Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Empedokles, Öklid, Heraklit, Evliya Çelebi
_Empedokles_ _Nasıl ki ressamlar çeşitli boyaları uygun oranlarda karıştırıp sayısız şeylerin, örneğin ağaçların, kuşların hatta tanrıların resimlerini yaparlarsa, aynı şekilde doğa da dört öğeyi farklı miktarları karıştırıp varlıkları meydana getirir. _Her şeyin kaynağı 4 element. Parlayan Ateş(Zeus), Hayat veren Hava(Hera), Toprak(Hades), Su(Nestis). Bu temel öğelerin birleşip ayrılması için bir hareket ettirici güç olması gerekir. Bu güç sevgi ve nefrettir. Sevgi, öğeleri birleştirir, nefret ise bunları birbirinden ayırır. Bu savaşta kimi zaman nefret kimi zaman sevgi üstün gelir. Kozmik bir döngüyü anlatır. Bunlara tanrılar gibi tapınılmıyor ama benzerliklerinden dolayı yararlanılıyor. Oluş ve yokoluş, dört unsurun birleşme ve ayrılmalarından ibarettir. _Toprağımızla toprağı görüyoruz, suyumuzla suyu, hava ile de tanrıca havayı, ateşle yok edici ateşi, sevgiyi de sevgiyle, somurtkan nefretle de nefreti. Benzer benzeri ile… _Organik varlıkların inorganik varlıklardan üstün olmasının nedeni, ikincilerin az unsurdan, hatta bazen tek bir unsurdan meydana gelmiş olmalarıdır. Bireysel yetenekler de buna dayanır. Hatipte mükemmel olan dil, ressamda eldir. Unsurların karışımının en mükemmel olduğu organ, en yüksek türden ruhsal işlevlerin merkezi olmaya en uygun olan organdır. Bu organ da kalptir: “Kalbin kanı, düşüncedir”. _Hava bakımından zengin hayvanlar, yani kuşlar havada yaşarlar. Vücutlarında su unsurunun ağır bastığı hayvanlar, yani balıklar, denizde yaşarlar. Karada yaşadıklarına göre insanlar vücutlarında toprak unsurunu en fazla miktarda bulunduran hayvanlar olmalıdırlar. Göz, ateş ve sudan yapılmıştır. Gözdeki ateş ateşi, su suyu görür. _Her şey canlıdır. Düşünür, haz duyar ve acı çeker. _Bir zamanlar ben de erkek ve kız çocuğu, çalı, kuş ve denizde sıçrayan dilsiz balık olmuştum. _Canlı öldürmek insanın kendinden bir parça parçalamaktır. _Hayvanları yemek yamyamlıktır ve günahtır çünkü onlar daha önceleri insandılar. _Evrende boşluk yoktur. _Renkler; nesnelerden çıkıp gözde bulunan gözeneklere yerleşen akıntılardır. _Benzerin benzerle ilişkisi bizde haz, benzerin benzer olmayanla teması ise acı duyumunu doğurur. _Her şey, ruh göçü görüşü etrafında dönmektedir. _Kan, insan hayatının ana taşıyıcısı ve düşünmenin merkezidir. Temel öğeler kanda, en olgun biçimde bir araya gelmişlerdir. İnsanın tüm yetenekleri ise bu karışımın olgunluğuna bağlıdır. _Bütünde ne eksiklikten meydana gelen boşluk, ne de varlık fazlalığı vardır. Bütün, doludur. Onu arttıracak neden nereden gelecektir _Tanrı'nın doğası, merkezi her yerde olan ve çevresi hiçbir yerde olmayan bir çemberdir. _Deniz, dünyanın teridir. _Doğanın nasıl işlediğini anlamak için özellikle kan dökmekten kaçınmak isteyen birisi Nefreti değil de Sevgiyi desteklemek ister. _Agrigetum halkı, son günleriymiş gibi yaşıyorlar ama hanelerini de sanki sonsuzluğa kadar yaşayacaklarmış gibi inşa ediyorlar. _Hortum haline geçerek, sürülmüş tarlaları mahveden güçlü rüzgarlara hükmetmeyi öğreneceksin. Yine istediğin zaman yararlı rüzgarlar estireceksin. Karanlık yağmurlardan sonra insanlara yararlı olan kuraklığı, kurak yazdan sonra ağaçları besleyen bereketli yağmurları getirteceksin. _Sevgili dostlarım. Tanrı olarak aranızdayım. Her yerde hürmet ederler bana. Kimileri huzura giden yolu bulmak için, kimileri kehanet için, kimileri hastalıklardan kurtulmak için can atarlar. _Tanrı olduğunu kanıtlamak için Etna yanardağına atlamıştır. _Empedokles, kendisini insanlar arasında dolaşan bir tanrı gibi görür. Hem kahin hem bilgin. Hastalığı ve yaşlılığı ortadan kaldıran iksirleri bildiğini söyler. Büyüyle ilgilenir. Bilgisinin doğal güçleri denetlemek için anahtar olduğunu, bilgisiyle insanların rüzgarları durdurabileceğini, yağmur yağdırabileceğini ve hatta ölüleri Hades ülkesinden geri getirebileceğini ileri sürmüştür. Bu düşünceleri nedeniyle kendisinin büyücü olduğu söylentisi ortaya çıkmıştır. Sadece düşüncelerle değil aynı zamanda pratikle de ilgilidir. Bir kenti kasıp kavuran veba salgınını, o kenti çevreleyen bataklıkları kurutarak önlemiştir. Doğduğu kent olan Agrigentum'un havasını sağlıklı kılmak amacıyla, kuzey rüzgarına yol açabilmek için şehri kuzeyden çevreleyen kayaları parçalatmıştır. Tiranlığı reddetmiş ve demokrasiye bağlı halk partisini desteklemiştir. İşlemiş olduğu büyük bir günah sonucu içinde bulunduğumuz dünyaya düştüğünü, sırasıyla oğlan, kız, çalı, kuş, balık biçimlerine büründüğünü ve sürekli olarak ayrıldığı ülkesini özleyip ona kavuşmak arzusuyla yanıp tutuşmuştur. İşte söz konusu günahtan kurtulmanın yolu, arınmalardan geçmektedir. _Tanrıymış gibi tapınılmasının bir nedeni olan efsane de 30 günlük ölü bir kadını diriltmesidir. _Oluş ve Yokoluş_ _Varolmayan bir şeyin varolduğunu veya herhangi bir şeyin yok olabileceği düşünenler, delidirler. Göreli bir varoluş vardır. Ayrılma birleşme gibi. Varolan sadece unsurların biraraya gelmesi ve birbirlerine karıştıktan sonra ayrılmasıdır. Ölüm birleşme ve ayrılmadır. “Ölüm”, işte şeylerin bu ritminin bir anına insanlar tarafından verilen bir addan ibarettir. Bu unsurlar bir insan, bir vahşi hayvan, bir bitki veya bir kuş biçiminde birbirlerine karıştıklarında insanlar bir “doğuş”un ortaya çıktığını söylerler. Unsurlar birbirlerinden ayrıldıklarındaysa insanlar bunu acıklı ” ölüm” kelimesiyle açıklarlar. Ancak bu doğru bir adlandırma değildir” _Oluş ve yokoluş unsurları sürekli olarak yer değiştirmekten asla vazgeçmezler. Şimdi hepsi bir arada sevgi ile birleşmişlerdir, şimdi her biri mücadelelerde ortaya çıkan nefretle, bütünün birliği içinde bir araya gelip ona uyana kadar. _Benzerlerin birbirini çekmesi yasası_ _Yunan atasözü: “Benzer benzeri bulur” veya “Benzerler birleşirler” sözünü Empedokles birbirlerinden çok farklı alanlara uygulamaktadır. Nefret’in işlevi her zaman ayırmak, çözmektir. O halde birbirlerinden ayrılan farklı türden unsurların her birinin parçalarının kendi aralarında bir araya gelmeleri için Nefret’ten başka bir ilkeye ihtiyacımız vardır. Bu ilke, sözünü ettiğimiz Sevgi olamaz; çünkü onun işlevi ancak farklı türden unsurların kendilerini veya parçalarını birbirleriyle birleştirmektir. O halde bu işi yapmak için bir başka ilkeye veya yasaya ihtiyaç vardır ki, o işte bu