu olan Aşil, bir kaplumbağayla yarışacaktır. Kaplumbağa biraz daha önde olacaktır koşuya başlarken. Zeno, bu koşuda hızlı Aşil'in hiçbir zaman kaplumbağayı geçemeyeceği, bunun mantıksal olarak mümkün olmadığını öne sürer. _4.Pisagorculuk: _Pisagor: Sayıların babası. Her şeyin matematikle ilgili olduğuna inanır Sembolleri, pentagram. Pisagorcuların simgesi noktadır. İki nokta bir çizgiyi oluşturur. Ezoterik ve metafizik ruh göçüne inanırlar. Ruhlarının tanrılar arasında yüksek bir dereceye erişmesi için geliştirilmiş çeşitli yaşam kurallarını takip ederler. Vejetaryen" tabiri yerine Pisagorcu tabiri. Bir yere girerken önce sağ ayakla adım atmak, fasulye yemekten kaçınmak, beyaz horozlara dokunmamak… Çiğnenmesi halinde cezanın ölüm olduğu bir sessizlik kuralları vardı. Diğer bir kural ise acısı çoğalırken bir adama acısını unutması konusunda ısrar etmemekti çünkü kaygısızlığı desteklemek büyük bir suçtu. Pisagorcular ikiye ayrılıyordu: Matematikçiler ve dinleyiciler _Pisagorcuların en büyük başarıları astronomidedir. İlk defa olarak yeri, evrenin merkezi olmaktan çıkarmışlar, onu küre şeklinde düşünmüşler ve yerin, evrenin ortasındaki görünmeyen merkezi ateşin etrafında dolandığını söylemişlerdir. Bu ateşin etrafında 10 tane gök cismi dönmektedir. Güneş tutulması, ay tutulmasınını keşfetmişlerdir. _Hız ses çıkarır her şeyin bir sesi vardır ama insanlar bunu duyamaz. _Demircilerin sesinin uyumuna dikkat eden Pisagor bundan hareketle, notaların matematiksel formüllere dönüştürülebileceğini keşfetmiştir. _Çok parlak olan gençlerin pek çoğu, ne kendileri ne de yaşadıkları dünya için hiçbir şey başaramadılar. Çünkü bir şeye başlama cesaretini asla gösteremediler. Başla! Başla! Başla! _Kendisiyle yalnız kalamayan, diğerleri ile bütünleşemez. _1 Temel sayıdır. Tek ve çift sayıları meydana getirendir. 2 Dişiliği. 3 Uyum. 4 Tanrısal gücü ve adaleti simgeler 5 Evliliği 6 Organik varlıkların türlü şekillerini gösterir 7 Kritik sayıları temsil 8 Akıl, ahlâk 9 -3’ün karesidir ve adaleti. 10 Bütün sayıların temelidir o. 10 sayısının içinde ilk olarak eşit sayıda tekler ve çiftler bir araya Her şey ondan çıkar. Yol göstericisidir. Sayıların özellikleri: Erkek-Dişi Tek-Çift Sınırlı-Sınırsız Doğru-Eğri Aydınlık-Karanlık İyi-Kötü _Pisagor toplumu bir vücuda benzetir. Bu konuda insan yapısının 3 ana parça olduğunu belirtir: Akıl (bilgelik), ruh (cesaret) ve maddi ihtiyaçlardır. Toplum da böyledir; akıllı kişiler toplumu idare etmeli, cesaretli kişiler asker olmalı, toplumun maddi ihtiyaçlarını ise üretim yapan halk karşılamalıydı. (platonu etkilemiş) _Pisagor, Mısırlılardan bir ruh göçü öğretisi almıştır. Ruhlar iyi olursa bir sonraki hayatlarında üst sınıftan yeniden doğacak,ama kötü olurlarsa alt tabakandan doğacaklardır. _Bir gün sopayla dövülen bir eniğin yanından geçerken ona acımış ve şöyle demiş: Dur, vurma! Çünkü o sevdiğim bir adamın ruhu, bağırışını duyunca onu tanıdım." _Devlet modeli: Pisagor Croton’da inisiyatik eğitim yoluyla, yönetici sınıfın liyakate göre atama’yla seçilen bilgelerden (inisiyelerden) oluştuğu yönetim modelini uygulamayı amaçlıyordu. (platonu etkiledi) Yöneticiler yurttaşların oylarıyla değil, atama yoluyla seçilmelidir. Kız ve erkek tüm çocuklar devlet tarafından yetiştirilip eğitilmelidir. Başarılı olanlar ezoterik doktrin dersleri verilmeye