Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400
400.gün... Evet sevgili tam 400 gündür hasretini çekiyorum. Bir gün bile senden vazgeçmedim. Bir günüm yok ki sana ihtiyaç duymadığım. Bir günüm yok ki seni aramadığım. Sakın işleri kendin için zorlaştırıyorsun deme sevgili, senden de bunlar duymayayım. Ne hissettiğimi ne sen ne de başkaları biliyor. Neler yaşadığım bir tek ben biliyorum. Artık ben bu oldum sevgili, ben kendimi unuttum. Nasıldım acaba sevgili bana kendimi hatırlatır mısın? Aslında yazmaya gece başlayacaktım ama uyumam gerekiyordu sevgili. Uyuyamadım. İşte sen gittiğinden beri hayatın bana karşı cilvesi bu sevgili. Saatlerce yatakta döndüm yine ve seni düşündüm. Anılarımızı, yürüyüşlerimizi, sesini, gözlerini, gülüşünü... Düşündükçe içim gidiyor, kalbim acıyor. Artık her şeye küstüm sevgili, artık iyice içime kapandım, hiçbir şeyden zevk almıyorum, hiçbir amacım yok ve de kendimde bir gelecek görmüyorum. Birbirinin kopyası olan günler yaşıyorum, nerede olursam olayım bu böyle. Her gün aynı rüyayı görüyorum. Artık uzun uzun yürüyemiyorum sevgili. Artık bir yere oturup saatlerce düşünüyorum sadece. Oysa hayat seninleyken ne güzeldi. Ben o günleri istiyorum, ben mutlu olmak istiyorum, huzurlu olmak istiyorum, ben seni çok özlüyorum. Seni dinlemek istiyorum, seni çok merak ediyorum sevgili, kimseye soramıyorum, kimseyle de konuşmuyorum zaten. Çocukluğumda çok neşeli biriydim, çok güler, çok kolay mutlu olurdum sevgili ve aslında sadece çocukluğumda değil bütün hayatım boyunca böyleydim. Artık en dipteyim, ama ben özümde yine benim sevgili, mutluluk bana bir sen kadar uzak. Ve bu öylesine bir heves değil inan bana, bu sonsuz bir mutluluk. Sensizlikle ne kadar daha başa çıkabilirim bilmiyorum ama ömrümün sonuna kadar kendimi sana saklıyor olacağım. Temmuz ayının 20'lerine kadar İstanbul'daydım. Sınavlar ve birkaç iş için o zamana kadar beklemek zorunda kaldım. Ailem benden önce Ankara'ya gitmişti. Ben de önce Ankara'ya döndüm. Ailemle yaklaşık 3 gün geçirdim ve onlar döndüler. Biliyorsun sevgili dedemin tarlaları ve hayvanları var ve ben de ona yardımcı olmak için kalmaya karar verdim ancak işler daha da büyüyecekti. Ben, dedem ve babaannem köydeydik sevgili. Sen büyük ihtimalle hatırlamıyorsun ama ben sana evlerinin fotoğrafını göstermiştim sevgili. Karşılıklı olan iki ev var: büyük ev ve küçük ev. Ben büyük evde kalıyordum, onlar ise küçük evde. Her gün sabah kalkıp hayvanlarla ilgileniyordum. Köyde hayat erken başlıyor sevgili bense hayatın başladığı saatlerden iki-üç saat önce ancak uyuyabilmiş oluyordum. Bir şekilde bu durumu idare ediyorum, bu uyku problemine zaten alıştım, bir şeyler denedim ama olmuyor, ilaç almam gerekiyor ama ben bunu istemiyorum. Babaannem yemek yapıyor, bense bulaşıkları yıkıyordum. Akşamları onlara çay demliyordum, onlar çaylarını içerken ben dışarıda oturuyor, son çaylarına kadar sürekli içeri girip çaylarını tazeliyordum.  