benzerlerin birbirlerini çekmesi veya birleşmesi yasasıdır. _Evrenin yusyuvarlak, hareketsiz, her tarafta kendi kendisine benzer veya eşit bir küre olduğunu ve bu kürenin deyim yerindeyse bir kişiliğe ve mutluluğa sahip olduğunu görmekteyiz. Daha sonra bu küreye, bir dış kuvvet olduğunu bildiğimiz Nefret nüfuz etmekte ve bir çeşit çevrinti, girdap hareketiyle, onun ağır unsurlarını hafif olanlarından ayırmaktadır. _Tüm unsurları her şey olması için birleştiren güç aşktır, Afrodit de denir. Aşk, kompozit bir şey olmak için farklı unsurları bir birimde birleştirir. Sevgi, insanların her neşe, sevgi ve huzur hissettiğinde işte bulduğu güçtür. Mücadele ise feshin sorumlusu güçtür. _Evrenin oluşumu_ _Zamanın tamamlanışı sonucunda uyumun durgunluğu bozulmakta ve hareket doğmaktadır. Böylece “sırayla Tanrı’nın bütün uzuvları sarsılmaktadır. Bu hareket ve sarsıntı sonunda ağır unsurlar, yani su ve toprak merkezde toplanmakta, hafif unsurlar, yani hava ve ateş çevrede yer almaktadırlar. Ateşin etkisi altında hava sabitleşmekte ve deyim yerindeyse camlaşarak göğün kristal küresini oluşturmaktadır. Merkezde bulunan ağır kütle ise yeniden hareketsiz bir duruma girmekte, ancak toprağı çevreleyen bölgelerde çevrinti hareketi devam ederek toprağın içinde bulunan suyun dışarı çıkmasını sağlamaktadır. Bu sırada göksel ateş de, buharlaştırma sonucu “toprağın teri olan denizden içinde bulundurduğu havayı dışarı çıkarttırmaktadır. Böylece ilerde Aristoteles’in de kabul edip devam ettireceği ünlü iç içe geçmiş veya birbirini çevreleyen dört unsur küresi veya halkası ortaya çıkmaktadır. Bunlar evrenin merkezinden dışa doğru olmak üzere sırayla toprak, su, hava ve ateş küreleri veya halkalarıdır. _Gece ve gündüz_ _Gece ve gündüzün meydana gelişini, dünyanın etrafında oluşan iki yarım küre, gece ve gündüz yarım küreleriyle açıklanır. Gündüz yarım küresi tamamen ateşten, gece yarım küresi ise içinde bir miktar ateş bulunan havadan meydana gelmiştir. Dünyanın, evrenin merkezinde hareketsiz olarak bulunduğunu biliyoruz. Buna karşılık bu küreler, daha doğrusu yarım küreler dünya etrafında dairesel hareketler yaparak dönerler. İşte gündüz, bu dönüşte gündüz yarım küresinin dünyanın üzerine gelmesi sonucu ortaya çıkar. Bu yarım küre, bir küre veya trampet şeklinde olan dünyanın altında bulunduğunda ise gece orta ya çıkar. _Dünya evrenin merkezinde hareketsiz durmakta, düşmemekte veya kendisini çevreleyen suya gömülmemektedir. Nasıl ki, havada hızla döndürülen bir sürahinin içindeki su dökülmezse, aynı şekilde evren hızla döndüğü için (yirmi dört saatte bir devir) onun merkezinde bulunan dünya düşmemekte, hareketsiz olarak yerinde kalmaktadır. _Su dolu bir havuza ağzı aşağıya dönük ve parmakla kapatılmış bir kavanozu batırdığında parmağını çekmesine rağmen suyun kavanoza dolmadığını, ağzı yukarıya dönük olarak batırdığında ise onun içine suyun hücum ettiğini gözlemlediğini belirtmekte ve bundan kavanozda bulunan havanın bir cisim olduğu, bir cisim olduğu için de suyun kavanozun içine girmesine engel olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Daha sonra o bu gözlemi insan vücuduna da uygulamaktadır: Dışarda bulunan hava, insanın vücuduna ancak onun yüzeyine kadar yayılmış olan kan bu yüzeyden, yani deriden çekildiğinde ve iç organIara doğru aktığında nüfuz edebilir. O halde insanların veya hayvanların vücutlarında birtakım borucuklar vardır. Bunlar derinin üzerinde bulunurlar ve ağızları açıktır. Yalnız son derecede küçük veya dar olduklarından içlerinde bulundurdukları kanın dışarı akmasına izin vermezler. Bununla birlikte kandan daha akıcı, daha ince olan havanın içlerine girmesine engel olamazlar. İşte kan bu borulardan geri çekildiğinde onun bıraktığı yere hava dolar. Buna karşılık kan geri döndüğünde borucuklarda bulunan havayı önüne katarak dışarı atar. Böylece derinin üzerinde bulunan sözü edilen açıklıklardan, yani gözeneklerden sürekli solunum yapılmış olur. _Doğa önce hayvanların çeşitli kısımlarını ayrı başlarına meydana getirmiştir. Boyunsuz başlar, omuzsuz kollar ve alınsız gözler safhasıdır. Bu safhanın evrende Sevgi’nin hüküm sürmeye başlaması ve Nefret’in ondan uzaklaşması dönemine rastlaması gerekir. İkinci bir safhada ise bu ayrı organlar biraraya gelmişlerdir. Önce düşünülmesi mümkün olan bütün şekillerde birbirleriyle birleşmişlerdir. Bunun sonucunda ortaya “insan başlı öküzler”, “öküz başlı insanlar”, “çift yüzlü, çift göğüslü varlıklar” ve her türlü acaip hayvanlar çıkmıştır. Bu birleşimler içinde yaşamaya elverişli ve kendilerini devam ettirme kabiliyetine sahip olanlar, varlıklarını korumuşlar; böyle olmayanlar ise zamanla ortadan kalkmışlardır. Bugün önümüzde bulunan hayvanlar işte bu varlıklarını devam ettirme kabiliyetine sahip olanlar, yaşayabilir türlerdir. Aristoteles, bu görüşe şiddetle karşı çıkacak ve burada gereğinden fazla rastlantıya yer verdiğini söyleyerek Empedokles’i eleştirecektir. Bütün evren ereksel süreçlerin toplamıdır ve onda her bakımdan önce gelen, bir açıklama ilkesi olarak alınması gereken, erekler ve işlevlerdir. _Nesneler dışarıya akıntılar fırlatırlar. Bu akıntılar hem algılayan organ, hem de algılanan nesne için geçerlidir. Algılar, her duyu organının üzerinde bulunan gözeneklerden çıkan akıntıların nesnelerden gelen akıntılarla buluşması sonucu meydana gelir. Duyu organları üzerinde bulunan gözeneklerin, nesnelerden gelen akıntılar için fazla geniş veya fazla dar olması durumunda, algının meydana gelmediğini savunmakta. _Göz, hemen hemen tümüyle ateş ve sudan meydana gelmektedir. Göz bir fenere benzemektedir: Fenerde içerde yanan bir ateş ile bu ateşe karşı koruyan şeffaf kenarlar vardır. İşte gözde de ateşten yapılmış olan bir gözbebeği ve etrafında onu çevreleyerek koruyan bir şey, yani sudan meydana gelen şeffaf zar bulunmaktadır. Nasıl ki, fenerde alev kendisini çevreleyen şeffaf kenarlarda bulunan gözeneklerden dışarı çıkmakta ve etrafı aydınlatmaktaysa, gözbebeğinde bulunan ateş de, o şeffaf zar üzerinde bulunan gözeneklerden dışarı çıkar ve etrafı görür gözlerindeki sulu kısımları daha fazla olan hayvanlar, geceleri daha iyi görürler. Buna karşılık, gözlerindeki ateş kısımları daha fazla olan hayvanlar da gündüzleri daha iyi görürler _Çift şey diyeceğim: Gah tek bir gün doğar çok şeylerden, gah da çok şeyler biter “bir”den ayrılıp. İkilidir ölümlü