80’li yılların sonlarında, şifacıların ortak bir yanı olup olmadığını araştırdık. Birçok teknik ve formlar kullanan şifacıları inceledik. Ellerini kullanan şifacılar, psişik cerrahlar, Reiki ustaları, prana şifacıları, tıp adamları, şamanlar, büyücüler, psişik şifacılar, hepsi oradaydı. Bedenlerinden çıkan enerjileri inceledik ve hepsinin hemen hemen aynı sinüs dalga imzasına sahip olduğunu gördük, aynı şablon, üç yüksek bir alçak dalga şeması sürekli tekrarlıyordu ve bu şeklin kaynağı evrensel kalp çakrasındaydı.
Bu geometrik bir bakış açısından çok ilginçti çünkü nefes tüpünün kalp çakrasının altında ve üstünde kalan kısımları, bir ünite erkek ve üç ünite dişiydi. Bu şifacıların hepsinde aynı olan unsur buydu - en azından şifa verirlerken. Şifa verirlerken göğüs kemiğinin hemen üzerindeki Mesih çakrasına odaklanıyorlardı - evrensel karşılıksız sevginin çakrası!
Bu deneyden edindiğim bilgilere ve diğer tecrübelerime göre, kullanılan şifa tekniğinin çok az önemi olduğuna inanıyorum. Teknik sadece o insanın üzerine odaklanacağı bir zihin durumu sağlar, asıl şifa, şifacının hastasına verdiği sevgiden kaynaklanır. Şifacının o insana verdiği sevgi iyileştirir, bilgisi değil. Bu nedenle, sevgiden söz etmeden şifadan söz etmek, gerçeği gözden kaçırmak olur.
Şifa vermek, köyleri şifalandırmak ya da tüm gezegeni şifalandırmak aynı şeydir. Tek fark verilen sevginin derecesidir.
Zihnin maddeyi yönlendirme bilgisi vardır, sevginin sadece maddeyi yönlendirme gücü değil, hiç çaba göstermeden yoktan madde yaratma gücü de vardır. Şifalandırılması gereken problem her ne ise, sevgi bir yolunu bulur. Gerçek sevginin sınırları yoktur.
Bizi bu büyük gerçeği görmekten ve yaşamaktan alıkoyan nedir? Bizi kısıtlayan inanç kalıplarımızdır. Kısıtlamamız, doğru olarak kabul ettiklerimizdir. Doktorlar bir hastalığın çaresiz olduğunu söylerlerse ve biz de inanırsak, kendimizi şifalandıramayız. Bu inancın içinde donup kalmışızdır. Bu inancı, yaşamımızın geri kalanını sıkıntı ve ıstırap içinde geçirmemiz gerekse bile aşmalıyız. Sadece bir mucize, kendimizden çok daha büyük bir şey bu inancı aşabilir. O zaman, şifayı engelleyen zihinlerimizdir.
Kalplerimiz değil de zihinlerimiz kontrolü elde tuttuğunda, her zaman acı çekeriz.