Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

143 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Aslı Erdoğan kelimeler ile oynayarak anlatmak istediği durumu veya olayı başka bir yönden bakmamızı sağlıyor. Ben onu biraz Tezer Özlü'ye biraz Kafka'ya benzettim. Fakat onlardan farkı hayat ile mücadelesini onlar gibi bırakmak yerine hayata karşı duruyor. Hayatın ne olduğunu anlamak istiyor. Hayat ne? Ölüm ne? Yaşarken de ölünüyor mu? Hayat ile ölüm arasındaki o ince çizgi belki onun yaşama nedeni. Aslı Erdoğan'ı anlamak için onunla röportaj yapılan bir program izledim. İlk yazdığı kitabı olan Mucizevi Mandarin'i yazdığı dönemde İsviçre'de fizik alanında çalışmalar yapmaya gitmiş. Günde 14 saat çalıştıktan sonra geceleri de bu kitabı yazmış. "Cern’deydim (Cenevre Yüksek Enerji Laboratuvarı) o zaman. Günde 14 saat çalışıyordum ve 25 yaşındaydım. Çok bunalmıştım. Sadece laboratuvarda, insanlardan kopuk, bilgisayarlarla baş başa. Çok büyük yalnızlık vardı insanlarda. ‘Mucizevi Mandarin’, o dönemde çok bunalmış bir kadının öyküleri.Mucizevi Mandarin’deki öykülerde, kişilik çatışması yaşanır. Dediğim gibi çok sıkıntılıydım ve bu bana çok sevdiğim öyküler yazdırdı." Bu kitap aslında onun yaşamının bir evresini de canlandırıyor. İsviçre'deki yaşamı. İkinci evresi ise Brezilya'ya gitmesi olmuş. Orada yaşadığı duygularını da Kırmızı Pelerinli Kent adlı eserinde anlatmış. ( O kitabını okumadım ama programdan öğrendiğim kadarıyla hayat ve ölüm arasındaki o çizgiyi yani hayatın anlamını biraz da olsun çözdüğünü söyler. Yani sorularının cevabını ilk adımını bulmasını sağlamış.) Mucizevi Mandarin adlı eserinde altı tane ana öykü vardır. Bu öykülerde yazar, yaşam ile ölüm arasında kalmayı, umut- hayal kırıklığı arasındaki mücadeleyi ve insanların kendisinden olmayan kişileri kendilerinden saymadıkları için ayrımcılık temasını işlemiştir. Yaşamın karmaşası içinde farkına varılmayan bir çok detaya dikkat çekmiş.İlk gençlik yıllarından itibaren fiziksel ve psikolojik olarak sayısız işkenceye maruz kalan kadını,eşini kaybeden bir adamın çöküşünü anlatmış. Düşünerek, irdeleyerek okunması gereken alttan alta mesajlar veren öyküler var.Kesinlikle aceleye getirmeden sindirerek okunmalı. Benim en çok beğendiğim öykü Yitik Gözün Boşluğunda adlı öyküsüdür. Cenevre’de ülkesinden uzakta – kendi deyimiyle sürgün- yaşayan genç bir kadını anlatır. Sevgilisinden ayrıldıktan sonra bir gözünü kaybeder. Avrupa’da farkına vardığı ilk şey bu ülkedeki kadınlar ile kendi toplumunun kadınları arasındaki özgüven farkı olmuştur. Özgürlük ve her iki toplumda kadına bakış açısının farklılığı. İstanbul'daki gençliğini de anlatır. Geceleri dışarı çıkma yasağından bahseder. Ancak o gecelerde hayat bulur. Geceleri içer. İşte bu yüzden bu şehirde kadınlara dikkat etmiş. Nasıl yaşadıklarına... İsviçre'de gözünü kaybettikten sonra sadece geceleri dolaşmaya başlar. Eski Kentten (Sergio ile bu bölgeye o adı vermişlerdir.) başlayan bu geziler göçmenlerin yaşadığı en Cenevre'nin en tehlikeli bölgesinde son bulur. İşte bu bölgede gezerken anlatır ayrımcılığı. Onların dili olmak ister. ben bu öyküyü okurken Aslı Erdoğan sanki kulağıma bir şeyler fısıldadı. "Beni anla." Kitabın ismini veren Mucizevi Mandarin, Yitik Gözün Boşluğunda adlı öykünün içinde geçen anlatıcının en sevdiği minik bir öykü. Bir baleden alınan Çin efsanesini anlatıyor. Bu efsaneye göre şefkatin insanları derinden etkilediğini bu etkinin o insanda bulunan yaraların açılmasını sağladığını anlatıyor. (Gerçek ve mecazi anlamda) "Yaşlı ve çirkin bir mandarin*, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gel gelelim, güzel kadının her dokunuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş; dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralamış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin, kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş". *Mandarin: Çin'de devlet memurluğu yapan kişilere verilen ad. Aslı Erdoğan'dan okuduğum ilk kitap olmasına rağmen kendine özgü dilinin çok beğendim. Ayrılığı, sevgiyi, yurt özlemini, şefkati, unutmayı anlatmış. Hatırladığınızda sizi üzmüyor ise unutmuşsunuzdur. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Mucizevi Mandarin
Mucizevi MandarinAslı Erdoğan · Everest Yayınları · 20131,391 okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.