Gönderi

Ancak hırsızlığa dair gerçekten önemli tartışmalar artık bütünüyle farklı senaryolar üzerinden dönüyor. Varsayalım büyük bir petrokimya şirketinin hisselerini 10.000 dolar yatırıyorum ve yılda %5 kar elde ediyorum. Şirket büyük kazançlar elde ediyor Çünkü dışsallıklar için vergi ödemiyor. Yörenin su kaynaklarına, Halk sağlığına ya da bölgenin doğal hayatına verdiği hasarı umursamadan zehirli atıklarını yakındaki bir dereye döküyor. Servetini kullanıp kendisini herhangi bir tazminat talebinden koruyacak bir avukat ordusuna sahip. Ayrıca daha sağlam çevre yasaları çıkarılmasına engel olmak için lobi faaliyetleri yürütüyor. Bu şirketi" bir nehri çalmakla" suçlayabilir miyiz? Peki şahsen beni? Kimsenin evini soyduğum ya da cüzdanından paralarını yürüttüğüm yok. Bu şirket nasıl kazanç sağlıyor haberim yok. Bu hisse senetlerine yatırım yaptığımı bile hatırlamıyorum belki. O zaman hırsız sayılır mıyım? Konu ile ilgili tüm gerçekleri bilmemin bir yolu yoksa, nasıl ahlaklı davranabilirim? Bu sorun " niyet ahlakı " yoluyla baştan savılabilir. Önemli olan neye niyet ettiğim, tam olarak ne yaptığım ya da yaptığım şeyin sonucu degil. Fakat her şeyin birbiriyle iç içe geçtiği bir dünyada En mühim ahlaki zorunluluk bilme zorunluluğu. Modern tarihin en büyük suçları sadece nefret ve açgözlülükten kaynaklanmadı. Cehaletin ve umursamazlığın rolü Belki daha bile fazlaydı. Afrika ya da karayiplere adımını bile atmamış sevimli İngiliz hanımlar, Londra borsasından hisse senetleri ve bonolar alarak Atlas okyanusu'nda yapılan köle ticaretini finanse etti. Sonra da akşamüstü çaylarına, çekilen cehennem azabından bir haber, kölelerin çalıştığı tarlalardan gelen kar beyaz şekerleri attılar.
Sayfa 211Kitabı okudu
·
16 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.