Gönderi

_İnsanın üstünlüğü bilgiye dayanır. Bilgide, kralların hazineleriyle satın alamayacağı, iradeleriyle hükmedemeyeceği, muhbir ve casuslarının ihbar edemeyeceği, kaynağı olan ülkelere denizci ve kaşiflerinin sefer düzenleyemeyeceği pek çok şey muhafaza edilir. _Bilginin gerçek amacı ve görevi, akla uygun, eğlendirici, saygıdeger ya da etkili söylevler veya birtakım kolay anlaşılır uslamlamalar(Argument) değil, icra etmek, çalışmak ve yaşamı daha donanımlı ve kolay hale getirecek önceden bilinmeyen ayrıntılan keşfetmektir. Ne gizem olmalıdır ne de gizemin açıklıga kavuşmasına duyulan arzu. _Bacon'a göre bilginin hala muhafaza ettiği pek çok şey aslında yalnızca birer araçtır: Bu durumda radyo daha incelikle tasarlanmış bir matbaa, bombardıman uçagı sahra topunun daha etkili bir biçimi, radar da daha güvenilir bir pusuladır. _Erk ile bilgi eşanlamlıdır. Luther için oldugu gibi Bacon için de bilginin verdigi kısır mutluluk edepsizdir. Bu mutluluk, insanların hakikat dedikleri doyuma degiil, "icraat"a, yani etkili yönteme baglıdır. _Teknik, birlikte gelişip serpildiği iktisadi sistem kadar demokratiktir ve bu bilginin özüdür. Bu bilgi, idrak etme mutlulugunu degil, başkalarının emeğini sömürmeyi, sermayeyi hedefler. _Batıl inancı yenen anlama yetisi, büyüsü bozulmuş doğaya hükmetmelidir. _Aydınlanma Kavramı_ _En geniş anlamda ilerlemeci bir düşünme olarak Aydınlanmanın öteden beri hedefi, insanları korkudan arındırmak ve efendi konumuna getirmek olmuştur. Ne ki tamamen aydınlanmış şu yeryuzu, muzaffer felaket alametleriyle parlıyor. Aydınlanmanın tasarısı dünyanın büyüsünü bozmaktı. Istenen, söylenceleri dagıtmak, kurumları bilgi yoluyla yıkmaktı. _Deneyselci felsefenin babası Bacon, bu felsefenin motiflerini daha önce derlemişti. "Önce kendilerinin bilmediklerini başkalarının bildigine, sonra da onların bilmediklerini kendilerinin bildigine inanan" gelenek takipçilerini hor görurdu Bacon: "Ama safdillik, kuşkuya karşı tahammulsuzluk, curetkar yanıtlar, bilgiyle böbürlenme, ters düşme endişesi, çıkar gütme, araştırmalarda gösterilen savsaklık, söz fetişizmi, açık yarı dogrulara takılı kalma, butun bunlar ve benzeri şeyler insan zihni ile şeylerin dogası arasındaki o hayırlı birleşmeyi yasaklayageldi ve bunun yerine zihni, boş kavramlar ve plansız deneylerle eşleştirdi. _Kaba bir buluş olan matbaa, top ve pusula. Bu uç buluş ne degişikliklere yol açmadı ki: biri bilimde, digeri savaşta ve üçüncüsü maliye, ticaret ve denizcilikte. Bence bunlar tamamen rastlantı eseri insanın ayagina takılan buluşlardı. _Aydınlanma, totaliterdir. Aydınlanmaya göre hesaplanabilirlik ve yararlılık ölçütüne uymayan her şey kuşkuludur. Aydınlanma bir kez dış baskılardan kurtulup gelişme olanağı buldu mu, dur durak bilmez. Aydınlanma, insaniann büyü ritüellerinde kullandıklan suretleri yardımıyla dogayı etkilerneyi umdukları demonlardan duyulan korkuyu genel kavramların yetkesinde gördügünü sanıyordu. Karşılaştıgı her zihinsel direniş Aydınlanmanın gücunu arttırır yalnızca. Aydınlanma karşısındaki direniş hangi söylenceye başvurursa vursun, bu söylenceler beklenenin tersine, uslamlamaya dönüşerek Aydınlanmayı suçladıklan aynştıncı rasyonelligin tarafını tutarlar. _Aydınlanma, söylencenin temelini öteden beri insanbiçimcilikte, öznel olanların dogaya yansıtılmasında aramıştır. Doganın ruhları ve demonlan dogal olandan korkan insanların yansımaları olarak görmüştür. Aydınlanmaya göre, söylencesel karakterlerin pek çogu ortak bir paydada toplanıp özneye indirgenebilirler. Oidipus'un Sfenks'in bilmecesine verdigi. "Insan!" yanıtı, Aydınlanmanın şablon bir malılman olarak