Evet, şu an Zeno' nun bilincindeki maceramız bitti. Ve biterken de sanki yıllardır tanıdığınız ve yakın olduğunuz birinin hayatınızdan çıkıyormuş gibi hissediyorsunuz. Doğru ya kitap boyunca bir insanın zihninden onun dünyasını, yaşamını, anılarını, duygularını, düşüncelerini apaçık bir şekilde görüyor ve hissediyorsunuz.
Zeno üzerinden insanoğlunun eğilimlerini, zayıflıklarını, düşkünlüğünü, insanlara bakış açılarını; kendilerince bilinçli veya bilinçsizce kurduğu nedensellik üzerinden anlıyorsunuz.
Ve esasında onun yazdıkları tamamen tedavi olmak için yazılmış. Altında herhangi bir organik sebep olmayan somatik(bedensel) ağrıların sebebini, davranış,eğilim ve tavırlarının kökenini Zeno'nun zihninde beraber arıyoruz.
İlk sayfalardan itibaren şu umudu taşıyoruz: Bu yöntemle(psikanaliz) kökenini bulduğumuz zaman ağrılar da geçecek ve zihninden o hastalıklı bölgeyi temizleyecez. Bu sayede hem ağrılar geçecek hem de davranış ve eğilimlerin kökeninde yer alan o karanlıkta kalmış sebepler anlamlandırılıp çözülecek.
Ama gel gör ki çözüm yolunda bazen hayatımızdan birilerinin ölmesi veya yeni birilerinin gelmesi, takıntı yaptığımız olayların, durumların ve kişilerin bizden uzaklaşması veya üzerinden zaman geçmesi, senin gibi olan bir insanın yaşamına tanıklık etmek vs hiçbiri işe yaramıyor. Ve anlıyoruz ki bazı şeyler yüreğimize ve zihnimize kene gibi yapışıyor. Karakterimiz ve kaderimiz haline geliyor.
O ağrılar bazı büyük olaylar(savaş, gerçek ve ciddi hastalar) karşısında önemsizleşince geçip gidiyor. Belki de esasında nedeni çok bambaşka ve basit bir şeydir.
Sonuç olarak biz insanoğlu olarak geçmişte ne yaşamış olursak bazı şeyler yüreğimize ve zihnimize çamur bulaştırır, silmezsek yüreğimizi ve zihnimizi hastalandırır; bazı şeyler çiçek ve yaşam tohumları bulaştırır, sağlam bir toprağa kavuşturup sulamazsak o güzelliği karakterimize ekleme fırsatını kaçırmış oluruz...