Gönderi
1961 Pulitzer ödüllü bu roman,kırktan fazla dile çevrilmiş,Oscar ödüllü sinema filmi için temel oluşturmuş,yirminci yüzyılın en iyi romanların dan biri olmuştur.
1935-36 yılların da Amerika’nın küçük bir kasabası olan Maycomb da, annelerini daha küçük yaşta kaybetmiş iki çocuk Jem ve ondan dört yaş küçük kız kardeşi Scout, babaları avukat Atticus ve yanlarında çalışan bakıcıları zenci Calpurnia ile birlikte yaşarlar.
Roman çevresinde yaşanan olayları kendi penceresinden gören sekiz yaşında ki Scout’ın gözünden aktarılıyor.
Bülbül’ü öldürmek; Amerika’nın 1930’lu yıllar da ki adalet sistemin de ki eşitsizliği ve ön yargıları, o dönem de yaşayan zencilere yapılan haksızlıkları açıkça ortaya koyuyor. Bob Ewell’in 19 yaşında ki kızına tecavüz zannıyla mahkemeye giden zenci Tom Robinson’un kimse kabul etmediği için kendisi görevlendirilen avukat Atticus ‘a Tom’u savunma görevi verilmiştir.Bu görevi alması bile mahalleli tarafından hoş karşılanmaz. Ama karakter olarak çok beğendiğim Atticus tam bir görev adamıdır. Kendisine verilen görevi layıkıyla yerine getirir bu “hangi renk” olursa farketmez! Mahkeme de Tom’un suçsuzluğu ispat edilmişse de sonuç maalesef aleyhinde olmuştur. “Zenci bir insan hiçbir zaman Beyaz insan karşısında haklı çıkamaz!”…
Harper Lee’nin kendi otobiyografisinden kesitler olduğu bu romanın, devam niteliği taşıyan “Teşbih Ağacının Gölgesinde “ isimli ikinci romanı son romanı olarak bilinmektedir.
Okumayanlara kesinlikle tavsiye ediyorum. Romanın karakterleri, konusu ve aktarım şekli ile abartıya kaçmadan ama sıradanlığın verdiği gerçekçilikle insanı derinden etkiliyor.Devamını çok merak ediyorum.. Nasıl Atticus karakterinden hoşlandıysam sürekli sorgulayan, küçücük yaşına rağmen olayları duyumsayan çok zeki bir kız olan Scout ve Jem ‘in babasının izinden emin adımlarla gidip, olgunlaşması ile okuyanı kendisine hayran bıraktırıyor..Şimdi sıra ikinci kitapta
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.