Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Gökyüzü hırsızları
Kaç kişi kafasını kaldırıp gökyüzünü izliyor, o güzel maviliğin, maviliğinin güzelliğini kaç kişi merak ediyor? Bulutların dansını, güneşin yaşam saçan güzelim ışığını, gece parıldayan milyarlarca yıldızları, Ay'ın tarifsiz şekillerini ve aydınlık yüzünü kaç kişi merak ediyor? Sahi göç eden leylekleri izlerdik artık aklımıza gelmiyorlar mı ? Hatırlar mısınız, gökyüzünde uçurtmalar vardı. Rengarenk mavi, kırmızı, turuncu, pembe, sarı, siyah hatta gazete kağıtlarından yapılan uçurtmalar da vardı. Uzun püsküllü kuyruklu uçurtmalar... Günler öncesinden hazırlıklar yapılır, kasnak dediğimiz iskelet için kargılar, çıtalar aranır, bulunur, uygun biçimde kesilir, biçilirdi ve yapım aşamasının en ince ayarı olan terazisine almak için ince ince ayarlamalar, hesaplamalar yapılırdı. Artık geriye doğru zamanda, doğru yerde, doğru rüzgarı beklemek kalıyordu. O gün gelip çattığı zaman gökyüzü rengarenk uçurtmalara keserdi. Renkli uzun parlak kuyruklar hışır hışır ederek gelinlik gibi süzülürdü gökyüzünde. İzlemeye doyamazdık, uçurmanın keyfi ise bir başka olurdu. Küçük bir el hareketiyle gelene geçene selam verirlerdi sanki. Uzun saatler göklere bakar, kendi yaptığımız uçurtmalarla övünür, zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık. Yorulunca ha gayret toplar, sağına soluna kuyruğuna bakardık. Rüzgardan zarar görmüş yerlerine bantlarla yamalar yapardık. Bir dahaki gökyüzü maceralarımız için hayaller kurar, daha güzel rüzgarları beklemeye koyulurduk. Evin en güzel köşesinde dururdu renkli uçurtmalarımız. Hayallerimizin gökyüzü çalınmamış rengarenkti. Bunlara çocuksu deneyimler demeyin ve eminim sizlerin de uçurtmalar ile anılarınız gözlerinizin önüne gelmiştir. Yediden yetmişe kadın erkek güzelim uçurtmaları izlemiş, uçurmuş, ya da yapımında yardım etmiştir. Hiç uçurtma uçuran birinin yüzüne baktınız mı? Denk gelirseniz, kaldıysa bakın o anki yaşanan mutluluğu para ile satın alamazsınız. Gökyüzüne merak vardı. Ekinini ekecek, biçecek çiftçi gökyüzüne bakardı, işçi bakardı, uzun yola gidecek şoförler bakardı, sokakta futbol oynayacak çocuklar bakardı. Kısacası sen, ben, o, biz, siz ve onlar bakardık. Sadece gökyüzüne bakarak havanın nasıl olacağıyla ilgili tahminler yapmaya çalışırdık. Yağmurlu mu güneşli mi olacak diye bahse tutuşanlarımız olurdu. Bir zamanlar gökyüzü rengarenkti. Gökkuşağı kimde hayranlık, merak uyandırmadı, kimleri şaşırtmadı. Aşkları gökyüzü kadar geniş aşıklar bakardı gökyüzüne. Bir yıldız kayar, aşıklar dilek tutardı. Elbette hava durumu raporlarını bildirecek teçhizatlar şimdiki kadar ileri teknolojiye sahip değildi. O zamanlar gökyüzü herkesindi. Kafalarımızı telefonlara gömerek gökyüzünden kaçtık, uzaklaştık. Beş günlük raporlara değil, gökyüzüne ihtiyacımız var. Ama artık öyle çok önemli işlerimiz var, öyle çok önemli insanlar olduk ki gökyüzüne ihtiyacımız kalmadı. Nasıl olsa birileri bizim yerimize gökyüzüne bakıyor(!) Saçma sapan havai fişek atmak da önemli işler arasında olsa gerek. Minicik