başlanmalıdır. Başarısızlar ekonomik işlere yönlendirilmeli. Bu sınıfa üye olmanın çekici gelmemesi için, bu sınıf üyelerinin toprakları, özel evleri, altınları olmamalı, yalnızca, fazla olmayan, sabit bir maaşları olmalıdır. Evlilik yapmamaları gerekir._Pisagor inisiyasyonunda, Bu sınavlardan ilki içinde hayaletlerin dolaştığına inanılan bir mağarada geceyi tek başına geçirmekti. Sınavı rededdenler veya mağaradan sabahı beklemeden kaçanlar, kapı dışarı edilir ve ikinci sınava alınmazlardı. Sonraki sınav sembol çözme sınavı olarak bilinir. Aday yarım günlüğüne tek başına bir odaya kapatılır, kendisinden söylenen sembolün ne anlama geldiğini çözmesi istenirdi (örneğin üçgenli daire). Daha sonra adayı “tahriklere rağmen kendine hakim olabilme” sınavı beklerdi. Bu sınavda, çömezler, kendilerine de daha evvel yapılmış olduğu gibi, kasıtlı olarak, adayı kızdırmaya, onunla alay etmeye, gururunu kırıcı sözlerle onu küçük düşürmeye çalışırlardı _İnisiyasyon (Süluk): Bireyin spiritüel gelişimi için, bir üstadın kontrolü altında, bir disiplin içinde, sınavlara dayalı tarzda, metodlu olarak eğitimi şeklinde tanımlanmaktadır. _İrrasyonel sayıları bulmuştur. Pi gibi. Diatonik skalayı keşfetmiştir. _Müzikle tedavi çalışmalarıyla tıbba katkıda bulunmuştur. Çarpım tablosunu ilk olarak o kullandı. _Pisagor teoremi: Bir dik üçgende dik kenarın yani hipotenüsün bir kenarını oluşturduğu karenin alanı diğer iki dik kenarın birer kenar olarak oluşturdukları karelerin alanları toplamına eşittir: _Krotonlu Alkmaion: Denge. Sağlık; yaş, kuru, soğuk ve sıcak gibi güçlerin dengede kalması vasıtasıyla korunmaktadır. Aralarından birinin "tek başına egemenliği" hastalığın nedenidir. Alkmaion'un Kuran-ı Kerim'de adı geçen bilge Lokman Hekim olabileceği üzerinde tezler yayımlanmıştır. _5. Atomculuk Okulu: Demokrit: Yalnızca varolanları değil insan ruhunun da daha incelmiş atomların hareketinden oluştuğunu, hatta bir yerde tanrıların bile maddesel olduklarını öne sürer. Yaratılmamış, yok olmayan, değişmeyen varlık, özdeksel atomdur. Parmenides'in temsil ettiği tekçilik (monism) ile Empedokles'in çokçuluğu (pluralism) karşısındaki aracılık girişimleri sonucu, "Atom veya bölünmeyen öz" teorisi ile ünlenmiştir. Leukipposun öğrencisidir. _6.Çoğulculuk Okulu: _Heraklitos'un oluş düşüncesiyle Parmanides'in süreklilik düşüncesini birleştirmeye yönelik bir felsefe geliştirmeye çalıştıkları görülür _Empedokles: Ona göre değişmeyen öncesiz ve sonrasız bir madde evrenin temelidir. Bu maddenin ayrışma ve birleşimlerinden geri kalan varlıklar meydana gelmektedir. Kendinden önceki doğa düşünürlerinin temel öğe (arkhe) olarak belirlediği, su, ateş ve havaya, toprak öğesini de ekleyerek, hepsini bir arada kullanan ilk düşünür olmuştur. Dört temel öğe, sevgi ve nefret (iticilik) gücü ile birleşip ayrılırlar. _ "Nasıl ki ressamlar tapınaklara adak olarak adanacak resimleri yaparken ellerine çeşitli boyaları alır ve onları uygun oranlarda birbirlerine karıştırırlarsa, bunun için de bazı boyalardan daha fazla, bazılarındansa daha az miktarlar alırlarsa ve böylece bu boyalardan dünyada rastlanan sayısız şeylerin, örneğin ağaçların, erkeklerin, kadınların, kuşların, balıkların, hatta uzun ömürlü tanrıların resimlerini yaparlarsa, aynı şekilde doğa da dört öğeyi alarak onların her birinden farklı miktarları farklı oranlarda karıştırıp