Gönderi

Kültürler Arası
Kültürler arası anlama farklılıklarına örnek olarak şöyle bir olay anlatılır; Mısır'da Nil Nehri üzerinde 1950'lerde Asvan Barajı yapılmadan önce teknik altyapı çalışmalarında yer alan Kanadalı bir tarım teknik uzmanı, köylülerin gelirlerinde düşüş ya da artış olup olmayacağını belirlemek için yörede geziyor ve çiftçilerle konuşup araştırma yapıyormuş. Bir dönüm tarladan ne kadar mahsul aldığını merak edip Mısırlı çiftçiye, "Bu tarladan ne kadar mahsul alıyorsun?" diye sormuş. Mısırlı çiftçi soruyu duymamış gibi davranmış. Kanadalı, çiftçinin kendisini işitmediğini sanarak tercümana yeniden sordurmuş. Ama köylü yine duymamış gibi yapmış. Soru son defa tekrarlanınca Arap çiftçi öfkeyle, "Bu gavur bizim imanımızı mı imtihan ediyor, yoksa bizi günaha sokmak için mi çalışıyor?" diye tepkide bulunmuş. Kanadalı hiçbir şey anlayamadan, "Nereden çıkardı bunu?" diye bakakalmış. Tercüman, çiftçilere, "Kanadalı uzman niye kızdığınızı anlayamıyor," dediğinde, "Bal gibi anlıyor," demişler. "Bize saf numarası yapmasın, biz onun ne yapmaya çalıştığını biliyoruz!" Mısırlı çiftçinin davranışının anlamını kavramak için kısa bir açıklama yapalım. Bu olay çerçevesinde dindar insanın evrenin düzeni ve Allah'in evrenle ilişkisine dair bakış açısına iki türlü anlam verilebilir: Birincisi şu: Mısırlı çiftçinin anlam verme sistemi içinde Allah her an, her yerde olup biteni sürekli takip eden, yönlendiren ve yöneten, her şeyi bilen ve her şeye kadir bir Allah'tır. Böyle bir anlam verme sistemi içinde kulun yapacağı en doğru şey Allah'la ilişkisini iyi tutmak, O'nun emir ve isteklerine harfiyen uyarak ortaya çıkan sonuçları sorgusuz sualsiz kabul edip uygulamaktır. İnsanoğlu hikmetinden sual olunmaz bir nizam ve güçle ilişki içinde olduğunu bilmeli ve anlamaya çalışmak yerine buyruklara itaat etmeyi öğrenmelidir. Sual etmek, sorgulamak ve anlamaya çalışmak insan için haddini bilmemek demektir. Mısırlı çiftçi kendi anlam verme sistemi içinde tercümana şöyle der: "Tarladan ne kadar mahsul alacağımızı ancak Allah bilir. Biz teknisyenin sorusuna, "Şu kadar mahsul alırız, şeklinde cevap verirsek kendimizi Allah yerine koyar, büyük günaha gireriz. Ona söyle, bir daha Allah'ın işine burnunu sokmasın. Allah verirse, bir dönüm tarladan sadece bizim köye, ülkeye değil, tüm dünyaya yetecek hasat alırız; Allah vermezse yüz dönüm tarladan elde edilen hasatla bir aile bile geçinmez. Haşâ ben Allah mıyım? Nereden bileyim? Bana böyle sorular sorulmasını istemiyorum!" Bir de Kanadalı teknisyenin anlam verme sistemi var. Onun da temelinde şöyle bir anlayış bulunmaktadır: Allah, evreni yaratmadan önce onu tasarladı, evrenin işleyişinin temelindeki ilke ve süreçleri belirledi. İnsana öyle bir akıl verdi ki, Allah'ın verdiği bu akılla insan evrenin temelindeki ilke ve süreçleri anlama ve keşfetme yeteneğine kavuştu. İnsan Allah'ın verdiği bu potansiyele sahip çıkmalı, saygıyla ve inatla içinde yaşadığı evreni anlamaya çalışmalıdır. Evreni keşfettiği oranda Allah'ı keşfeder. Allah'ın insandan beklediği de budur. Bu nedenle çiftçi toprağını, tohumunu, iklimini tanımalı ve elde ettiği bilgiler çerçevesinde çiftçilik yapmalıdır. Mısırlı çiftçinin kullandığı birinci anlam verme sistemi sorgusuz sualsiz kabul etmeyi ve itaat etmeyi vurgulamaktadır. Bireyin sorumluluğu sadece itaat edip kendinden bekleneni olduğu gibi uygulamaktan ibarettir. Kanadalı teknisyenin kullandığı anlam verme sistemi bireyi gözlemlemeye, sorgulamaya, araştırmaya, keşfetmeye yöneltmekte ve bunları yapmaktan bireyi sorumlu tutmaktadır.
Sayfa 83 - Doğan Cüceloğlu
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.