şeylerin doğuşu, ikili yok oluşu. Birini bütün nesnelerin toplanması doğurur ve yok eder. Ötekiyse dağılınca onlar yetişmişken uçup gider. Ve bunlar değişip dururlar hiç kesilmeden. Gah Sevgiyle toplanır bir olur bütün şeyler Gah da ayrılırlar yine tek tek Nefretin kiniyle. Nasıl çoklardan bir tek ayrılınca nasıl çoklar çıkıyorsa Öylece doğmaktadırlar ve sürekli değil onlar için yaşama. Nasıl değişip dururlarsa hiç kesilmeden. Öylece hareketsiz kalırlar çevre içinde daima. _Empedokles_ (MÖ 494-434), _ Çoğulcu materyalistlerin ilki, rasyonalist, hilozoist( canlı maddeci), animist, vejeteryan. … Sokrates öncesi düşünürlerden. _Kendinden önceki doğa düşünürlerinin temel öğe (arkhe) olarak belirlediği, su, ateş ve havaya, toprak öğesini de ekleyerek hepsini bir arada kullanan ilk düşünür olmuştur. Bu dört temel öğe, sevgi ve nefret (iticilik) gücü ile birleşip ayrılırlar. Bu dört öğe baştan beri vardır. Bunlar ne değişir ne de yok olur, yani başlangıcı ve sonu yoktur. Evrende bunların miktarları hep aynı kalır. Her şey bu dört öğenin belirli birleşmelerinden oluşur. _Babasının MÖ 470 yılında kentin tiranının devrilmesinde önemli bir rol oynamış olduğu söylenmektedir. Bu tiranın tahtı Empedokles'e sunulmuş olsa da, o demokratik eğilimleri nedeniyle bunu reddetmiştir. _Empedokles Parmenides'ten sonra düşüncelerini şiir şeklinde ifade eden ikinci önemli düşünürdür. Kendisinden sonra aynı şekli yine kendisinin bir hayranı olan Romalı Lucretius (MÖ 1. yüzyıl) devam ettirecektir. _Etna Yanardağı'na atlayarak hayatına son vermiştir. _Herakleitos; Her şey değişiyor. Parmenides; Hiçbir şey değişmez. Bu ikilemden felsefeyi kurtaran, Empedokles olmuştur. Her iki görüş de, kısmen doğru, kısmen yanlıştır. Her şey değişmez; Duyumsal algılamalara güvenmeliyiz, zira görüyoruz. _Mö. 2. yüzyılın ünlü hekimi Galen, Empedokles’in İtalya Tıp Okulu’nun kurucusu olduğunu söylemekte ve bu tıp okulunu Hipokrates’in temsilcisi olduğu ünlü Kos Tıp Okulu’yla aynı düzeye yerleştirmektedir. İtalya Tıp Okulu’nun Hipokratesçi okulun temsilcileri tarafından şiddetle eleştirilip şarlatanlıkla suçlanmıştır. _Parmenides: Sadece tek bir şey, varlık-bütün veya bir olan vardır. İşte bu noktada Empedokles’in Parmenides’ten ayrıldığını görmekteyiz. O şöyle demektedir: Hayır, ortada birden fazla varlık veya kendi deyişiyle “şeylerin kökleri” vardır. _Empedokles’in yaptığı şeyin, Anaksimandros’un başlattığı bir şeyi devam ertirmekten ibaret olduğunu söyleyebiliriz: Empedokles Anaksimandros’un zıt niteliklerini almakta ve onları Parmenidesçi anlamda varlıklara dönüştürmektedir. _Aristoya göre retoriğin kurucusu Empedokles’tir ve diyalektiğin kurucusu ise Zenon’dur. _Hilozoizm - Canlı özdekçilik_ Evrenin canlı olduğunu savunan görüş. Sokrates öncesinde Milet Okuluna dayanmakla. _Doğa Üzerine kitabı_ _Kozmik bir döngüyü anlatır. Bir döngünün hikayesini; Sevginin tam hükümranlığı altında, bütün unsurların uyumlu, birbirine karışmış ve hareketsiz olduğu noktadan başlayarak izleyebiliriz. Hemen sonra döngüye Nefret dahil olur ve unsurları; bütün unsurlar tamamen ayrı, bağımsız ateş, hava, su, toprak yığınlarına bölünmüş olana kadar ayırmaya başlar. Toprak gibi daha ağır elementler merkeze yerleşir ve ateş gibi daha hafif olanlar çepere itilir. Nefretin artan etkisiyle yavaş bir şekilde artan ayrım; bir evren meydana getirir. Nefret tamamen egemen olduğunda, içinde diğer elementlerden herhangi birinin herhangi bir parçasının bulunmamasıyla; her biri tamamen kendinde bir yığın oluşturan unsurlar kendilerine ait olan yerlere öyle mükemmel bir şekilde ayrılırlar ki kozmos ve onun tüm hareketi yok edilir. Sevginin etkisi altında tam ayrılmadan tam birleşmeye ters ilerleme içinde başka bir kozmogoni olduğuna fikrini verirler. _İlk seri fantastik olayları ve yaratıkları anlatır; ikincisi doğal kabul edilen olaylar ve yaratıklar hakkındadır. _Elementlerin karışımından canlı hayatın çeşitli formları çıkar. Ayrı/farklı uzuvlar fantastik yaratıkları meydana getirmek için gelişigüzel bir tarzda birleşirler. Birçok yaratıklar doğdu iki yüzlü ve iki göğüslü. Önü insan inek doğuşlular, başkaları çıktı yine insan yaradılışlı, öküz başlı karışmışları. İnsanın yaratılışı ise: Kaba yığınlı şekiller çıktı önce topraktan. Her ikisinden, sudan sıcaktan, hissesi olan. Yolladı bunları benzerine varmak isteyen ateş yukarı. Farklı zoogoniler, sırayla, farklı kozmogonileri ima eder. Elementlerin farklı oransal karışımı kemiği üretir. _Arınmalar_ _Tanrısal bir varlığın otobiyografisidir. Sonunda ruhlar, tanrılar olarak ortaya çıkarlar ve sürgünden kurtulmuş ve bu nedenle kutsanmış bir hayatın keyfini sürerler. İçindeki egemen tanrısallığın savaş tanrısı Ares veya Zeus değil de aşk ve cinsellik tanrıçası Afrodit’in olduğu altın bir çağ hissini veren bir çağdan bahseder. ________ _Batlamyus_(85 ve 165) İskenderiyeli matematikçi ve astronom. Yunan ve Babil uygarlıklarının gökbilim bilgilerinin derlemesini yapmıştır. Dünya merkezli bir Güneş Sistemi modeli önerilir. Kopernik'in güneş merkezli modeline dek Batı ve İslam dünyalarında geçerli model olarak kabul edilmiştir. Aristoteles fiziğini temel alan bu kuramda, evren küreseldir ve Yer bu evrenin merkezinde hareketsiz olarak durmaktadır. Meridyenleri kullanarak dünya haritası çizmiş. ____ Heraklitos (MÖ 535-475) Diyalektiğin Babası_ _Heraklitos, bir gün çocuklarla oyun oynuyormuş. Efesliler çevresinde toplandıklarında şöyle demiş: "Ne şaşıyorsunuz, reziller? Yoksa çocuklarla oyun oynamak sizinle birlikte devlet yönetmekten daha iyi değil mi?" _Savaş her şeyin babasıdır. O bazılarını kral bazılarını köle yapar. _Kendimi keşfettim. Ruhun ucu bucağı yok. _Hiç eksik olmasın zenginliğiniz Efesliler. Olmasın ki alçaklığınız belli olsun. (Zenginleşmiş yeni sınıfa karşı duyduğu nefret) _Kana bulanarak arındırmaya çalışıyorlar kendilerini, çamura batmış birinin kendini çamurlu suyla yıkaması gibi. Çamurla temizlenen birine herkes deli der. Karşılarındaki tanrı heykellerine yakarıyorlar, konuşur gibi duvarlarıyla evlerin. Ne tanrılar ne de kahramanlar hakkında bir şey bildikleri var _Logos evrenin kendisidir. Bir amacı yoktur. Çocuk oyunu gibi amaçsızdır. _Kurban bir pisliği başka bir pislikle temizleme anlayışı. _Mutluluk bedensel hazlardan kaynaklanmaz. En üstün amaç bilgelik ve doğruyu bulmak. Mutluluk hakikati bilerek, ona uygun