var olan şeyi meydana getirir." _Doğum ve ölüm yoktur, birleşme ve ayrılma vardır. Evrenin de bu şekilde oluştuğunu söyler. Sevgiyle birleşir nefretle ayrılırlar _Bir zamanlar ben de erkek ve kız çocuğu, çalı, kuş ve denizde sıçrayan dilsiz balık olmuştum. _Kanın, insan hayatının ana taşıyıcısı ve düşünmenin merkezi olduğunu söyler. _Heraklitosa göre her şey değişir. Parmenidere göre ise Hiçbir şey değişmez. Bu ikilemden felsefeyi kurtaran, Empedokles olmuştur her iki görüş de, kısmen doğru, kısmen yanlıştır. Her şey değişmez; Duyumsal algılamalara güvenmeliyiz, zira görüyoruz _Anaxsagoras: Empedokles'in çoğulcu yaklaşımını sürdürmüştür. Her şey bireşimlerden ve ayrışmalardan meydana gelir. Varlığın temel köklerini tohum olarak adlandırmıştır. Nous tohumların birbirleriyle karışması ve birbirlerinden ayrılmasına neden olan hareket ettirici kuvvettir. Hiçten hiçbir şeyin meydana gelmeyeceğini ve hiçbir şeyin hiçliğe gitmeyeceğini düşünür. _Hiçbir şey doğmaz ve yok olmaz. Sadece var olan şeylerin karışması ve ayrılması vardır. O halde onlar doğmayı karışma, yok olmayı ise ayrılma olarak adlandırsalar iyi ederler. _Görünen şeyler, görünmeyen şeyleri gösterirler _Bizim kadar sıcak olan veya bizim kadar soğuk olan bir şey bizi ne ısıtır ne soğutur. Karşıtlıklar önemli. _Sofistler: Para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefecilerdir. _Protagoras: Kesin bilgi yoktur. Bu sofizmin genel düşüncesidir. Heraklitos'un Her şey değişir, sözünden hareketle kanıtlar. Bilgilerimiz o andaki duyumlarımıza bağlı olarak değişir. _Gorgias: Nihilist. Hiçbir değerin var olmadığını…Doğru bilgi yoktur, ikna sanatı vardır. _Prodicus: Protagoras'ın retoriğe önem vermesinin yanında Prodicus etiğe önem verdi. Pesimist bir boyutu vardı _Kinikler: Köpek gibi yaşayanlar. Kuşkucular. Mutluluğa ancak erdemle ulaşılacağını ve bu erdemin de dünyevi hazları yadsımakla mümkün olabileceğini savunmuştur. Uygarlığa aldırmazlar. İnsan özgür ve kendi iç bağımsızlığı ile yaşamını sürdürmelidir. Sokrat örnektir. Sokrattan ders alan Antisthenes, kinizmi diyojene öğretmiş. _Diyojen: Medeniyet içerisinde medeniyetten uzak bir şekilde yaşamaya çalışmış. Medeniyetine karşı çıkmış bir köpek gibi yaşamaya karar vermiş böylece "kynikos" (köpeksi) adını almıştır. Gerçek erdem insanın tüm bağlardan kurtulmasına bağlıdır. Bir fıçısı bir çanağı vardır. Bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu gördüğünde “Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diyerek elindeki çanağı da atmıştır. Platon'un Çılgın Sokrat dediği, çok güzel konuşan, üstün zekası ile herkesi etkileyebilen bu ünlü Kinik filozof bütün gariplik, anormal hal ve tavırlarına rağmen saygı görmüş. Kuduz bir köpeğin ısırığıyla, çiğ ahtapot yeme alışkanlığına bağlı olarak ya da nefesini tutarak intihar ettiği. Kişinin en kısıtlı yaşam koşullarında bile, mutlu ve bağımsız olabileceğini göstermeyi amaçlamıştır. Kimseye kendi gibi olmasını istememiş. Diyojen sendromu: Kendilerine bakmayan insanlar Diyojen’e benzetilerek, "Diyojen sendromu" adı verilmiştir. _Stoacılar: Stoa Zeno’nun ders verdiği avluya verilen addır. Dünyanın tanrı tarafından konulan sarsılmaz yasalarla yönetildiğine inanırlar. Her şey bir nedenle olur. İlahi kanunlara uyum hayatın amacı olmalıdır. __ ___
·
1.492 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.