kuşlar sesinden korkup ölüyor. Herkeste vasatlık, her yerde aynı tekdüzelik. Hiç kimse havai fişeklere dahi itiraz etmiyor, böyle gelmiş böyle gider diyenler gökyüzü hırsızlarına çanak tutuyor. Ne yazık ki sadece çıkarları için her şeye alıştırılmış sürüler görüyorum etrafımda. Doğa kendi doğallığıyla işliyor, hareket ediyor, dönüşüyor, yenileniyor. Çoğunluk tam tersine doğayla uyum ve denge içinde değişmiyor aksine doğayla çatışarak doğayı değiştirmeye çaba sarf ediyor. Fakat işte tam burada doğal olan ve olmayan arasındaki farkı anlatan M. iLİN , E. SEGAL var. Gelin "İnsan nasıl insan oldu" kitabından bu farkı anlatan kısa bir alıntıya bakalım: "Doğada tüm olaylar bir amaç ya da plan olmaksızın cereyan eder, her şey kendiliğinden olup biter. Irmakta oluşan girdap hiç düşünmeden taşları birbirine vurur. Aynı şeyi insan da yapar, ama bilinçli olarak, belli bir amaç güderek yapar. Bu nedenle, amaç ve planlama yeryüzünde ilk kez insanla birlikte görüldü. İnsan doğanın kendisine temin ettiği taşları işlediği zaman, doğayı da yavaş yavaş ıslah etmeye, dönüştürmeye başladı." İnsan neyi değiştirip dönüştürdü, neleri ıslah etti? Doğa kendi doğal zamanını yaşamaya devam ediyor mu? İnsan doğadan aldıklarını nasıl işliyor, neler alıyor, neleri ne amaçla kullanıyor? Doğadan su alıyor, petrol demir, kömür, altın, gümüş vb. birçok şey alıyor. Doğayı sömürüyor sömürüyor sömürüyor. Geçen günlerde "Dünyamız II" adlı belgeseli izliyordum. "Hareket halindeki dünya" bölümünde çekirgelerin neler yaptığını, hareketlerini ve beslenmelerini harika bir görsellikle anlatıyorlardı. Anlatıcı "son yetmiş yılda görülen en büyük sürü tam ikiyüz milyar çekirge..."diyor ve sözlerine şöyle devam ediyordu: "Yiyeceklerinin sonu geldiğinde onların da sonu gelecek." İnsanoğlu çekirgeler gibi yaşıyor dünyayı. Değil kendini, ruhunu, aşkını, sevgisini, benliğini ve onurunu yok ediyor. Doğanın devi kendini yiyor bitiriyor. Uçurtmalara dönelim. Rengarenk uçurtmalar keyif, mutluluk, heyecan veriyordu. Yeryüzünden gökyüzünü şenlendirenlerin kendileri de şenleniyordu. Yakından bakarsanız insanlar, uçurtmalar ve doğa uyum içindedir. Şimdilerde dronlar var gökyüzünde, insansız hava araçları var, atom bombası atacak insansızlıklar var. Adına misket bombası dedikleri bombalar var. Misketler çocukların oynaması içindir, öldürmek için değil. Hadi, evet utanmayın kaldırın kafanızı, gökyüzüne bakın. Artık sadece yeryüzü değil, gökyüzü de kan revan içinde. Doğru zamanda, doğru yerlere, doğru itirazlar edilmedikçe bu hayasızca akın durmayacaktır. Kafasını kaldırıp gökyüzüne bakanlar uçurtmayı, Güneşi, yıldızları, Ay' ı merak edenler, korumak isteyenler, sevenler hala varlar ve hep var olacaklar. Gökyüzü hırsızlarına inat! Nazım'ın da dediği gibi "yine de bineriz tayyareye adam öldürmek için değil, gökyüzünde püfür püfür safa sürmek için ... Unutmayalım! Gökyüzü herkesin... En çok da kuşların, çocukların ve âşıklarındır. Yaşasın gökyüzüne bakanlar bakabilenler. ŞİRİNBABA
·
1 artı 1'leme
·
89 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.