yaşayarak elde edilir. _Bütün yetişkin Efesliler kendilerini asıp kenti çocuklara bıraksalar iyi olur; çünkü onlar 'hiç kimse bizden çok değerli olmamalı; böyle biri varsa, gitsin, başka yerde başkalarının arasında yaşasın!' diyerek, aralarındaki en değerli adamı, Hermodoros'u sürgüne yolladılar. _Yurttaşları ondan kanunlar yapmasını isteyince, kent artık kötü yönetim biçiminin hâkimiyetinde olduğundan bu isteği geri çevirmiştir. _Homeros'u yarışmalardan kovmalı ve sopalamalı, aynı şekilde Arkhilokhos'u da. _Çok bilgi insanı uslandırmaz; öyle olsa Hesiodos'u, Pythagoras'ı, Ksenophanes'i ve Hekataios'u uslandırırdı Ateş _Her şey akar ve sürekli değişir. Ana madde Ateş bir an için bile hareketsiz kalmayan bir maddedir. _Aynı ırmaklara girenlerin üzerinden farklı sular akar. _Nesnelerin kendisinden gelip, kendisine gittikleri ilk maddenin ateştir. Dünyamız sonsuz canlı ateşten değişmeyle meydana gelmiştir ve bir vakit gelecek sonunda ateşe girecektir ki böylece akış yeniden başlayacaktır. Ateş hem gereksinim ve hem de tokluktur. Çünkü gereksinim ya da açlık, ateşin evrensel düzenine işaret eder; tokluk ise bir nesnenin ölümü, ateşe dönüşmesi anlamına gelir. _Evren ateşten var olmuştur ve bir süre sonra yine ateşe dönecektir. Evrenin var oluşu ve yok oluşu olayı belirli aralıklarla olarak sonsuz kere yinelenecektir. Evren, belirli dönemlerde var olan ve yine belirli bir dönemde yok olan bir olgudur. Milet okuluna göre evren özü somut olan bir şeyden; sudan ya da havadan yapılmıştır, her şeyin özünde bu maddeler bulunur. Heraklit ise ateşi ana madde yapmakla, varlıkların özde bir madde değil, bir güç, erk (enerji) olduğuna dikkat çekmiştir. _Bütünün kendisi olan bu evreni ne bir tanrı, ne de bir insan oluşturmuştur. O, sürekli belli ölçülere göre yanan, belli ölçülere göre sönen ezeli ve ebedi ateştir. _ Logos herkeste ortak olan düşünmedir. Nasıl ateşe yaklaştırılan kömürler başkalaşarak ateşleşirler, uzaklaştırılınca da sönerlerse ruhumuz da ortaklaşa olanın ardından giderse logos'tan pay alır, ayrılırsa logos'suzdur. Bu her zaman var olan logos'u insanlar yalnızca işitmeden önce değil, işittikten sonra da anlamıyorlar. Her şey bu logos'a göre olup bittiği ve ben her şeyi doğasına göre ayırt ettiğim ve nasıl olduğunu bildirip açıkladığım halde, söylediklerimle ve yaptıklarımla karşılaştıklarında acemi gibi davranıyorlar. Uykudayken ne yaptığını unutan öteki insanlar gibi bunlar da uyanıkken ne yaptıklarının farkında değiller Diyalektik _Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur. Kozmos, karşıtlıkların savaşının meydana getirdiği bir uyum harmoniadır. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda oluşur. savaşın her şeyin babası ve kralı olduğunu; kimini tanrı, kimini insan olarak ortaya çıkardığını; kimini köle, kimini özgür kıldığını söyler. pes ve tiz sesler olmazsa uyum olmaz, birbirine karşıt erkek ve dişi olmazsa canlı varlıklar olmaz, diyerek gerekçesini sunar. _Adaletsizlik olmasaydı adaletin adı bilinmezdi. Pes ve tiz sesler olmazsa uyum olmaz, birbirine karşıt erkek ve dişi olmazsa canlı varlıklar olmaz. Hastalığın sağlığı; açlığın tokluğu; yorgunluğun dinlenmeyi hoş kıldığını söyler. _Evren zıt öğelerden oluşmuştur. Bu zıtlıklar arkasında ise "bir olan" hep durmakta olup tanrı adıyla anılır. _Bütün bu zıtlıklar, ikililiklerine karşın aynı şey olup bir'in ayrı ayrı yanlarıdır. Her şey görelidir _Evren göreli ve diyalektiktir. Doğru ve yanlış kişiye göre değişir. Varlık için zıtlık gerekli. _İnsan tanrı tarafından küçük çocuk olarak çağrılır, nasıl ki çocuk da yetişkin insan tarafından öyle çağrılırsa"... _En bilge insan, tanrıyla karşılaştırılırsa bilgelik, güzellik ve bütün öteki şeyler bakımından bir maymundur"... "En güzel maymun, insanla karşılaştırılırsa çirkindir"... "Deniz suyu en temiz ve en pistir. Balıklar onu içebilirler ve onlar için o kurtarıcıdır.Buna karşılık insanlar için o içilemezdir ve öldürücüdür" _İyiliğin var olması için kötülüğün, ışığın var olması için karanlığın, tokluğun var olması için açlığın olması gereklidir. Adaletsizlik olmasaydı adaletin adı bilinmezdi. Herakleitos hastalığın sağlığı; açlığın tokluğu; yorgunluğun dinlenmeyi hoş kıldığını söyler. İnsan _İnsan üç şeyden oluşmuştur; ateş, su ve toprak. Sürekli bir dönüşüm vardır. Ruhlar için ölümün su olmak olduğunu, su için ölümün toprak olmak olduğunu, topraktan ise su olduğunu, sudan da ruh olduğunu söyler. _İnsanlara yığınlar gözüyle bakmaktadır. Yığınları küçümsemiştir. Logos'u anlamadıkları için dinlerken sağır gibi olduklarını söyleyip "varken, yoklar" deyişinin onlara uyduğunu ifade etmiştir. _Kitle sığır gibi tıkınmakla geçiriyor gününü _Halka "yığın, anlayışsızlar" gözüyle bakıyor. _İki tür insanın varlığını ayırt etmektedir: Logos'u kavrayamayan ve kavrayabilen insanlar. Evrenin yasası olan Logos'u bilmek aklın ödevidir. Bilgelik _Çok şey bilmek aklı eğitmez, önemli olan bilgin olmak. _En çok önem verdiği şey bilgeliktir. Biz ruhumuzda bulundurduğumuz ateş oranında bilgeyiz. Ruhu kuru olan daha bilge, ruhu ıslak olan ise daha az bilgedir. _Ölçülü olmak en büyük erdemdir. Bilgelik doğaya kulak vererek doğruluğu dile getirmek ve doğru olanı yapmaktır. "Bilgelik tektir; her şeyi her şeyle yöneten düşünceyi bilmektir. Beni değil, logos'u işiterek her şeyin bir olduğunu kabul etmek bilgeliktir. _Halk yasayı kentin surlarını savunur gibi dirençle korumalıdır. amacı insanları Logos'a uygun davranmaya yöneltmektir. En üstün amaç bilgelik ve doğruyu bulmak, doğruya uygun yaşamaktır. Mutluluk doğruluğu bilerek, ona uygun yaşayarak elde edilir. Mutluluk bedensel hazlardan kaynaklanmaz. Tutkulara karşı koymak ve ölçülü olmak gerekir. Tutkulara karşı koymanın güç olduğunu ancak arzu edilen şeyin bedelini ruhun ödediğini söyler. _Efesli Heraklitos_ _Soyludur ve demokrasi düşmanıdır. İnsanlara karşı yığın ve anlayışsızlar gözüyle bakar. İnziva halinde yaşar. Paradokslarla konuşmayı sever ve ona karanlık heraklit denmiştir. Anaksimandrosun maddenin parçalara ayrılması düşüncesinden etkilenmiş. Dinden etkilenmemiş. Kendisini üst insan olarak görür. Arke anlayışını sürdürür. Stoa okulunun öğretilerinin başlangıcı. Her şeyi yaratan canlı ateştir. Varlık yoktur oluş vardır. Anaksimandrosta varlıklar diyalektik olarak varoluyorlar birbirlerini yok ediyorlar. Heraklite göre ise uyum vardır. _Yeniçağda