hiçbir fark gözetmeksizin her yerde yinelenip durur. _Eşit olmayanla eşit olan toplanırsa ortaya eşitsizlik çıkar kuralı, matematigin oldugu kadar adaletin de temel ilkelerinden degil midir? Burjuva toplumu eşdegerliligin egemenligi altındadır. Eşdegerlilik birbirinden farklı şeyleri soyut niceliklere indirgeyerek kıyaslanabilir hale getirir. Aydınlanma açısından sayılara, nihai olarak bir'e bağlanamayan her şey yanılsamadır. Modem pozitivizm de bu kurala uymayan her şeyi edebiyat diye bir kenara iter _Aydınlanmaya kurban edilen söylenceler onun kendi ürünüydü zaten. Bilimsel hesaplar, söylencelerdeki düşüncenin olan bitetene ilişkin bir zamanlar yaptığı hesabı geçersiz kıldı. Söylencelerin toplanıp kayda geçirilmeleri bu eğimi daha da kuvvetlendirdi. Kısa zamanda anlatıdan öğretiye dönüştüler. _Tanrılar maddenin en mükemmel örnegi olarak maddeden ayrılırlar. Böylece varlık -felsefenin ilerlemesiyle manada dönüşüp bir referans noktası haline gelerek daralan- logos ile dışarıdaki tüm şeylerin ve malükatın yıgını olarak ikiye ayrılır. Farklılıklara aldınş etmeden dünya oldugu gibi insana kul köle edilir. Insanın kendi var oluşu ile gerçeklik arasındaki bu tek ayrım diger tüm ayrımları yutar. Bu konuda Yahudilerin yaratılış anlatısı ile Olympos dini söz birligi eder: denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun. _Tanrılar karşısında ancak onlara tamamıyla boyun egenler hayatta kalır. Doganın egemen güçleri olarak yaratıcı Tann ile düzenleyici tin birbirine benzer. İnsanın Tanrı'nın sureti oldugu düşüncesi, onun varoluş üzerindeki egemenliginde, efendinin bakışında, buyuruculugunda yatar. _Dünyanın büyüsünün bozulması, animizmin yok edilmesi anlamına gelir. _Dünya kaos, sentez de kurtuluş oluyor. _Neden, bilimsel eleştirinin kendini sınadığı son felsefi kavramdı; çünkü yaratıcı ilkenin sekülerleştirilmiş en son biçimi olarak eski idealardan yalnızca bu kavram hala bilimsel eleştiriyle boy ölçüşebiliyordu _Töz ile niteligi, etkinlik ile maruz kalmayı, varlık ile var oluşu çaga uygun biçimde tanımlamak, Bacon'dan bu yana felsefenin kaygılanndan biriydi, ama bu tür kategoriler olmadan da iş görebiliyordu. _Platon'un ideaları sayesinde Olyrnpos'un ataerkil tanrıları bile sonunda felsefi logos tarafından kuşatıldı. …… ………….. ___ _Sözleri_ _Mutluluğun ne olduğunu hayvanlardan öğrenebilirdik. _Cinsel ahlakın ilk ve tek ilkesi: Suçlayan her zaman suçludur. _Kendi kendini bile anlamayan düşünceler; sadece onlar gerçektir. _Baskı belli bir yoğunlukta, sürekli olursa mazlumun tek kurtuluşu zalime, cellada aşık olmak olur. _Yanlış yaşam doğru yaşanamaz. _Bir düşün içinden geçerken uyanan kişi, hevesinin kursağında kaldığını, dünyanın en iyi şeyinin kendisine gösterilip de verilmediğini hisseder. _Hediye vermenin yozlaştığını, o iç karartıcı icattan; "hediyelik eşya" diye üretilen şeylerden anlayabiliriz. _Yabancılaşma, tam da insanlar arasındaki mesafenin kaldırılmasında gösterir kendini. _Diyalektik düşünce, mantığın zorbalığından yine onun kendi araçlarını kullanarak kurtulma çabasıdır. _Tahakkümün(baskı) bir temel özelliği, kendisiyle özdeşleşmeyen herkesi sırf farklı olduğu için düşman kamptan saymasıdır. _Gözetilecek çıkarları ve gerçekleştirilecek planları olan “dünyevi kişinin” gözünde, karşılaştığı insanlar otomatik olarak dost veya düşmana dönüşür. _Kitlenin "gerçeği algılamaya ve düşünmeye değil, erotik bağlara dayanarak inandırılmasına" ihtiyaç vardır _Gerçeküstücülük, nesnelliğin insanlardan esirgediklerini geri toplamaktır. _Mazlumların şahaneleştirilip yüceltilmesi, onları mazlumlaştıran sistemin yüceltilmesinden başka bir şey