H. G. Wells 'in birçok öncü bilimkurgu metni gibi, Dünyalar Savaşı da, kendisinden sonra defalarca kez taklit edilecek bir konuyu ele alır. Yayının ilk anda bir panik havası oluşturmuş, medya tarafından abartılmış olsa da, Wells'in romanının büyüklüğünün önüne geçmemiştir, diğer etkileyeceği eserleri düşününce...
Kitabın basit bir kurgusu var. İşgalci Marslılardan oluşan bir ordu İngiltere'ye ayak basar ve halk paniğe kapılır. Uzaylılar ülkeyi üç ayaklı dev makinelerle dolaşıp yollarına çıkan herkesi ısı ışınlarıyla yakıp zehirli gazlar saçarken, Dünya insanları insan uygarlığının sonu ve yeni bir çağın başlangıcı ihtimaliyle yüzleşmek zorunda kalır. Daire biçimindeki garip bir araç, Surrey, Horsell Common'a iner ve sonunda aracın yukarı doğru kalkan kapısı açılır. Aracın içindeki yaratık kötü niyetlidir, "ısı yayan ışın"ıyla her şeyi yok eder ve attığı ürkütücü savaş çığlığıyla etrafa korku salar. Yaratığın harekete geçmesi karşısında insanlık çaresiz kalmış gibi görünür ve Marslılar kolayca kontrolü ele geçirirler.
H. G. Wells 'in bakış açısının güzel tarafı, aynı zamanda hem çok basit hem de çok karmaşık olması, yanılabilmenin ve kontrol eksikliğinin insanın doğasında bulunduğunu söylemesidir. Aynı zamanda Wells, toplumsal ve ahlaki inançları sorgulayan bir dizi durum ortaya koyar, dini meseleleri de ele alarak. Son olarak, Marslılar'ın acayip davranışları, hem kuşku hem de korku uyandırır. Yaratıkların doğasında oluşan durumlar ise romanın ilk yayınlanışından beri sürekli olarak yeniden yorumlanır...
Bilim-kurgu yoluyla insan voroluşunun altında yatan kötümser, kalıplaşmış yapıları göz önüne getirerek gerçekçi bir sorgulama oluşturur, o yüzdendir ki Wells okumayı çokça seviyorum. Dünyalar Savaşı ölmeden önce okunması gereken 1001kitap arasında olup, 1001kitap külliyatindaki son kitabını da okudum fakat yazarı okumaya devam edeceğim zira yazarın konuyu ele alış biçimini ve tarzını çok seviyorum...
