Gönderi

Mantık, gurur ve aşk bir mesele üzerinde tartışabilmek adına bir araya geldiler. Aşk duramadı ve söze “ Aramalıyım sormalıyım ben onsuz yapamam “ diyerek başladı. Mantık sözünü kesti. “ Şunu söylemeliyim ki gelecekte asla mutlu olamayacaksın. Azıcık durmalı ve kendini düşünmelisin.” Aşk yerinde duramıyordu. Söylenerek “ sözümü kesmesene, hem sana ne! Ben ve bana ait olan gönlüm böyle istiyor! “. Dedi. Mantık sırtını döndü. Ağır gelmişti bu sözler. Sana ne lafından hoşlanmazdı. Hatta en sevmediği sözlerdi. Aşk’ın eline vurdu yüzüne dönerek : “ Sen daha önce yaptıklarını unuttun mu ? dedi. Hani anca beraber kanca beraberdi? Şimdiye kadar yaptıkların hep birbirimizi memnun etmek adına değil miydi? Her birimizi memnun etmek adına oturmadık mı buraya? Gurur onları dinliyordu. Bazen gülüyor iç geçiriyordu. En sonunda dayanamadı ve yüzünde muzipçe bir gülümsemeyle söze başladı. “İkiniz de boşa konuşuyorsunuz arkadaşlarım. Aşkımdan ölsem de mantığım el verse de bana söylediği sözleri, çektirdiği acıları ve en son o nobranca konuşup arkasını dönüp gitmesini göz önüne aldığımda aramayacağım ve hiçbir şekilde iletişime geçmeyeceğim!” Aşk’ın ağzı açık kaldı. İstemsizce yutkundu. “Ama yaşanılan güzel anlar, sakince dokunmalar, içerime işleyen bakışlar ve okşanmalar, şımartılmalar… Bunların hiç mi hatırı yok? Mutluluğun en güzelini yaşamadık mı hep birlikte?” dedi. Gururun gülümsemesi solsa da cevap verdi. “Elbette bunları hatırlıyorum. Ancak sen, evet sen Aşk; tüm bunları birlikte yaşadığımızı söylüyorsun. Ama sen bunları yaşarken ben ve mantık düşüncelerin en derinlerine gömülmüş toprak altından doğmayı bekleyen birer kök gibiydik. Esamemiz okunmuyordu. Şimdi tüm bu mutluluğu birlikte yaşadığımızı iddia ederken hiç mi yüzün kızarmıyor!” Mantık, Gurur’a baktı ve doğru dedin dercesine onu onaylar bir bakış fırlattı. Aşk köşeye sıkışmış hissediyordu. İkiye karşı tek kalmıştı. Tekrar sözünü söylemeden önce daha derinlikli düşünmeye ve o ikisini etkileyecek sözler bulmaya çalışıyordu. Sıkıntısı belliydi. Azıcık nefes alıp etraftaki güzellikleri görmeye çalıştı. Kalktı odada gezindi ve yemyeşil doğaya göz gezdirdi. Hafif yağmur çiseliyordu. Göz yaşları mıydı bunlar? Ne önemi vardı ki, bu çatışmayı ne pahasına olursa olsun kazanmalıydı. “Ben sizin büyüğünüz olarak dediklerimde ısrarcıyım ve siz bana biat edeceksiniz. Ve ben sadece sizin büyüğünüz olmakla kalmıyorum. Tüm dünyadaki en büyük duygu benim; Aşk! Bunun için yapılan ve yapılması gerekenler sizi memnun etmek zorunda değiller. Çünkü ben aranıp da bulunabilen bir şey değilim. Üzerimde emek sarf edilmeli. Öylece ortaya çıkmam. İlmek ilmek dokunmalıyım. Özen gösterilmeliyim. Yıllarca ortadan kaybolduğum olmuştur. Ama bir ortaya çıktım mı tozunu attırırım buraların. Şimdi tüm bu nedenlerle haddinizi bilin ve oturun oturduğunuz yerde. Zamanınız gelince eğer ihtiyaç olursa konuşmanıza izin vereceğim!” Çok sert konuşmuş ve adeta haykırışla bitirmişti konuşmasını. Dayak yer gibi kaçıştı Gurur ve Mantık. İçi rahatladı Aşk’ın. Gözlerini kapatıp arkasına yaslandı ve aklına Cemal Safi’nin şu dizeleri geldi. “ Kimsesizim hısmım da yok hasmım da Görünmezim cismimde yok resmim de Dil üzmezim tek hece var ismimde Barınağım gönül denen yer benim Benim adım Aşk!”
118 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.