Günler böyle geçiyordu sevgili, yaklaşık bir hafta bu böyle sürdü. Bir yandan da tarlaları biçtiriyorduk. Köyde iş biter mi sevgili, bitmiyor tabii ki. Ben senin yaşadığın şehre taşınana kadar her sene sadece 10 gün boyunca köye gidebiliyordum. Köy inanılmaz eğlenceli ve keyifli oluyordu. Bir yandan çalışır bir yandan da oyunlar oynardık. Özellikle akşamları çok güzel olurdu. Bu durumu başkalarıyla da konuşuyorum sevgili. Ne değişti acaba artık kimse keyif almıyor, artık çok fazla kalabalık olmuyor, birazdan anlatacağım olayda bile kalabalık değildi. Evet sevgili yine köyde çalışıyoruz. En büyük kuzenim de babamla aynı mesleği yapıyor ve yıllık izni için gelmişti. Samanlığa saman dolduruyorduk sevgili en ilkel yollarla. Yaklaşık 4-5 saat yüzümüzde maskelerle saman doldurduk. Benim olduğum sınıfı hatırlıyorsundur sevgili. İşte o sınıfın tamamı kadar bir yere saman doldurduk. Samanı hayvanlara vermek için depoluyoruz. Her mola verdiğimde elim telefona gidiyordu. Numaranı yazıyordum ancak arayamıyordum. Sana ihtiyacım vardı ve sonraki süreçte daha da ihtiyacım olacaktı. O günlerde buraya gelip hep yazdım sana ihtiyacım olduğunu. İş bitti sevgili. Bütün vücudum saman tozuydu duşa girdim. Yemek, çay günlük rutin peş peşe devam etti. Saat akşam 11-12 civarıydı. Bahsettiğim kuzenimin babası yani amcam işten köydeki evlerine gelmişti ve her geldiğinde olduğu gibi yine bizi ziyarete gelmişti. Dedem uyumuş biz ise amcam gitmeden dışarıda oturuyorduk, babaannemle amcam konuşuyor bense onları dinliyor ve de büyük ihtimalle buraya gelip bir şeyler yazıyor olabilirim. Babaannem bir koku aldığını ve yanık kokusuna benzediğini söyledi. Ne ben ne de amcam bir koku alamamıştık, ben zaten çok iyi koku almam. Belki de içine doğmuştu, bilmiyorum. Sonra bana samanlığın penceresini kapatıp kapatmadığını sordu, ben de emin olamadım ve kontrol ettim, kapatmışım. Amcamı yolcu ettik, ikimizde evlere dağıldık. Ben tabii ki gece kuşu olarak bütün gün çalışmama rağmen kafamın yorgunluğu bedenimin yorgunluğuna ağır bastığı için uyuyamadım. Saat 3.30-4 olduğunda ancak uyumuştum. Alarmımı kurdum ve uyudum. Yine az uyumuş olacaktım ama bu sefer alarma değil, gelen aramayla uyanacaktım. Saat 6.30 civarı... Alarm çaldı sandım, telefonum çalmış. Babaannem arıyordu. Ben "samanlığın kapısının açıldı, saman dışarı boşaldı, yeniden yüklenecek" şeklinde anlamıştım. Sevgili aşağı bir indim, değişik bir kalabalık vardı, hayvanların hepsi dışarıdaydı, kimseye bir şey sormadan evin arkasındaki yola çıktım, belki inanmazsın ama jandarma, ambulans, itfaiye araçları arka arkaya dizilmiş, samanlığın ve ahırın arasındaki kömürlükten dumanlar yükseliyordu. Yangın söndürülmüş ve soğutma çalışmaları yapılıyordu. Sabah işe gitmek için evine dönen amcam geri gelmiş, diğer aile üyelerine haber verilmiş, bazıları yola çıkmıştı çoktan. Yangın ben uyanmadan 1 saat önce çıkmış, yarım saat sonra fark edilmiş. Çok garip gelmişti. Fark eden komşular yardıma gelmiş, dumanların arasından hayvanların zincirlerini çözüp dışarı bırakmışlar. Saman alevini bilir misin sevgili? Kömürlük tamamen kül olmuş ve en son hem ahırın hem de samanlığın kapısı tutuşmaya başlamış. O kadar uğraşarak doldurduğumuz samanların yanmasına ramak kalmış. Samanlık da tutuşsaydı bunun geri dönüşü yoktu. Samanlık benim kaldığım eve daha yakın ve bahçedeki bütün yapılar "U" şeklini oluşturacak şekilde bitişik. Samanlıkla benim aramda sadece garaj var. Ve bütün yapılar kerpiçten. Eğer samanlık tutuşmaya başlasaydı bunun geri dönüşü yoktu. Kömürlüğün içinde yanıcı ne arıyorsan var sevgili. Benzin, kömür, talaş, plastik, odun... Manzara garipti ama ben çok sakin karşıladım. Soğutma işlemi yapılırken bütün samanlar ıslanmıştı.  