değildir. _Seyredilen nesnenin dışındaki her şeye karşı aldırışsızlıkla hatta küçümsemeyle dolu olmayan bakışın güzelliğe erişmesi imkansızdır. Ve varolanın hakkını verebilen de sadece karasevdadır. _Bilginin iktidarla ilişkisi sadece uşaklıkla değil, hakikatle de ilgilidir. Çoğu bilgi eğer güçler ilişkisiyle orantılı değilse, biçimsel açıdan ne kadar doğru olursa olsun geçersizdir _Diyalektik düşünce, mantığın zorbalığından yine onun kendi araçlarını kullanarak kurtulma çabasıdır. _Her sanat yapıtı işlenmemiş bir suçtur. Sanatın bugünkü görevi, düzene kaos getirmektir. _Eğer hayatın anlamı olsaydı, onda anlam aranmazdı. _Tek sorumlu davranış biçimi şu olabilir: kendi bireysel varoluşumuzu bir ideolojiye dönüştürmekten kaçınmak ve özel yaşamımızı da en alçakgönüllü, en iddiasız ve en gürültüsüz biçimde sürdürmek -ama artık iyi yetişmiş olmanın bir gereği olarak değil, bu cehennemde hala soluyabilecek havayı bulabiliyor olmanın utancından ötürü. _Sağlık mı? Sağlık aptal olduktan sonra ne işe yarar? _Egonun kendine verdiği değer aşkı soğutur. _İnsanlar arasındaki yakınlık, sabırdır, hoşgörüdür. _Bir felsefe metninde her önermenin merkeze eşit uzaklıkta durması gerekir. _Her türlü ahlakın modeli ahlaksızlıktır ve bugüne kadar da birincisi ikincisini hep yeniden üretmiştir. _Var olan hiçbir zaman düşüncenin tam onu anlattığı gibi değildir. Her zaman belli bir abartı ögesi bulunur düşüncede. _Bir zamanlar iyi ve temiz olan her şey, bağımsızlık, sebat, basiret, ihtiyatlılık gibi özellikler bütünüyle çürüdü, kirlendi. _Nasihat almaya yanaşmayana yardım da edilemez, diyordu burjuva, bedava öğütle kendini yardım yükümlülüğünden kurtarmayı ve aynı zamanda ona başvuran çaresiz kişi üzerinde iktidar kurmayı da umarak. _Bilginin iktidarla ilişkisi sadece uşaklıkla değil, hakikatle de ilgilidir. Çoğu bilgi eğer güçler ilişkisiyle orantılı değilse, biçimsel açıdan ne kadar doğru olursa olsun geçersizdir. _Yalan söyleyen adamın asıl söylemek istediği, karşısındaki insana da onun kendisi hakkındaki düşüncelerine de kayıtsız olduğunu hissettirmektir.. _Umutsuzluğun egemen olduğu yerde, sorumlu bir biçime uygulanabilecek tek felsefe, her şeyi, kurtarılmanın, bağışlanmanın açısından görme çabasıdır. _Auschwitz'den sonra artık şiir yazılamaz. Auschwitz, bir insan mezbahaya bakıp "ama onlar hayvan" dediği zaman başlar. _Burjuvazi hoşgörülüdür oysa: İnsanları oldukları gibi sever, çünkü onların olabileceklerinden nefret etmektedir. _Artık bir vatanı olmayan bir adam icin, yazmak yaşamak için bir yer haline gelir. _Asıl yanlışlık, aşırı dürüstlüktür. Yalan söyleyen adam utanç duyar, çünkü her yalan, hakikat ve dürüstlüğe övgüler düzerken bir yandan da yaşamak için insanı yalan söylemeye zorlayan bir dünyanın alçaltıcılığını öğretir ona. Bu utanç, daha incelmiş, daha karmaşık kişiliklerin yalanlarında gedikler açar. Beceriksizce yalan söylerler; karşıdaki kişi açısından yalanı bir ayıba, bir kabahate dönüştüren de bu beceriksizliktir. Yalan söyleyenin onu aptal sandığını gösterir bu, bir horgörü belirtisidir. _Jargon, evlilik teklifleriyle küçük burjuvanın yaşama olumlu yaklaşmasını sağlar; başka türlü iğreneceği ve kısa bir süre sonra dayanılmaz bulacağı bir yaşamı bir insan için zevkli hale getirmek amacıyla düzenlenen sayısız ritüeli titizlikle devam ettirir. _Rasyonel toplumun hiç eksilmemiş irrasyonalitesi dini, içeriğine bakılmaksızın bir kendinde amaç olarak, salt bir tavır, öznelliğin bir niteliği ve nihayetinde öznelerin doğal özelliği olarak yüceltme konusunda cesaretlendirir insanları ve bütün bunları yaparken dinin kendisini gözden çıkarır. Kişinin tek yapması