Goethe, Hölderlin, Hegel ve Nietzsche Herakleitos'u örnek almıştır. Hegel Herakleitos'un eserini almadığı hiçbir düşüncesinin olmadığını söyler. Nietzsche dünyanın her zaman doğruya yani Herakleitos'a muhtaç olduğunu söyler. ______ Demokritos(Mö 460 – 370) _Atomlar ve boşluktan başka hiçbir şey yoktur; geri kalan her şey sadece düşüncedir. _Gülen Filozof, Modern bilimin babası. Zengin bir aileden gelmiş ve tüm mirası gezip yeni şeyler öğrenmek için harcamıştır. Atomculuk okulundan, akıl hocası Leucippustur. Her ikisi de tamamen materyalistti ve her şeyin doğa kanunlarının sonucu olduğuna inanıyorlardı. Platon tüm kitaplarının yanmasını diledi. Neşeliydi ve hayatın komik yanlarını görmeye her zaman hazırdı, daha sonraki yazarlar, insanların aptallığına her zaman güldüğü çıkarımını yaptılar. Diogenes Laërtius'daki birçok anekdot, onun tarafsızlığını, alçakgönüllülüğünü ve sadeliğini kanıtlar ve yalnızca çalışmaları için yaşadığını gösterir. *_Demokrasilerdeki yoksulluk, zorba diktatör yönetimlerindeki refahtan çok daha iyidir. Köleliğe karşı özgürlüğü tercih etmek de aynı nedenden ötürüdür. _Bilgili insanların umutları bilgisiz insanların zenginliğinden daha değerlidir. _Akıllı olduğuna inanmış birini akıllı kılmaya çalışmak boşa vakit harcamaktır. _Bize dost görünen birçok kişi gerçekte dost değildir, bize düşman görünen birçok kişi de gerçekte düşman değildir. _Yüksek makamlara gelen kötü insanlar daha umursamaz, daha aptal, daha küstah olur ve makamlara da bir o kadar yakışmazlar. _Sizin için değersiz olan birinin sizi yönetmesi sıkıcıdır. _Duyularımız bize asla gerçeği gösteremez, ancak edindikleri algıyı yansıtırlar. Gerçek, duyularımızın çok ötesinde bir şey olmalı. _İnsan başkasının yanlışlarıyla alay edeceğine kendi yanlışlarıyla alay etmelidir. _İyi eylemleri övmek güzeldir; çünkü kirli çarşafları ortaya dökmek dolapçının ve yalancının işidir. _Eğitim mutlu insanlar için bir takı, mutsuz insanlar için bir sığmaktır. _Ahmakları söz değil mutsuzluk adam eder. _Uyumlu olan ve güzellikleriyle bizi kendilerine baktıran yontuların yürekleri yoktur. _Eşitlik her yerde asildir ama kadınları veya köleleri bu duyguya dahil edecek kadar kapsayıcı değildir. _Akılla kullanıldığında para cömertliğe ve hayırseverliğe yol açarken, aptallık için kullanılan para tüm toplum için ortak bir masrafa yol açar _Az bulunur hazlar en güçlü hazlardır _Kimseyi sevmemek bence kimsece sevilmemektir. _Yanlışlardan sakın; korkuyla değil, ödev duygusuyla. _Dalkavukluk onursuzluktur. _Yapmadan önce düşünmek yaptıktan sonra yanmaktan iyidir. _Akıldan yoksun insanlar için yönetilmek yönetmekten iyidir. _Hiç bir şey dinlemek istemeden boyuna konuşmak bir çeşit oburluktur. _Bir kadın tarafından yönetilmek bir erkek için ayıpların en büyüğüdür. _Hekimlik bedenin kötülüklerini, bilgelik ruhun kötülüklerini iyileştirir. _Ahmaklar uzun yaşamak isterler, ihtiyarlıktan korkacaklarına ölümden korkarlar. _İç savaş her iki yanı da yıkar, bu savaşta yenenler de yenilenler de yıkımlarını bulurlar. _Yürekli kişi yalnız düşmanlarını yenen kişi değildir, aynı zamanda arzularını yenen kişidir. _Ölümlü doğanın yok olması hakkında hiçbir şey bilmeyen, ama kötü yaşam tarzlarının gayet iyi farkında olan bazı kişiler, ölümden sonra gelecek bir hayat hakkında aldatıcı mitler icat ederlerken, bütün hayatları boyunca sıkıntı ve endişelerle boğuşup dururlar. _İyilik ederken iyilik ettiğin kişinin kalleş olmamasına ve iyiliğini nankörlükle ödememesine dikkat et. _Vakitsiz arzular tiksintiye yol açar. _Değil mi ki insanız, insanlığın mutsuzluklarına gülmememiz, üzülmememiz gerekir. _Domuzlar çöplükte yatmaktan hoşlanırlar. _Tek gerçek, atomlar ve atomların hareketidir. _Evren'deki oluşuma, kesin bir zorunluluk egemendir. Bütün olup bitenleri bir rastlantı ile izâha çalışmak saçmalıktır. "Yaratılmamış, yok olmayan, değişmeyen varlık, özdeksel atomdur. Öz, maddeyi temsil eder ve onunla her nesne yapılabilir." _Hiç kimse kanıtlara dayalı doğrularda beni geçememiştir. _Atinaya geldim ama kimsenin benden haberi yok. _Yeni bir bilgi ve kanıt bulmayı kral olmaya tercih ederim. _Varlıkları tek bir bütün olmaktan kurtaran şey boşluktur. _Farklı atomlar birleşerek farklı varlıklar meydana getirirler. Atomlar yuvarlak küp çengellidir. _Maddi olmayan şey nasıl maddi şeyleri hareket ettirir sorusuna empedokles sevgi ve nefret der. Demokrit ise kendiliğinden hareket tezi ile soruyu yanıtlar. _Democritus'un teorisi, her şeyin fiziksel olarak, ancak geometrik olarak bölünemez olan "atomlardan" oluştuğunu; atomlar arasında boşluk olduğunu; atomların yok edilemez olduğu ve her zaman hareket halinde olduğunu ve olacağını; sonsuz sayıda ve şekil/boyut olarak farklılık gösteren atom türleri olduğunu savundu _Malzemenin katılığının ilgili atomların şekline karşılık geldiğini düşündüler. Böylece demir atomları, onları bir katıya kilitleyen kancalarla sağlam ve güçlüdür; su atomları pürüzsüz ve kaygandır; tuz atomları tatlarından dolayı keskin ve sivridir; ve hava atomları hafif ve fırıl fırıldır, diğer tüm materyalleri istila eder. İnsanların duyu deneyimlerinden analojiler kullanarak, onları şekillerine, boyutlarına ve parçalarının dizilişine göre birbirinden ayıran bir atomun resmini veya görüntüsünü verdi. _Hakikat bilgisi zordur çünkü duyular yoluyla algılama özneldir. Aynı duyulardan her birey için farklı izlenimler ortaya çıkardığı için, o zaman duyusal izlenimler yoluyla gerçeği yargılayamayız. Duyuların verilerini yorumlayabilir ve gerçeği ancak akıl yoluyla kavrayabiliriz, çünkü gerçek sonsuz bir derinliktir: _Bilmenin iki çeşidi vardır, biri "meşru" (hakiki) ve diğerini "gayrimeşru" (gizli) olarak adlandırır. "Gayrimeşru" bilgi duyular yoluyla algılama ile ilgilidir. Bu nedenle yetersiz ve özneldir. Bunun nedeni, duyusal algının, atomların nesnelerden duyulara geçişlerinden kaynaklanmasıdır. İkinci tür bilgi, "meşru" bilgi, akıl yoluyla elde edilebilir, diğer bir deyişle, "gayrimeşru"dan gelen tüm duyu verileri akıl yürütme yoluyla detaylandırılmalıdır. Bu şekilde kişi, "gayrimeşru" bilgisinin yanlış algısından uzaklaşabilir ve tümevarımlı akıl yürütme yoluyla gerçeği kavrayabilir. Duyu izlenimleri dikkate alındıktan sonra, görünüşlerin nedenleri incelenebilir, görünüşleri yöneten yasalar hakkında sonuçlar çıkarılabilir ve ilişkili oldukları nedenselliği (αἰτιολογία, etiyoloji) keşfedilebilir. _Lucretius, atomizmi tanımlarken, orijinal atomcu teorisi için çok açık ve zorlayıcı deneysel argümanlar verir. Herhangi bir malzemenin geri dönüşü olmayan çürümeye maruz kaldığını gözlemler. Zamanla, sert kayalar bile su damlalarıyla yavaşça aşınır. Maddeler karışma eğilimindedir: Suyu toprağa karıştırırsanız, çamur nadiren kendi kendine parçalanır. Ahşap çürür. Ancak, doğada ve teknolojide su, hava ve metaller gibi "saf" malzemeleri yeniden yaratmak için mekanizmalar vardır. Bölünemez özelliklerin insan duyuları tarafından kolayca görülemeyen bir şekilde nasıl aktarılabileceğini açıklamanın açık bir çözümü, "atomların" varlığını varsaymaktır. Bu klasik "atomlar", modern bilimin atomlarından çok, insanların modern "molekül" kavramına daha yakındır. Klasik atomizmin diğer merkezi noktası, bu "atomlar" arasında hatırı sayılır bir açık alan yani boşluk olması gerektiğidir. Lucretius, boşluğun, gazların ve sıvıların nasıl akıp şekil değiştirebileceğini açıklamak için kesinlikle gerekli olduğunu, metallerin temel malzeme özellikleri değişmeden kalıplanabileceğini savunan makul argümanlar verir[ _______ Parmenides (M.Ö.515-460) Rasyonalist _'Bir' yoksa, hiçbir şey yoktur. _Bırak akıl karar versin. _Evrende değişen hiçbir şey yoktur. Gerçeklik, yani Varlık, mutlak anlamda Bir'dir, kalıcıdır, süreklidir, yaratılmamıştır, yok edilemez; o ezeli ve ebedidir; onda hareket ve değişme yoktur. _Eğer görünen dünyaya yönelen duyularımız bu dünyada varlığı göremiyorsa, onu algılayamıyorsa, varlığın kendisinden değil, duyularımızdan vazgeçmemiz gerekir. (Varlık yok, oluş vardır diyen heraklite karşı) _Varlık hakkında söylenebilecek tek şey varlığın varolduğudur. Böylece ortaya özdeşlik ilkesi çıkmıştır."Varlık varolandır, hiçlik ya da varolamayan var değildir". _Yalnızca varolan düşünülebilir ve varolmayan düşünülemez. Buna bağlı olarak da yaşadığımız dünyanın bir görünüşler dünyası olduğu, gerçek olmadığı önermesine varılır. _Varlık vardır. Varlık var değildir. Varlık hem vardır hem var değildir. Var olmayan şeyden bahsederken fiziksel olarak boşluktur. Var olduğu için düşüncenin konusudur. Var olmayan da var olmadığı için düşüncenin konusu olamaz. Heraklitosun zıttı. Varlık bir, ezeli-ebedi, bölünemez, değişemez, sürekli olmak zorunda. Boşluk olmadığına göre varlık hareketsizdir. Varlığın sürekli değişimini kabul edersek bir an önce var olan şeyin artık var olmadığını, şimdi ortaya çıkan şeyin de bir an önce var olmadığını söylemiş oluruz. Bu da akılsal olarak imkansızdır. Aristoya ve parmenidese göre sonsuz varlık olamaz ve evren sonludur. Sonsuz belirsizdir ve belirsizlik bir kusurdur. Varlık tinsel değildir yuvarlaktır ve bölünemez. Aristo da duygularla algılanan fiziki ve akılla algılanan metafizik varlıktan söz eder. _Parmenides’le birlikte tekçi (monist) (su, hava, ateş, aperion vb) materyalizm bitecek ve çoğulcu (plüralist) materyalistler dönemi başlayacaktır. _Pluralizm – çoğulculuk_ Evrenin, birbirlerine indirgenemeyen birçok varlıklardan meydana geldiğini ileri süren bir tek töze indirgenemeyeceklerini savunan öğretileri genel adı. Politikada, çoğulluğun kabulü ile beliren birkaç siyasi partiye dağıtılmış güçler dağılımı. Gerçekliğin açıklamasının ancak birden çok ilkeyle mümkün olabileceğini ileri süren görüş. Kant ve Wolf, çokçuluk terimini, tekbencilik anlamındaki bencilik terimine karşılık olarak kullanmışlardır. _Boşluk konusu. Hiçbir şeyin olmadığı yerde hava olduğu gözlemiyle doğrulanmış görünüyordu ve aslında maddenin olmadığı yerde bile bir şey var, örneğin ışık dalgaları. _Felsefesini şiir olarak yazmış ve ileri sürdüğü görüşleri bir tanrısal vahiy veya esinlenme sonucu zihninde doğan şeyler olarak takdim etmiştir. _Parmenides'in Pisagor, Empedokles ve diğerleri gibi peygamber, büyücü ve şifacı olduğu, felsefesini mitoloji ve karışık mistik vizyonlarla edindiği ve dizelerle sunduğu söylenmiştir çünkü kendisi öne sürdüğü felsefeyi yer altı dünyasının Tanrıçası Tartaros'dan aldığını söylemiştir. Eserde Tanrıçanın şu ifadeleri de bunu göstermektedir: **************** _Öklid + Evliya Çelebi _Öklid_ _Doğanın kanunları, Tanrı'nın matematiksel düşünceleridir. _Kanıt olmadan onaylananlar, kanıt olmadan da reddedilebilir. _Aksiyom - belit - postulat = Mantık – Kanıt gerektirmeyen doğrular. Diğer önermelerin temeli ve ön dayanağı niteliğindeki önermelerdir. _Kanıt gerektirmeyen apaçık gerçekler olarak 5 aksiyom: Diğer bütün önermeleri bu aksiyomlardan çıkarır. _Elementler 1. Kitap_ ( Bir Matematikçinin Yol Haritası ) _Postulatlar_ _Herhangi bir noktadan herhangi başka bir noktaya bir düz çizgi çizmek mümkündür. _Bir tane çizgi parçasını her iki yöne de sürekli bir şekilde uzatmak mümkündür. _Herhangi bir merkez ve herhangi bir yarıçap ile bir çember tanımlamak mümkündür. _Bütün dik açıların birbirine eşit olduğu doğrudur. _(Paralel çizgiler kesişmez.) Eğer iki çizgi ile kesişen bir çizgi çizilirse, iki çizginin birbirine bakan tarafında yer alan ve onları kesen çizginin bir tarafında kalan iki açının toplamı iki dik açıdan küçükse bu iki çizgi, açıların toplamının iki dik açıdan az olduğu tarafta uzatılmaya devam ederlerse ileride bir noktada kesişecekleri doğrudur. _Genel Geçer - Ortak Kanılar_ _Aynı şeye eşit olan şeyler, birbirlerine de eşittir. _Esit şeyler eşit şeylere eklenirse, toplamlar eşit olur. _Eşit şeyler eşit şeylerden çıkarlırsa, kalanlar esit olur. _Birbirleriyle çakışan şeyler, birbirlerine eşittir. _Bütün, parçadan büyüktür. _Düz çizgileri kapsayan düzlem geometrisinin temelleri_ _Tanımlar_ 1. Bir cizgi, nokta parcası olmayandır. 2. Bir cizgi, eni olmayan uzunluktur. 3. Bir cizginin bitis yerleri noktalardır. 6. Bir yüzeyin bitiş yerleri cizgilerdir. 8. Düzlem açı, iki cizgi aynı düzlemde birbirleriyle bulusuyor ve bir duz cizgi olusturmuyorsa, bu cizgilerin birbirlerine göre yaptıgı egimdir. 11. Bir genis açı, dik açıdan buyuk olandır. 12. Ve bir dar acı, dik acıdan kucuk olandır. 13. Bir sınır, bir seyin bitis yeridir. 15. Bir daire, bir cizgi tarafndan kapsanan bir duzlem sekildir. Şeklin icindeki noktaların birinden cembere dogru yayılan butun duz cizgiler esit uzunluktadır. 16. Ve bu noktaya dairenin merkezi denir. 17. Dairenin bir capı, merkezden gecirerek cizilmis ve her yonde cemberde sonlandırılmıs herhangi bir duz cizgidir. Boyle herhangi bir cizgi aynı zamanda cemberi ikiye boler. 