Gönderi

Üffff
Lambo’ya uğradım. Şair A. ile N. oturuyorlardı. Ben girince kanlı gözleriyle pis pis baktılar bana. Ben de selam vermeden geçip köşeye oturdum, Lambo’nun uzattığı şarap bardağını aldım, yudumladım. Şair A. gözünü dikmiş bakıyordu, göz göze geldik. “Sen kendini ne sanıyorsun? dedi. Hiç sesimi çıkarmadım. Çok içkili oldukları belliydi. Lambo bşr şeyler olacağını sezmiş, tezgahın arkasına sinmişti. A. yeniden “Sen kimsin yahu, kim oluyorsun diye bağırdı?” “Ben bir şey değilim ama, siz de değişmişsiniz, oysa ben sizi bir adam sanıyordum!” dedim. A. taburesinden fırlayıp üstüme yürüdü. N. yakaladı onu, kan beynine sıçramış, bağırıp çağırıyordu: “Şu küstaha bak! Söylediği lafa bak! Hadi çık buradan, hadi ne arıyorsun burada, mademki biz adam değilmişiz ha?” “Sen kim oluyorsun da benim nerede oturacağıma karışıyorsun?” dedim. “Karışırım, istemiyoruz seni burada, defol hadi!” “Gitmiyorum, senin haddin mi beni kovmak, senin keyfine göre mi yaşayacağımı sanıyorsun? Sen mi benim hayatımı yöneteceksin, hangi hakla?” “Çık git be karı! Şırfıntı, insanı günaha sokma!” “Şırfıntı senin kız kardeşindir it herif. Senin itliğin sökmez bana, alkolik!” Ayağa kalktım. “Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı, Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha?” Birden donmuş gibi kaldı. “Ayıp sana ayıp, ben de senin şiirlerini severdim,” dedim. Gerçekten de ne güzel şiirleri vardı itin. “Yanılmışım,” diye ekledim, “senin gibi bşr adamın iyi şiir yazması imkansızdır. Sahtekarlık sizin yaptığınız, adalet, özgürlük, eşitlik sözleri altında softalık ediyorsunuz.” (…) Kapıyı açtım. Lambo’ya “Parayı yarın öderim,” dedim. Haydar’ı dışarı çektim. “Atatürk,” dedim çıkarken, “bizi rahat bırakacaksınız diye size de genelevler açtı, ama cebinize oraya gidecek parayı koymayı unuttu.” Kapı kendiliğinden örtüldü. Haydar bir kahkaha attı. (…) Elini uzatıp tepemdeki saçları okşadı ve çekti. “Demek ki seni bundan sonra göremeyeceğim,” dedi. Durdu. “Öyle bir çocuksun ki,” dedi. “Afacan bir çocuksun.” Gene durdu. “Bir şeye ihtiyacın olursa bana haber ver, neredeysen yaz bana, çağır beni, gelirim.” (…) Şimdi burada gülmek ve ağlamak birden geliyor içimden. Ama hayır ağlamayacağım, ağlatanayacaklar beni, direneceğim, gene gideceğim oraya… Bu canavarları, insan küçültme, insan kirletme kampanyasından elleri boş döndüreceğim, göstereceğim onlara. Teşekkür ederim sana Halit, teşekkür ederim sana Meral, teşekkür ederim sana Haydar. Sizler olmasanız ayakta duramazdım bugün.
··
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.