Gönderi

Kopenhag Okulu'nun "kuantum biçimciliğinin kuantum mekaniğini yarattığı" iddiası, gözlemci, gözlem aleti ve gözlenenin bölünmez bir bütünlük oluşturduğu düşüncesi, "bir şey olmayan" bir şeyin durdurulup izlenince "bir şey" olduğu; dalga işlevinin çöküşü, ölçülünce bir şey olan yokluk; bunların hepsi, "varolabilir gibi bir kavramı gerekli kılmaktadır. Bell, “dünyanın gözlemi sürecinde bir tarafta 'sistem,' diğer tarafta ‘alet' ya da ‘gözlemci' şeklindeki anlaşılması güç bir ayrım gereksiniminin ortadan kalkması" üzerine yazdığı ilk makalelerde, Bohm'un bu buluşunun kendisi için olan önemine değinmişti (Hiley ve Peat, 227). Bu düşünce onu “gözlemlenebilir" anlayışından "varolabilir” anlayışına götürmüştü. “Bu kuramın varolabilirleri, gerçekliği oluşturan unsurlara, yani gerçekten var olan şeylere karşılık gelen unsurlardır. Varlıkları ‘gözlem' üzerine kurulu değildir. Aslında, gözlem ve gözlemci de olabilirlerden türemedir" (Hiley ve Peat, 228). Bohm, bu yüklü “varlık” ya da “varolucu” kavramını fiziksel kuramdaki belirsizlikleri açıklamaktan kaçınır. “Bu türden bir kuram, olsa olsa doğanın tanımını yapmaya bir adaydır. 'Varlık,' 'varolucu,' 'var' gibi terimler bana sanki fazla iddialıymış gibi geliyor. 'Varolabilir' terimi aslında 'belki-varolabilir' ifadesinin kısaltılmışıdır" (a.g.e., 228). Fizikçilerin bir kavramı sanki bizim gibi bir insanmış gibi el yordamıyla araması bana hem çok şaşırtıcı, hem de biraz da olsa güven verici gelmiştir. Şurası çok açık ki, Bohm'un kuantum potansiyeli ile yaptığı gibi, hepimiz bu belirlenemezlik denizinde tutunacak ve dikkatimizi vereceğimiz bir çipa aramaktayız.
Sayfa 467 - PdfKitabı okudu
·
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.