21. Bir dik üçcgen bir dik acıya, bir genis ucgen bir genis acıya ve bir dar ucgen uc dar acıya sahip olandır. 23. Aynı duzlem uzerinde ve her yonde sonsuza uzatılmıs paralel cizgiler, birbirleriyle hicbirinde bulusmayan duz cizgilerdir. _Belitler_ _1. Düz cizgiden bir eskenar ucgen olusturmak. _2. Verilen bir duz cizgiye esit ve bitim yeri verilen bir nokta olan bir duz cizgi olusturmak. _3. Verilen ve esit olmayan iki duz cizginin buyugunden kucugune esit bir cizgiyi kesip cıkarmak. _5. İkizkenar ücgenlerde, taban acıları birbirine esittir ve esit kenarlar uzatıldıgında tabanın altında kalan aclar birbirine esit olur. _6. Eger bir ucgenin iki acısı birbirine esit ise, bu durumda bu acılar olusturan kenarlar da birbirine esit olur. _9. Düzgen bir acıyı ikiye bölmek. _10. Verilen sonlu bir duz cizgiyi yarıya bölmek. _12. Verilen bir sonsuz duz cizgiye dısından ona dik bir duz cizgi cizmek. _13. Bir duz cizginin uzerinde dikildigi diger bir duz cizgiyle yaptıgı aclar ya iki dik acıdır ya da toplamlar iki dik acının toplamına esittir. _15. Eger iki duz cizgi birbirini keserse, yukarıda ve asagıda yaptıkları ters acılar birbirine esit olur. _16. Herhangi bir ucgen icin, kenarlarından biri uzatıldıgında olusacak dıs acı, ucgenin diger tarafında kalan iki ic acısının herbirinden buyuk olur. _17. Herhangi bir ucgenin herhangi iki acısının toplamı iki dik acıdan kucuktur. _19. Herhangi birucgende daha buyuk açılar daha buyuk kenarları karsılar. _20. Herhangi bir ucgende herhangi iki kenarın toplamı, kalan kenardan buyuktur. _27. Eger iki duz cizgiden gecen bir duz cizginin (bu cizgilerle) yaptıgı alternatif acılar birbirine esitse o zaman bu iki duz cizgi birbirine paraleldir. _28. Eger iki duz cizgiden gecen bir duz cizgi, bir de acısını, aynı tarafta kalan ve diger cizgiyle yaptıgı ic acıya esit kılıyorsa, yada aynı tarafta kalan iki ic acıso bir dik acıya esitse, o zaman bu iki duz cizgi birbirine paraleldir. _29. Iki paralel duz cizgiden gecen bir duz cizgi alternatif aclarnı birbirine esit, dıs acsnı aynı tarafta kalan ve diger cizgiyle yaptıgi ic acıya esit ve aynı tarafta kalan iki ic acsını bir dik acıya esit kılar. _30. Aynı duz cizgiye paralel duz cizgiler birbirlerine de paraleldir. _45. Verilen bir duzgen sekle, esit bir paralelkenar verilen bir duzgen acıda olusturmak. _46. Verilen bir duz cizgi uzerine bir kare cizmek. _47. Dik acılı ucgenlerde dik acının karsısında yer alan kenarın uzerindeki kare, dik acıyı cevreleyen kenarların uzerindeki karelere esittir. __ _Öklid_(MÖ 330- 275) _İskenderiyeli matematikçi. Geometrinin babası. Elemanlar, yayınlandığı zamandan 19. yüzyılın sonlarına veya 20. yüzyılın başlarına kadar matematik (özellikle geometri) öğretimi için ana ders kitabı olarak hizmet veren, matematik tarihindeki en etkili çalışmalardan biridir _Öklid derlemesinin tutarlı bir bütün olmasını sağlamak için, kanıt gerektirmeyen apaçık gerçekler olarak 5 aksiyom ortaya koyar. Diğer bütün önermeleri bu aksiyomlardan çıkarır. Geometriyi ispat ve aksiyomlara dayalı bir dizge olarak işleyen 13 ciltlik kitabı “Elementler” bu alandaki ilk kapsamlı çalışmaydı. _Einstein : “Gençliğinde bu kitabın büyüsüne kapılmamış bir kimse, kuramsal bilimde önemli bir atılım yapabileceği hayaline kapılmasın” der. _Öklid geometrisi: Öklid'in yöntemi, sezgisel olarak çekici küçük bir aksiyom seti varsaymaktan ve bu aksiyomlara dayanarak birçok başka önermeyi çıkarmaktan ibarettir. Öklid'in sonuçlarının çoğu daha önceki matematikçiler tarafından ifade edilmiş olsa da, Öklid, bu önermelerin kapsamlı bir tümdengelimli ve mantıksal sisteme nasıl uyabileceğini gösteren ilk kişi oldu. _Geometriye giden bir kraliyet yolu yok. (Öklid'in elementlerini öğrenmenin daha kısa bir yolu olup olmadığını sorduğunda söyledikleri) _Geometriyi ispat ve aksiyomlara dayalı bir dizge olarak işleyen 13 ciltlik kitabı “Elementler” bu alandaki ilk kapsamlı çalışmaydı. Kendinden önceki Tales, Pisagor, Platon, Aristoteles gibi matematikçi ve geometricilerin çalışmalarını temel alan Öklid’in bu yapıtı, İki bin yıl boyunca önemli bir başvuru kaynağı olarak kullanılmıştır. Elementler kitabı, sentez yöntemlerinin batı düşüncesi üzerindeki etkisinin Kitabı Mukaddes'ten sonra ikinci sırada yer aldığı söylenir. Russell, Ögeler'in bugüne kadar yazılmış en büyük kitap olduğunu ileri sürer. Einstein ise “Gençliğinde bu kitabın büyüsüne kapılmamış bir kimse, kuramsal bilimde önemli bir atılım yapabileceği hayaline kapılmasın” 19. yüzyılın başına kadar rakipsiz kaldı. __ _Evliya Çelebi Sehayatnamesi_ ( Giriş ) _Evvela hamdedelim. Mübarek bir gecede, mihnethanemizin bir köşesinde uykuya varmışken bizzat Hazret-i Risalet-penah’ı rüyamda görüp, mubarek ellerini öperek; "Şefaat ya Resulallah" diyecek yerde "Seyahat ya Resulallah" demişiz. Kutlu zat, yüzündeki örtulerini açtıktan sonra guzel yuzunu gosterip gulumseyerek; "Şefaatim, seyahatim ve ziyaretim. Allah'ım ona bu yolda sıhhat ve selamet ver" diye Fatiha dediler. Toplantıda hazır bulunan sahabelerin hepsi Fatiha'yı okudular. Ben de butun buyuk sahabelerin ellerini opup uykudan uyandığımız daha once ayrıntılı olarak anlatılmıştı. Allah'ın hikmeti "Allah bir şeyi irade ederse sebeplerini de hazırlar." Ertesi gunu sabahleyin Gedikpaşa semtinde bulunan eski bir can dostumuz; Okcuzade Ahmed Celebi evine varıp gordum ki buyuk bir hazırlık yaparak Bursa şehrini gezmek ve ziyaretlerde bulunmak uzere hazırlanmışlar. O vefakar, dert ortağı can dostum; "Ey can dostum kardeşim Evliyam! Gel senin ile 'Once yoldaş, sonra yol' sozune uygun olarak arkadaş olup beş-on gun icinde eski taht merkezi, buyuk bir şehir olan Bursa şehrini seyredip gezip dolaşıp kalbin aynasını gam pasından arındırıp huzunlu gonlumuzu şenlendirelim. Gamlı gonlumuzu gamdan kurtaralım. Binlerce ibret verici eserleri, yuzlerce bilgin canları, gecmiş Osmanlı sultanlarının turbelerini ve diğer nurlu mezarları ziyaret edelim. Ozellikle Emir Sultan hazretlerinin mubarek kabrine yuz surup kalbimiz nurla dolsun, cihan cihan can sohbetleri edelim" deyince hemen icime bir ateş duşup o vefalı dostun teklifiyle icime Bursa diyarına gitme arzuları gelip sanki Hak tarafından Rabbani bir ilham olup Bismillah deyip toplantıda hazır olanların hepsi, ahbaplar ve dostlar; "Kutlu olsun, esenlikle ve gonul