Gönderi

260 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Bulantı Hakkında Tahlilim (Spoiler İçerir)
Jean-Paul Sartre
Jean-Paul Sartre
Bulantı
Bulantı
BULANTI Bulantı, 1938 yılında Jean-Paul Sartre tarafından kaleme alınmıştır. Kitap felsefi bir romandır. Fazlasıyla betimlemelere, psikolojik tahlillere yer verilen kitapta temel konu olarak varoluşçuluk işlenir. Sartre’nin 33 yaşında yazmaya başladığı ve ilk romanı olan Bulantı, kendisinin favori kitabım olarak adlandırmasının da ötesinde varoluşçuluk akımının, varoluş özden önce gelir düşüncesinin başyapıt eserlerinden biri olmuştur. Kitapta olaydan çok ana karakterin iç dünyası, gözlemleri ve hissettikleri anlatılıyor. Günlük olarak ele alınan kitabın olay akışını özetlersek dünyaya Antoine Roquentin adında bir tarihçi olarak geliyoruz. Hayatı boyunca sayısız ülke gezmiş, adrenalini zirvelere çıkaracak maceralar yaşamış karakterimiz, Marquis de Rollebon adında bir tarihi şahsiyetin hayatını araştırıp kitaba dökmek için ‘’Çamur Kasabası’’ anlamına gelen kurgusal bir sahil kasabası olan Bouville’ye taşınıyor. Karakterimiz kitabı yazarken son zamanlarda bir mide bulantısı yaşamaya başlar. Bu mide bulantısını ‘’tatlı bir hastalık’’ olarak tanımlar. Mide bulantısı gün geçtikçe şiddetini arttırır ve karakterimizi rahatsız etmeye başlar. Mide bulantısı artık her gün ve her saniye kendisiyle beraberdir. Bu bulantıdan kaçmak için kitap yazmaya daha da azimle sarılır ama bir fayda etmez. Zaman geçtikçe farklı düşüncelere girmeye başlar. Yaşadığı mide bulantısı sonucu kendisini fark eder. Önce kendi varoluşunun sonra da nesnelerin varoluşlarını incelemeye başlar ve bunlarla yüzleşmeye çalışır. Bir anlam arama yoluna girmiştir ama bir sonuca varamamıştır. Artık kendisine yaşamı anlamsız gelmeye, milyarlarca canlı gibi dünyaya bir hiç uğruna geldiğini düşünmeye başlamıştır. Gezdiği ülkeler yaşadığı maceralar, sürdürdüğü hayat artık duygularını etkilememeye başlamıştır. Duygusal olarak bir hiçliğe girmiştir. ‘’ Tutkum ölmüştü artık. Yıllarca onunla dolup sürüklenmiştim ama şimdi içim bomboştu. Bu yetmiyormuş gibi yavan, devasa bir düşünce de kayıtsızca karşımda duruyordu. Ne olduğunu pek bilmiyordum bunun ama içimi öyle daraltıyordu ki bakamıyordum’’ Yaşadığı bulantı, artık kendisine çok acı vermeye başlamıştı. İnsanlarla konuşuyor, etrafı gözlemliyor, bir anlam sonucuna varmak istiyordu ama maalesef başaramıyordu. Son bir umut olarak eski sevgili Anny’e ulaşmaya çalışıp onunla tekrar beraber olmak istedi ama bilmediği bir şey vardı. O da değişmişti. Yaşadığı bulantıyı Anny’e anlatmak ister ama anlatamaz, anlattıkça daha da kötü olur. Anny de anlayamaz ve ana karakterimiz istediğini bulamayıp Anny’le vedalaşır. Artık kendisi için dünyanın, yaşamanın hiçbir anlamı yoktur. Yaşama karşı anlamını kaybetmesinden daha kötü olan şey ise umudunu kaybetmesidir. Bir süre sonra tarihçi kimliğini de sevmemeye başlar ve yazdığı kitabı bırakır. Yaşadığı şehri terk edip Paris’e yerleşir. Yaşadığı sorunlardan bağımsız bir kitap yazmaya karar verir. Kitap, bu olay örgüsüyle beraber insana çok şey anlatıyor, çok şey öğretiyor. Sizi etkisi altına alıyor. Kitabın ilk sayfasını açtığımda kırmızı kalemle çizilmiş bir haç sembolü karşıladı beni. Sayfaları karıştırdıkça altı çizilen cümleler, cümlelerin kenarlarına alınmış notlar gördüm. Kitabı evdeki kütüphaneden bulmuştum. Benden önce kimin okuduğunu çok merak etmeme rağmen heyecanı kaçmasın diye evdekilere sormadım. Ana karakter olan Roquentin, benden önce kitabı okuyan o kişi ve ben, aynı duyguları paylaşmaya başladık. Üç kişi hayatın anlamını bulmaya çalışıyorduk. Sayfalar ilerledikçe yeni sorularla karşılaşıyor, yeni cevaplar arıyorduk. Sayfa 239’a geldiğimde bir cümle beni çok garip hissettirdi. ‘’Kitaplıktaki bazı kitaplar kırmızı bir haçla işaretlenmiştir, cehennemin ta kendisidir onlar.’’ Kitabın ilk sayfasını açtım, haç sembolüyle bakıştım, gülümsedim ve kitaba devam ettim. Bulantı’nın psikolojisi sağlam olmayan insanlar için çok riskli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitaba göre dünyadaki her şey sebepsiz yere var oluyor ve kendilerine anlam yüklemeye başlıyorlar. Bu anlamlarla beraber yaşıyorlar, varoluşlarına değer yüklüyorlar. Kitabın verdiği mesaja göre bu anlamlar sadece kişisel tatmin, insanın kendini kandırması. İlaçlar ağrıyı bitirmez, sadece insanın hissetmemesini sağlar. Herkesin zamana yenileceğini ve her şeyin boşa gideceğini söylüyor. ‘’Bir şeyler başlıyor bitmek için’’. Benim için şu an dünya, hayatım anlamlı. Sevdiklerim, uğruna çaba göstereceğim hayallerim var. Beni tatmin eden duygularım var. Sabah uyanmak için sebeplerim var. Korkum şudur ki bir gün birazdan bahsedeceğim cümleleri kuran Roquentin’in durumuna gelmek. Gelmemek için bir sebebim umarım her zaman olur. Kesin konuşamıyorum çünkü zamanında o da hayatı seviyor, sevdikleri ve hayalleriyle beraber yaşıyordu. ‘’Biliyorum. Bana tutku verecek herhangi bir şeye ya da kimseye artık rastlayamayacağım biliyorum. Birisini sevmeye kalkışmak, önemli bir işe girişmek gibidir, bilirsin. Enerji, kendini veriş, körlük ister. Hatta başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektiği bir an vardır. Düşünmeye kalkarsa atlayamaz insan. Bundan böyle artık bu gerekli sıçrayışı yapamayacağımı biliyorum. Ölü tutkularımla çevrili olarak yaşıyorum.
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202123k okunma
·
31 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.