Gönderi

Aynı anda bilgisayarın kapağını öyle sert kapattım ki kırıldıysa Kumral'a bir de bilgisayar borçlanmış oldum. Umurumda değildi, dünya yansa artık umurumda değildi. Tek istediğim biraz oksijendi, boğulmaya başlamıştım. Ellerim hızlı bir şekilde boynuma kaydı, boğazımın düğümlendiğini hissettim. Cayır cayır yanıyor gibi, çölde bir damla suya muhtaç gibi biraz oksijene ihtiyacım vardı. Doruk'un yaptığı şey... Kalbim daha önce hiç bu kadar derinden yara almamıştı. Tüm evren yok olmuştu, yer ayaklarımın altından kayıyordu. Bedenim daha önce geçirmediği kadar büyük bir atakla yüzleşirken düşünemiyordum. Hiçbir şey yapamıyordum. Sadece korkuyordum, bu öyle büyük bir korkuydu ki onu iliklerime kadar her bir hücremde hissettim. Babamı kaybetmiştim, annemi kaybetmiştim. Babamın ihanetiyle yüzleşmiştim. Öz ablamın beni istememesiyle yüzleşmiştim. Büyükannemin yalanlarıyla yüzleşmiştim. Doruk'un yalanları ve Dila'nın kıskançlıklarıyla bile yüzleşmiştim ama bu defa ihanet en hassas noktaya atmıştı darbesini. Bu defa öz kuzenimin beni, bile bile ölüme terk etmesini istemesiyle burun buruna gelmiştim. Dila beni bile bile, hür iradesiyle ölüme sunmuştu. Ama bu da yetmemişti. Yine son kozunu Doruk üzerinden oynamıştı. Bedenim titremeye başladı. Her bir uzvum uyuşmuştu. Kulaklarımda onlarca ses uğulduyor ama ben, hiçbirini duymak istemiyordum. Bu defa bitti, dedim içimden. Bu defa gerçek anlamda bitti, gerçekten ölüyorum. Nefes alabilmek adına hiçbir çaba göstermeden bir an önce bitmesini bekledim. Bununla baş edemezdim. Bununla baş etmek istemedim. Bunların hiçbirini istemiyordum. Sadece bitmesini istedim, o an başka hiçbir şey umurumda değildi. Renkli balonların altında ya da yüzlerce yıldızın altında uyumak, başak tarlalarında koşarken güneş ışığına doymak, ılık rüzgârın tenimde dolaşması ya da beni sonsuzluğa kilitleyen mavi gökyüzü, Doruk Ilgaz'ın gözleri, hepsi bitsin istedim.
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.