rahatlığıyla donmek nasip olsun" dediler, hayır dua ile bir Fatiha okundu. Cenab-ı Hakk'ın buyurduğu, "..Yerde gezin, dolaşın..." [Nemi, 69; Ankebut, 20, Rum, 42] emrine uyarak yeryuzunu gezip dolaşıp, "Gecelerce ve gunduzlerce oralarda korkusuz gezin, dolaşın" [Sebe, 18] ayeti uzere gece gunduz dunya yuzunde yedi iklimin dort koşesini yedi gezegen gibi seyrettiğimiz dağlar, collerde, karada ve denizlerde cektiğimiz şiddetli elemleri ve omrumuz, "Yolculuk, bir fersah da olsa cehennemden bir parcadır" suzunce değerli omrumuz nice gecti, onu bildirir. "O, sizi karada ve denizde gezdirendir." [Yunus, 22] ayetine mazhar olup ilk başta denizin sıkıntısını cekip Fındıklı kasabası onunde biraz dinlendikten sonra "Once yoldaş, sonra yol” sozu uyarınca bir kac olgun usta gemici yolcular gemimize gelip arkadaş oldular. _Bu hakir kul da hac ibadetini yerine getirmek arzusuyla seyahat isteyip; "Aya, baba, anne ve kardeş kahrından nasıl kurtulup cihanı gezip dolaşıp dünya seyyahı olabilirim?" diye 1040 senesinin Muharrem ayının birinci gunu [10.08.1630] yaya olarak İstanbul şehri icinde başıboş gezdim. _Seyahat, ziyaret ve gezip görme arzumuz sona erip gece gunduz aşk ve şevkimiz Arz-ı mukaddese, cennet ulkesi Bağdad, Mekke, Medine, Mısır ve Şam taraflarına gitmeye bel bağlaık. _Halık-ı eflake ve ma-fihe ki izhar u ayan eyledi: Bu cumle aca'ib u gara'ib ve yer u gok ve melek-i cennet ve ndvan ve dahi hur ile gılman ve gul-u sunbul-u reyhan ve mul-u bulbul-u destan ve dahi ceşme-i hayvan ve durr-u lu’lu-u mercan ve meh-i mihr-i dırahşan. Mesnevi _Butun halkı zevk ve şevk ehli olduğundan yuzlerinin renkleri daima kırmızımsıdır. _Sadrıazam Kara Mustafa Paşa'nın Ulak Kara Receb Ağasının bir coğurcusu ve iki hanendesi var imiş. Hepsiyle bir yere gelip; "Gelin sizinle bu gam girdabında uzuntunun verdiği karışıldığı yok etmek icin bir segah faslı eyleyelim" diye hakir tahrik edince segah, maye ve gerdaniye makamı evlerinde-gezinerek gerdaniyede karar edip iki peşrevden sonra Derviş Omer bestelerinden uc murabba bir semai faslı edip bir can sohbeti olmuştur ki rahmet denizleri yaratılalıdan beri deniz uzerinde oyle bir Huseyin Baykara faslı olmamıştır. Bu zevk ve şevk uzere Heybeli Adası onune vardık. Bu ada halkı safi zengin gemici Rum kefereleridir. Ab-ı hayat suyu ve bağları vardır. …… __ _Önsöz_ _Evliya Celebi_(1611) Derviş Mehmed Zillî _17. yüzyıl gezginlerinden. _Evliya Celebi, yarım asır boyunca gezip dolaştığı yerleri, titiz bir şekilde anlattığı ve adeta oya gibi işlediği on ciltlik Seyahatname'si dunyanın saygın eserleri arasında yerini almıştır. Seyahatname: 17. yüzyılda yazılmış olan çok ünlü bir gezi kitabıdır. 10 ciltten oluşur. _Evliya çelebi fantastik ve muzip bir yazar olarak değerlendirilmelidir. _Babası Derviş Mehmed Zıllî,I. Süleyman'dan I. Ahmed’e kadarki padişahların kuyumcubaşılığında bulunmuş pek çok sefere katılmış, çok yaşlı iken ölmüştür. Annesi Abhaz'dır. _Enderûn'da Enderûn musikişinaslarından Musâhip Derviş Ömer Ağa'dan da musikî öğrendi. Ayasofya Camii'nde mukabele okuduğu sırada camiye gelen IV. Murad'ın iradesiyle saraya alınıp musahipler arasına katıldı _Hezârfen Ahmed Çelebi (1609 - 1640) _Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı ünlü eserinde yer alan, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış olduğuna inanılan efsanevi Müslüman Türk bilginidir. Hezârfen Ahmed Çelebi, 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç ile kendini boşluğa bırakması ve İstanbul Boğazı'nda 3358 metre yukarıdan süzülerek Üsküdar'da yer alan Doğancılar Meydanı'na inmesi ile tanınır. Buna rağmen modern Osmanlı tarihçileri ve mühendisler tarafından hikâyenin bilimsel olarak tutarsız olması ve başka herhangi bir tarihsel kaynakta geçmemesi neden gösterilerek bir efsane olduğu savunulur. Ahmed Çelebi'den bahseden tek kaynak, Evliya Çelebi'nin 10 ciltlik Seyahatname'sinde geçen üç satır uzunluğundaki ifadeden ibarettir. _ Evliya Çelebi eserinde şunları yazar: İptida, Okmeydan'ın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han, Sarayburnu'nda Sinan Paşa Köşkü'nden temaşa ederken, Galata Kulesi'nin taa zirve-i belâsından lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar'da Doğancılar Meydanı'na inmiştir. Bu olay Osmanlı Devleti'nde ve Avrupa'da büyük yankı buldu ve dönemin padişahı IV. Murad tarafından da beğenildi. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek, "Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bekası caiz değil, " diye Gâzir'e (Cezayir) nefyeylemiştir (sürmüştür). Orada merhum oldu. __ __ _Hipokrat_ _Probiyotik: Yararlı bağırsak mikropları. Yunanca, “yaşam için” anlamındadır. _Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kısmı da hastadır. _Yeterli miktarda yenildiğinde insan ya da hayvan sağlığını olumlu yönde etkileyen mikroorganizmalara probiyotik denir. _Hz .İbrahimin uzun yaşaması, fazla miktarda fermante süt ürünleri (yoğurt, süt, peynir vb) yemesine bağlanmıştır (Genesis, yaradılış, Tekvin”18:8) _Türkler göç ederlerken, atlarını ve keçilerin sütünden yararlanırlarmış. At sütünden kımız, keçi sütünden kefir yaparak tamamen süt ürünleri ile beslenirlermiş. Bu yüzden Avrupalılar Türklere ‘’LAKTAFAGÜS’’ “Sütobur” adını vermişler. Bu dönemde Türkler beyinsel ve fiziksel gücü yüksek, protein beslenmesi fazla, çok güçlü ve sağlıklı vücut yapıları ile Avrupalıların dikkatini çekmişlerdir. … _Probiyotikler_ _Erişkin bir insan bağırsağında 100 trilyon (1,5 kg) faydalı bakteri ve mantar bulunur. Bu rakam insan hücre sayısının 10 katı kadardır. Sayıları 500’ün üzerinde olan bu bakteriler ve mantarlar normal bağırsak florasını oluştururlar. _Antibiyotikler kullanıldığında bağırsaktaki probiyotik bakteriler 1000 kat azalarak, 100 trilyondan, 100 milyara kadar inebilirler. Antibiyotikler faydalı bakterileri öldürünce mantar ve mayaların üremesi de hızlanır; normalin 130 kat kadarına çıkabilirler. Normal bağırsak florası antibiyotik kullandıktan ancak 1-2 ay sonra normalleşebilir. _1912 Nobel Tıp Ödülünü kazanan Rus bilim adamı Élie Metchnikoff bilim dünyasında probiyotiklerin kaşifi sayılabilir. Metchnikoff yoğurt, kefir ve peynir gibi süt ürünlerinde bulunan asit yapan mikroorganizmaların bağırsaktaki hastalık yapan mikroorganizmaları nötralize ettiğini saptamıştır. __
1.872 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.