Gönderi

Yaklaşık on gündür çokta iyi bir ruh halim yoktu. 10 günün ilk günlerinde, Müslümanların biraz daha hikmetli hareket etmesi gerektiğini hem yazdım hem dillendirdim. Filistin halkını köşeye sıkıştırmışlardı. Hamas’ın ya da Filistin halkının mücadelesi hırsızı sıkıştırmaları haktır demiştim gerek yazılarımda gerek etrafımda ki sohbet halkalarında. Yaptıkları her eylemin meşru olduğunu yazmıştım. Filistin mevzusunda ameli iştişhadi eylemlerinin bile caiz olduğunu açıklayan ulemamız var. Çünkü oradaki ferdi mücadele hak bir mücadele... Fakat Hamas’ın bu şekilde bir organize yapması ve arkasına İran’ı alması beni düşündürüyordu hep. Eylem başarılı, eylem mübarek ama bunun bir bedeli, bir getirisi olacak demiştim. Hamas kendini ve halkını bedel ödeme pahasına ortaya attı ama İran bunun da hesabını tuttu mu diye hep düşündüm. Derken kara harekatına karşılık bombardıman oldu. Üzüntümüz kahrımız hep bundan dolayı oldu on gündür evimizde nefes alamadık. Gözümüzde yaş eksik olmadı. Bir an dünyalığa dalınca kendimizi münafık ruhlu hissettik.. Derdimize döndük, gece gündüz duaya yöneldik. Bu bizdeki imanın göstergesiydi. Beklenen bir imtihandı artık. Fakat dediğim gibi, işin içinde İran olunca; (İran’a asla güvenmiyorum.) Bu olacakları hesap etmediğini asla düşünmüyorum. Hamas ferdi yapsaydı eylemi, bir başka düşünürdüm. Aklı başında olan, Suriye'de İran politikasını iyi bilen, hiç bir müslümanın da İrana güvenebileceğini zannetmiyorum. Müslümanların İran’a güvenememesi gerektiğini, Sunnileri ortadan kaldırıp, kendi Şia politikasını oraya yerleştirme planını, Sunnilerle beraber karar alıp yol almaktansa kendi politikalarıyla oraları talan edeceklerini düşünüyorum. Dolayısıyla adamların bunlari hesap ederek attıkları bu adımda planının işliyor olacağını düşünüyordum. Bu şu anki analizim değil. Bu bir hafta önceki analizimdi. Şimdi yazıyorum. Fakat şimdi tamamen analizsiz duygu karmaşası yaşıyorum. Şimdi ise bir analiz yapmak o kadar ağır ki... Bu satırlarım sadece bir dertleşmek. Bu satırlarım bir sarılma. Bu sadece kendim gibi bir omuza dayanıp dertle dolmuş içimi dökmek istiyorum. Ağlayanların bile çok az olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Herkese aynı şeyleri anlatıyorsunuz ama karşılığında hep ama’lar... Ama’sı yok işte yok. Büyük bir dert var ortada! Bundan dolayı insan kendi evinde bile o yalnızlığı o çaresizliği hissediyor. Sarılmak ümmete, ağlamak... Sadece ağlamak. Ümmetin başına gelenlere ağlamak. Çaresizliğe ağlamak. Acziyete ağlamak... Müslümanların ilk kıblesinin Kâfir, zalim, işbirlikçi ve hainlerin elinde kana bulandığına ağlamak... Şia gibi bir zihniyetten, ümmetin kutsalı olan mescidi kurtarma gücü beklemek. Çaresiz kalmak. Göz yaşı dökmekten bidap düşmek. Çözüm mü, değil. Ama bizi, kalbi ve imanı diri tutmak adına gözyaşına engel olmamak... On gündür içimden geçen şey, nasıl ki deprem olduğunda, yardım ahdi ettik masum halka. Niyet temiz olunca, niyetimizden tuttu Rabbim, imkan verdi. Ya da nasil ki evvelden seneler evvel, fırsat doğduğu an en diri imanla bedeller ödemeye ahd ettik, rabbimde niyetimizden tuttu... "Rabbimiz!" diyorum, "ne olur yeniden bir fırsat ver bize.Tut niyetimizden bizim... Taşı yeniden en zirvelere" Seslenmek istiyorum hükumete! Bırakın, madem askerinizi yollamıyorsunuz, sınırları açın, önden gitmek isteyenlere yol verin! Bırakın feda olmak isteyenler akın etsin Filistin’e... Bırakın ilk önce benim kanım aksın mescidimizin havlusuna diyenlere yol verin yol! Bakın onlar kuşanıp gidiyor ucunda cehennem olduğunu bile bile gönüllü olarak! Bizlere de cennet “gel gel” derken; Bu işte bir terslik yok mu? Neden bunca fedainin niyetine engel olunuyor neden? Listenin ilk sırasına adını yazmaya hazır niceleri