Yani bütün uğraş çöp olmuştu çünkü hayvanlar ıslak samanı yemiyorlar. Bütün görevliler ayrıldıktan sonra işe koyulduk sevgili. Bir enkaz kalkacaktı. 6 kişi yaklaşık 6-7 ton en kaz kaldırdık. Kapkara ve de çatısı olmayan bir oda kalmıştı geriye. Bizler de simsiyaha boyanmıştık. Samanı ise sonraki günlerde boşaltacaktık. İşini bitiren evine döndü. Biz yine günün sonunda 3 kişi kaldık. Hayattan vazgeçeli çok olmuştu belki de talihim döndü diyecektim ama yine sana geliyoruz sevgili. Sen gittiğin gün ben hayattan vazgeçtim. Döndüğün gün yeniden doğabilirdim ama işte... Aslında yazın işe girecektim sevgili. İşim kısmen hazırdı. Ama öyle olmadı. Sonraki günlerde babaannem ameliyat olacaktı. Ben de tek başıma köydeki işleri idare edebileceğimi, dedemin tek başına yapamayacağını, onunda Ankara'da olması gerektiğini söyledim. Babaannem ameliyat oldu, güzel geçmiş. Şu sıralarda kendisini tamamen toparladı da diyebiliriz. Benim köydeki tek başıma kalmaya başladığım günler başladı sevgili. Tam 1 ay tek başıma kaldım. Kümesle ilgilendim ahırla ilgilendim, bahçedeki meyve sebzeyle ilgilendim, bütün evin temizliğini yaptım. Geceleri dışarıda şarkılarla gökyüzüne bakarak seni izledim hep. Gündüzleri bulutları yüzüne benzetmeye çalıştım. Rüyalarımda bana gülümsemeni bekledim hep. Neden gülümsemedin? Çok ihtiyacım vardı sana o günlerde hala da var sevgili. Ben kendime hep yeterim ama sana da hep ihtiyacım var... 2-3 günde bir dedem de geliyordu sevgili, bir gün kalıp ertesi gün geri dönüyordu. Hepimiz bu süreçte ona gelmemesi gerektiğini, benim her şeyi çekip çevirebildiğimi, düzenin aynı şekilde devam ettiğini söylüyorduk ama o dinlemiyordu. Artık çok yaşlılar sevgili, ömürlerinin son yılları olduğu apaçık ortada. Hayatları boyunca fiziksel işlerle uğraştılar ve bunlar çok yıpratıyor. Her sene hem ekim hem biçim, hem alım hem de satım döneminde stres oluyorlar ve geriliyorlar. Üstüne de her sene hayvan satıyorlar. Ömürleri bununla geçmiş. Ve bu işler hem fiziksel hem de zihinsel olarak insanı yıpratıyor. Artık maddi şeylere ihtiyaçları yok ama onlar için önemli olanın maddiyat olmadığına eminim. Bazı ayrıntılar, detaylar var sevgili insan vazgeçemiyor bunlardan, 80 yaşında da olsan bir şeylerden vazgeçemiyorsun. İnsanlar başkalarına akıl verirken ne kadar bonkör değil mi sevgili? Herkes onlara ellerinde ne varsa çıkarmaları gerektiğini, şehre göç edip artık orada yaşamaları gerektiğini söylüyor. Vay be, ne tavsiye ama değil mi sevgili? Hayatları boyunca bütün anılarını yaşadıkları yerden vaz mı geçmeli şimdi bu insanlar? Artık onlar için orası bir ev değil anılar topluluğu. Dedem git gel yapmaya devam etti ve ben de ona gelmemesi gerektiğini, gözünün arkada kalmaması gerektiğini, zaten bu durumun geçici olduğu belli bir yerden sonra artık benim de olmayacağımı ve ondan sonra mecburen dönmesi gerekeceğini, o zamana kadar da tamamen babaannemin yanında kalması gerektiğini, dinlenmesi gerektiğini söyledim. Yorulmadığını, yıpranmadığını söyledi. Yorucu bir iş sevgili. Bazen hayvanlar gelmeleri gereken saatte gelmezdi. Kulaklığımı takıp bütün köyde onları arardım, bazen bulamazdım traktörü alıp köyün dışına çıkardım aramak için. Normal bir zamanda gelmemesi çok büyük bir sıkıntı değil ama biçim dönemi olduğu için bütün köyde dışarıda arpa, buğday, yem oluyordu ve eğer bulamazsak birilerinin açıktaki ekinlerini bitirene kadar yiyip ölebilirler ve de başkasının malına zarar