gereken inançlı olmaktır, neye inandığının bir önemi yoktur. Böylesi bir irrasyonalite, çimentoyla aynı işlevi görür. Anavatanın tarihinde en korkunç vakalar hasıraltı edilmiş olsa bile, anavatan sevgisinin, viri patriae amantes'in göklere çıkarıldığı Latince elkitaplarındaki çocukça tavrı takınan sahicilik jargonu bu irrasyonalitenin varisidir. Sonnemann bu fenomeni şöyle tanımlamıştır: "Düzeni" - hatta "hiçbir şeyin yolunda gitmediği" bir düzeni her şey pahasına savunma eğilimli iyi niyetli tutumdan vazgeçmemek. …… ___ Önsöz _Aydınlanmanın diyalektiği_ _Aydınlanmanın diyalektiği kitabında aydınlanmayı eleştirel kuramlar çerçevesinde zıtlıklarla ele alıp açıklamaya çalışmıştır. Aydınlanma kavramını antisemitizm, sosyal nasyonalistler, faşizm, feminizm, mitler vb. şekilde ele alarak farklı noktalardan eleştirilerle dile getirmişlerdir. Kitabın içeriğinde aydınlanma kavramına ve aydınlanmanın sanat, bilim, din, aile, ahlak, eğitim alanları ile ilişkilerine değinilmiştir. Aydınlanma projesinin Odysseus ya da mitosla başlangıcından itibaren kitle kültürü oluşumuna kadar yaşanan sürecin insan davranışları ve zihin yapısı üzerindeki, tüketim ve kültüre bakış açısındaki değişimleri ele alınmıştır. _Aydınlanma ile birlikte aklın içi boşalmış, akıl biçimlenmiş ve öznelleşmiştir. Eleştirmek, düşünmek, anlamlandırmak artık aklın yetisi olmaktan çıkmıştır. Bireyler verileni tüketen, kabul eden hale bürünmüşlerdir. En başta insanları korkularından korumak ve hurafelerden kurtarmak isteyen akıl, eleştirel kurama göre bilimin bir dişlisi haline gelerek kendi kendini tüketmeye başlamıştır. Aklın kendini tüketme sebebi onun bir araç haline gelmesi olarak ifade edilmiştir. Bireyler aslında planlanıp, üretilen ve önlerine sunulan şeyleri tüketmişlerdir. Düşünmeden, sorgulamadan daha da kötüsü farkında bile olmadan bir kabul ediş durumu sergilenmiştir. Çözüm ise aklın kendini bu durumdan kurtarması, insanın kendi aklının farkına varması ve bu süreci görebilmesi olarak görülmüştür. Aydınlanmanın özü seçmek olarak ele alınmıştır. En başından itibaren insan doğa ile mücadelesinde bir seçim yapmak zorunda bırakılmıştır. Ya hükmedecek ya da itaat edecektir. Odysseiada da anlatıldığı gibi kahraman hayatını tehlikelerden korumak için birçok zorluğa göğüs germek zorunda kalmıştır. Kurnaz olmak, bazen hile yapmak, bazen de acımasız olmak şartlar gereği ve seçimler sonucu yerine getirilen şeyler olarak görülmüştür. ___ _Theodor W. Adorno_(1903-1969) _Yahudi asıllı Alman sosyoloji ve felsefe profesörü. Bestekâr. _Adorno, aklın nesnel olmadığını, insanın da bu anlamda kendi özneli olamadığını savunur ve bugüne kadarki felsefenin foyasını ortaya çıkarmaya çalışır. Aklın nesnel olamamasının sebebi de insanın kendi hayatının öznesi olamamasıdır. Toplum üzerine teorileri genel bir karamsarlığı yansıtır. Ona göre bürokrasi, idare ve teknokrasinin kuşattığı toplumda bireyin kendisi bizzat geçmişte kalmıştır. Yoğunlaşmış sermaye, planlama ve kitle kültürü bireysel özgürlükleri büyük oranda tahrip etmiş ve eleştirel düşünme yeteneği yerini tümüyle şeyleşmiş bir toplum bilincine bırakmıştır. "Düşünen insan saldırgan olamaz" şeklinde kışkırtıcı tarzıyla ideolojilerin etkisini kırmayı, aforizmalar biçiminde yazılmış metinleriyle kapalı düşünce sistemlerinin temellerini yıkmayı düşünür. __ _Ariadne'nin ipi : Yunan mitolojisine göre, Minos'un kızı Arladne, Theseus'u labirentten kurtarmak için, ona bir ip yumağı vermiş ve Theseus'la birlikte kaçmıştır, ancak Theseus Arladne'yi terketmiştir. _Sahte idollük _Hasıraltı etmek ...
·
177 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.