var. Rabbimin adıyla gidip orada anında öleyim değil, gidip orada Müslümanlara yardım edeyim, varsa nasibimde şehid olayım! Niyet bu! Tertemiz bir niyet... Bırakın bundan sonra yaşamanın anlamı ne? Ilk kıblemize de feda olmayacaksa! Ben ilk kiblem için can vermeyeceksem, benim Müslümanlığımın adı ne? Sen nesin başkası ne? Biz Müslümanlığı sadece kimlik olarak mı üzerimize aldık? Gazze"li bir kadının açıklaması kulaklarımda yankılanıyor; “Zannetmesinler biz Gazze’yi boşaltıyoruz. Biz kanımızı burada ümmete veriyoruz. Damarlarına kan enjekte ediyoruz burada! Dirilsinler diye. Kanımızı infak ettik, feda ettik ki ümmet şahlansın!” Dirilme günüdür. Kan kaybından ölme günü değil. Sahlanma günüdür! Oradaki Müslümanlar ölüyor. Hem de en acı sahnelerle bize ulaşıyor görüntüleri... Biz de burada kansız bir şekilde ölüyoruz! Biz de şu anda akan kan yok, ama ölüyoruz .onlarla beraber. Bu bedensel ölümler, ruhen dirilişimiz olsun istiyorum. İlk gün içimizdeki suskunlar tepki verdiler. Ama dünden bu yana artık Müslümanlarda uyanış oldu. Şimdi sınırlar açılsa vallahi billahi bilirim ki herkes sınıra koşacak! Keşke açılsa sınır kapıları. Keşke sınırı geçsek, ve heybelerini açsa Müslümanlar... İsrail’in üzerine üzerine yürüse... Ve göğsünü açsa, biz buradayız öldürün bizi deseler! İslam bazen delilikten ibarettir! Bazen Kaf dağını geçmekten ibarettir! Bugün artık hikmet değil, belki de deli kanlıca adım atma günüdür. 75 yıldan bu yana bu halkın çocukları öldürüldü, Ahmet Yasinleri Şehid edildi. Bu insanlar işkence gördü. Bu zulmü dünyaya duyuramadı bu halk. Neler çekti bu insanlar. Kimse duymadı. “Topraklarımızdan ediliyoruz” dediler. Kimse duymadı. "Bakın arazilerimize el koydular." Haritada yerlerini gösterdiler, kimse görmedi. Toprak sattılar yalanına inandılar ama... "Bakın Gazze’de bizi ablukaya aldılar. Bizi bir köpekten farksız görüyorlar. Acik hapishaneye çevirdiler Gazze’yi. Hayvan gibi görüyorlar bizi, Filistin askılarında iskencede bedenler," kimse takmadı. “Sokak ortasında sırf peçemizi açmadık diye vurulduk” dediler. Kimse kınamaktan öteye geçmedi. Çocukları hapsedildiler. Kimse tepki vermedi. Şimdi ama insanlar duyuyor ve artık tahammül kalmadı Müslümanlarda. Acılar bir, hüzünler bir... Ümmetin dirilmesi adına bu olması lazımmış. Unutmayalım ki, Zayıf düşülen bir beldeden az ötede zayıf düşen toplumun zayıflığını görerek, güçlü insanlar ortaya çıkar. Öncelikle gücümüzün kaynağına yöneleceğiz vakit kaybetmeden. Şimdi kim hangi maskeyi takmış bu analizi iyi yapacağız. Zaten ortaya çıkacak. Bir çok yerden normalleşme imzalayanların ne mal olduğu ortaya çıkacak ve halk neyin ne olduğunu anlayacak. Sadece Twitt atmak mı, elçilikleri kovmak mı, bakalım bu Ülke ne yapacak. Şu an bir sınav veriliyor. Halkın sınavı ve yöneticilerin sınavı. Amaa, Kudüs'e özgürlük vaad ederek oy toplayanların sınavı çok daha çetin olacak. Şimdi bizler için üzülmek te öfke patlaması yaşamakta normal tabi. Çünkü an olur ki, öfkesinden taş doğurmaktır iman! Bizler duruşumuzu imanımızı kaybetmeyeceğiz. Bu sebeple evet üzüleceğiz. Ama bu üzülmek akıl sağlığımızı yitirmek kadar olmayacak. Çünkü aklımız bize lazım! Ağlayacağız, göz yaşı dökeceğiz ama gözlerimizi yitirmeyeceğiz. Çünkü gözlerimiz bize lazım! Sağlığımız, bedenimiz bize lazım olacak! Bileğimizi sinirden kırmayacağız oraya buraya saldırıp, bileğimiz bize lazım olacak! Kontrollü olacağız! Öfke kontrolünü sağlayacağız! Bu noktada kardeşlerimizi kontrollü duruşa davet ediyorum. Öfkemiz sel elbette, ama taşırmayalım şimdilik... Gün gelecek o öfke selinde, Kızıldeniz patlamasıyla tüm firavunları boğacağız elbette! Rabbim nasip et! Rabbim nasip et! Rabbim nasip et o günleri..
·
161 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.