vermiş olurlardı. Yani o dönemde kesinlikle gidip bulmak gerekiyordu. Çıkıp arardım sevgili, seni düşünürdüm hep. Yaşlı bir insan bunları yaparken çok yorulur ki ben bile yoruluyordum. Tek başımayken yemeğimi hallediyordum sevgili bazen tek öğün bile yemek bana yetiyordu. İstanbul'a geldikten sonra ilk dönem 3 ikinci dönem yaklaşık 7 kilo verdim. Sen fotoğrafımı görüp "kilo almışsın ve yakışmış" demiştin sen varken aldığım kiloların hepsi gitti. Kendimi idare ediyordum ama dedem varken ona düzenli olarak 3 öğün yemek yapmam ve günde 2 kez de çay demlemem gerekiyordu. Onun günlük rutini buydu. Hiç yapmadığım yemekleri yaptım sevgili. En çok neyi istedim biliyor musun seni arayıp bana yemek önermeni ve de tarif etmeni istedim sevgili. Seninle birlikte yemek yapardık... Sana çok ihtiyacım vardı ama yoktun. İnternetten bakıp yapmaya çalıştım ama eminim ki sen tarif versen çok daha güzel olurdu yemekler. Bana daha patatesli kek yapacaktın sevgili, ilk defa görmüştüm, fotoğrafı duruyor hala. Benim aklım hala verilmiş ve tutulmamış sözlerde, hayali kurulmuş ama yaşanamamışlarda... Hayal edelim hadi sevgili. Evlenmişiz çocuklarımız olmuş hatta torunlarımız olmuş. Sen ameliyat olmuşsun ve çocuğumuzun birinin evinde kalıyorsun. Torunumuzda bizim evimizle ilgileniyor. Sence ben ne yapardım bu durumda sevgili? Ben de sürekli git gel yapardım sevgili. Sen benim canımdan öte canımsın o da BİZİM torunumuz. Ahh sevgili çok dua ettim seninle yaşlanabilmek için. Gece gündüz demedim saatlerce yalvardım biliyor musun? Hep ve sadece seni istedim. Günler böyle geçip gidiyordu sevgili. Bir yandan da annem artık gelmem gerektiğini zaten oranın zamanla yeniden kendi düzenini alacağını söylüyordu. Bense hem yalnız kalmak için hem de burayı kendi haline bırakamayacağım için geçiştiriyordum. Anneme de bir şey diyemiyordum o da haklıydı, özlemişti. Biletimi almaya karar verdim. Bu sefer trenle dönmeye karar verdim. Bir cuma günü biletimi alıp salı günü dönecektim. Tam bilet için ödemeyi yaparken babam aradı sevgili. Bilet almaya çalıştığımı söyledim. Bana bunalıp bunalmadığımı, sıkılıp sıkılmadığımı sordu. Benim için en iyi senaryo yalnız kalmak sevgili. Kalabalıkta rol yapmaktan yoruldum artık. Bugüne kadar aileme hiçbir şeyi de belli etmedim. Ama yoruldum sevgili çok yoruldum hem de. Okulda, dışarıda, kalabalıkta yalandan gülümsemekten yoruldum. Gözlerim kuruyana kadar, kanayana kadar ağlamak isterken rol yapmaktan, bir şey yokmuş gibi davranmaktan yoruldum. Sıkılmadığımı söyledim. Sayfayı kapattım. 2 hafta daha kaldım. Bu sırada da anneme hep yalan söyledim. Biletimi alıyorum, alacağım, yer kalmadı diyerek geçiştirdim hep. 2 hafta sonunda aldım sevgili bileti. Bu fedakarlığı yapmam gerekiyordu ben de yaptım. Bu hayatta ise en büyük fedakarlığı senin için yaparım sevgili. Sen canımdan can iste ben bir saniye bile düşünmem. Ben senin için her şeyi yaparım. Trenle eve döndüm. 