Gönderi

KADIN MÜNEVVERLER
- "İslâm’da kadın münevverler hakkında son zamanlarda bazı çalışmalar yapılıyorsa da, mesele genel fikir çerçevesine yerleşecek derinlik ve genişlikte henüz ortaya konulmuş değildir. Araştırmacılar üzerine gittikçe bu konuda öyle şeyler bulacaklardır ki, ne eski Yunan ve Roma’da ne Çin ve Hint’te, ne de 20. yy’dan önceki tüm medeniyetlerin toplamında bu kadar çok ve değerli kadın münevver görülmüş değildir. Asr-ı Saadette kadınların eğitim ve ilimde ne kadar aktif oldukları konusu uzun zaman dikkatlere çarpmamıştır. Allah’ın Sevgilisi, haftada bir günü sadece kadınların eğitimine ayırmışlardı. “Dininizin yarısını ondan öğrenin” buyurdukları Hazret-i Aişe, O’nun irtihalinden sonra tam bir ilim menbaı oldu. Sayısız hadis rivayetinin yanında sayısız talebe yetiştirdi. Özellikle Hadis ilminde, Sahabeden pek çok kadının uzmanlaştığı gibi, Tâbiler, onların tâbileri (Tebei Tabiin) ve ardından gelen nesiller boyu yüzyıllarca kadınlar bu ilimde temayüz ettiler; onlar yoluyla gelen Hadislerin onlarcası Kütüb-ü Sitte’de güvenilir kabul edilerek yer aldı. Erkek âlimler ve mezhep imamları bu kadın âlimlerin ayağına kapanıp ilim tahsil ettiler. Bu kadınlar toplum içinde büyük bir itibar ve ihtiram gördüler. İmam-ı Şafiî, iliminin yarısını Ehl-i Beyt’ten Seyyîdetünnefîse Validemiz’den aldı. Sadece hadiste değil, diğer dinî ve beşerî ilimlerde de Müslüman kadın münevverler yetiştirildi. Tıpta uzman, matematikte buluş sahibi, astronomide çağının önünde yürüyen Müslüman kadınlar vardı. Bunlardan biri 9. yy’da Mağrib’te, “dünyanın ilk üniversitesi” sayılan müesseseyi kurdu. Çağdaş matematik ve modern ilmin temeli sayılan, Batılıların halen “Arap rakamları” dediği bugün kullandığımız sayılar bu üniversite vasıtasıyla dünyaya yayıldı ve insanlığın zihin hayatını temelinden değiştirdi. Asr-ı Saddet’te kadın doktorlar, hemşireler, eczacılar pek çoktu. Hazret-i Ömer döneminde çarşı pazarlarda müfettişlik yapan kadınlar vardı. Sonraki dönemlerde de çeşitli idarî görevlerde bulundular. Fatih döneminde Sabuncuoğlu, Müslüman kadın hekimler hakkında geniş bilgiler veren bir eser yazdı. Fakat bu kadınlar genellikle tezkirelerde yer etmediler. İbn-i Asakir gibi birkaç kişi, kendilerinden ilim öğrendiği 80 kadar kadının isimlerini andı. Çoğu zamanla kaybolup gitti. 16’ncı yy’a gelindiğinde artık Arapların o eski âlimelerinden eser kalmamıştı. Osmanlılar’da 15’inci yy’dan itibaren pek çok kadın şair adını duyurduysa da ilim hayatında hiçbir kadın görülmedi. Osmanlı’da kızlar sıbyan mektebine gönderilir, fakat medreselere alınmazlardı. Sultan Abdülhamid’in kız mekteplerini ülkenin bir çok şehrine yaymasıyla İslâm dünyasında yeniden kadın münevverler görülmeye başladı. Fakat bu konuda hâlâ Asr-ı Saadet’in çok gerisinde olduğumuz söylenebilir..."
Selim Gürselgil
Selim Gürselgil
adimlardergisi.com 27 Aralık 2022
··
87 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.