30 saat sürdü. Mola yoktu sadece yolcu indirmek için kısa süreliğine duruyordu. Tren içinde sigara içilebilecek bir yer yoktu. Normalde böyle bir şey yapmam ama insanların tuvalette içtiğini fark edince ben de tuvalette içtim. Tren yolculuğu kötüydü sevgili. Ama seninle olsaydı güzel olurdu. Bir oda tutardık tren içinde. Orada dizi film izler, odayı ışıklarla süsler, birbirimize yaslanıp,  sen dışarıyı bense seni izlerken, uzun uzun konuşur sonrasında da sarılıp uyurduk. Zaten eski tip trenlerin amacı artık neredeyse tamamen turistik olmuş. Bizde hayatımızdan 30'ar saat ayırıp bunu yapabilirdik sevgili. İstersen gittiğimiz yeri gezerdik istemezsen de direkt uçakla dönerdik. Evde tam 21 gün kaldım. Akşamları yürüyüşe çıktım hep, soğuktu ama bunalıyordum sevgili. Çıktım ve sokaklarda seni düşündüm gittigim her yerde yaptığım gibi. Bazen arabayı aldım, bir yere park edip şarkı dinledim seni düşünürken. Keşke yeniden bana şarkılar yazsan da onları ezberleyeme kadar dinlesem... 21 gün sonunda İstanbul'a geldim sevgili. Hayal kırıklıklarının şehrine geldim. Her yerde seni arıyorum sevgili. Bir gün çıkıp gelsen keşke... Günler tamamen birbirinin aynısı ve benim hiç keyfim yok. Evet sevgilim, her şeyim 400 gün oldu. Ben hala gittiğim yerlere seni götürüyorum. Ben hala belki her şey tersine döner diye seni bekliyorum. 400 gün değil 400 yıl daha ömrüm olsa da ben seni beklerim. Evet birtanem ben bıraktığın gibiyim özümde. Daha durgunum, sessizim, gülmüyorum... Ama bunları tersine döndürmek senin elinde. Ben bütün yorgunluğumla, umutsuzluğumla, senin hayalini kurmaya devam ediyorum. Gözlerim yorgun bakıyor aynada görüyorum, saçlarımdaki beyazları sayıyorum bazen de. Ama sevgilim eğer bir gün beni iyileştirmek istersen ben buradayım, bıraktığın yerdeyim, ben olmamı isteyeceğin herhangi bir yerde olacağım. Ama sevgilim ben sana da kıyamıyorum, eğer beni iyileştirmek istemezsen de canın sağ olsun. Ne kadar daha dayanabileceğim bilmiyorum ama her şeyin sonunda da ben seni seviyor olacağım. Başka bir sitede yaklaşık 2-3 ay önce eşini ve yeni doğmuş kızını kaybetmiş birisini takip ediyorum. Sayfası benim sayfama benziyor sevgili onun çaresizliğini çok iyi anlıyorum. Güzel sözler yazıyor, bazen oradan sözler saklıyorum sana yazabilmek için. Her gün şiir okuyorum, beni ya da seni anlatan şiirler. Şarkı dinliyorum ve hepsine birer anı bırakıyorum. Güzel sevgilim, balım, gülüm, gecem, gündüzüm, rüyalarım, kalp çarpıntım, yorgunluğum, tebessümlerim kısaca her şeyim, ben hep buradayım yazmadığım zamanlar da bile buradayım. Sen bir gün beni aramak istersen nerede bulacağını çok iyi biliyorsun. Sen çok uzaktasın ama ben seni hala seviyorum. Yine tekrarlıyorum ben hep buradayım, aramızda ne yaşanırsa yaşansın benim kapım sana hep açık olacak istediğin zaman gir o kapıdan olur mu güzel sevgilim? Ben sana hiçbir zaman kıyamıyorum ve lütfen sen de senin kalbini kırabilecek gücü kimseye verme. Sen benim en değerlimsin, senin canın acırsa benim gözüm kararır, sen ne kadar etkilenirsen ben senden daha fazla etkilenirim. Seni çok özledim. Kendine dikkat et. BEN SENİ ÇOK SEVİYORUM...🌹🦋❤
321 görüntüleme
Kebelekin Markoviči okurunun profil resmi
"Bir gün baksam ki gelmişsin.. Bir güvercin gibi yorgun uzaklardan yar. Gözlerinde bir bitmez, bir tükenmez güzellik Saçlarında ilkbahar. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Gülüşünde taze serin bir rüzgar Ellerin yine eskisi kadar güzel Çiçek açmış dokunduğun bütün kapılar. Bir gün baksam ki gelmişsin.. Hasretin içimde sonsuzluk kadar. Şaşırmış kalmışım birdenbire çaresiz. Dökülmüş yüreğime gökyüzünden yıldızlar. Bir gün baksam ki gelmişsin. Ne yüzünde bir gölge, ne dilinde sitem var. Tozlu pabuçlarını gözlerime sürmüşüm Benim olmuş dünyalar." 🌹🦋❤
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.