Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

226 syf.
7/10 puan verdi
Edebiyat ve Medya – Gürsel Aytaç
Kitap sonuç kısmı ile birlikte 12 kısımdan oluşmakta olup giriş mahiyetinde yazmış olduğum ön bilgilendirmenin çok daha fazlasını sunmaktadır. Bu bölümler sırasıyla şöyle; Medyanın Edebiyatla İlişkisi, Medya Değişiminin Edebiyatta Yankıları, Kitaptan Ekrana Geçiş, Filoloji Dalları Açısından Neler Getiriyor?, Genel Edebiyat Biliminin İletişim Bilimiyle İlişkisi, Medya Kuramları, Medya Estetiği, Medya Kültürü, Televizyonun Modernist Dönemi, Televizyon ile Postmodernizmin İlişkisi, Televizyon Programları Televizyon Eleştirisi ve Sonuç. Yazar kitabını kaleme alırken ele aldığı konular ile ilgili kronolojik bağ kurmaktan ziyade temel oluşturacak bilgileri aktarmayı tercih ettiğini görüyoruz. Elbette kitaptaki bölümlerde, o bölümde gündeme getirdiği konu ile ilgili tarihsel bir yaklaşım getirse de bunu kitabın geneli itibari ile söyleyemeyiz. İlk ele aldığı başlık olan Medyanın Edebiyatla İlişkisi üzerine yazar genel çerçeve çizerek pek çok kavram ve terimi bizlere açıklamıştır. Türler ve kitapta da medyanın anlamlarından biri olan ”ortam” değişimlerinin nedenlerini ve nasıl meydana geldiğini ne şekilde simboyitik bir ilişki içinde bulunduklarını izah etmiştir. Sonrasında Değişiminin Edebiyatta Yankıları, Kitaptan Ekrana Geçiş, Filoloji Dalları Açısından Neler Getiriyor? başlığı altında bu ilişkiden doğan ortak yaşamın nasıl büyüyüp çeşitlendiğini örnekler vererek ortaya koymaktadır. Medya ve edebiyat ilişkisinin sonucu olarak dil üzerindeki etkinin altını çiziyor. Almanya örneğini veren Aytaç Germanistik alanındaki prensiplerin ne şekilde değiştiğini anlatıyor. Bu doğrultuda bu disiplin multidisipliner çalışmalar yapmalı ve iletişim bilimi ile yakından ilgilenmelidir. Hemen akabinde bu konuyu desteklemek için Genel Edebiyat Biliminin İletişim Bilimiyle İlişkisi başlığı altında konuyu açarak derinleştirmiştir. Bu bölümde yine irdelenen genel edebiyat bilimi ile iletişim bilimi arasındaki ilişkidir. “filmler diğer sanat ürünlerinden besleniyor, onları taklit ederek doğuyor (vodvil ve müzikal). Edebiyat uyarlamaları tüketicinin beklentilerine uymaya çalışıyor.” Bu atıfta medyanın edebiyatı hem bir kaynak olarak görüp taklidi ama kendi kural ve şartlarına uygun hale getirerek yeniden yarattığı kitapta aktarılmıştır. Bu da edebiyatın olduğu kadar iletişim biliminin de konusudur. Claus-Michael Ort’un şu düşüncelerine yer veren yazar medyanın edebiyatla olan ilişkisinin ne denli birbirinden ayrılmaz iki olgu olduğunun altını çizmektedir. “medya tarihi niteliğiyle edebiyat tarihi, çifte anlamlı bir “medya tarihi” olmalıdır. Bu, edebi iletişim için, iletişimin sonuçlarıyla teknik değişimiyle ve bu değişimin sonuçlarıyla ortaya çıkan özel değişimleri belirleyecek ve bu arka planın önünde buna bağlı olsun olmasın edebiyatın, yapı ve işlev değişimini toplumsal intereaktion ve komünikasyon aracı olarak açıklayacaktır.” Buradan da anlaşılacağı üzere bu iki kavram birbirini değişimlere uğratan normlardır. Medya Kuramları başlığını açan yazar konunun daha anlaşılabilir olması açısında “teori (kuram) nedir?” sorusunu sorar ve tam bir tanım yaparak açıklar. Medya kuramının tanımını yaptıktan sonra ise 4 maddede bu kuramın işlevlerini anlatır. Bu bölümü “Medya Konusunda Söylemçözümleyici, Anlambilimsel Kuramlar” ve “Yeni Medya Kuramları” olarak ikiye ayırmıştır. Bu bölümlerde kuramların ortaya çıkmasında öncü bilim insanlarının görüşeri ve konuya ilişkin ortaya atmış oldukları savlara yer verilmiştir. Konuların anlaşılabilmesi için pek çok terim ve kavram açıklanıp izah ediliyor. Medya kuramlarının anlaşılabilmesi için felsefi ve sosyolojik açıdan bir temele sahip olmanın okuyucuyu rahatlatacağı kanısındayım. Medya Estetiği bölümü, estetik kavramının felsefenin en çok üzerinde konuştuğu, söylem ürettiği alanlardan biri olması nedeni ile pek çok farklı bakış açılarının aktarıldığı bir başlıktır. İzafi bir alana taşınması kolay olan bu kavram medya üzerinden değerlendirilmiş ve bu bölümde bir çerçeve çizilmeye çalışılmıştır. Bu terimi kitapta şu şekilde tanımlıyor yazar; “edebiyat biliminin geliştirdiği bir terimdir ve medya teorilerinin ve medya kültürünün bir bölümüdür. Konusu, en kısa şekilde: medya yoluyla aktarımdır.”. Medya estetiği tek başına ele alınamayacak kadar komşu alanlara sahip olduğundan pek çok bakış açısı bu bölümde verilmiştir. Kitapta estetik anlayışı ile ilgili olarak şu düşünceler veriyor. Kısaca bahsedecek olursam 19. yüzyıldaki anlatı sanatı film kurgusunun öncüsü, 20. Yüzyılın sonlarındaki roman, bugünün televizyonunda hakim olan estetiğin anası ve “bütün bunlar demek oluyor ki edebiyat her şeyi önceden denemiş.” yargısı yazar tarafından konu ile ilgili görüşü olarak kitapta okumaktayız. Kitabın yedinci başlığını oluşturan Medya Kültürü üzerine kitapta 5 farklı tanıma yer verilmiştir. Bu kuram oldukça karmaşık ve irdelenmesi hayli zor bir alan olarak kitapta aktarılır. Yazar bu tanımları ifade ettikten sonra kendi tanımını yaprak bize şunları söylemiştir; “medya kültürü kavramının sıraladığımız, birbirinden farklı bu beş tanımının arka planında medya kültürünün işlevselliğini içeren karmaşık bir medya kültürü teorisi yer alır. Gerçek tanım anlamında medya kültürü ne demektir? Medya kültürü denilince anlaşılan, bir toplumun yalnızca kültür sisteminin değil tüm sistemin, belli bir durumun yapılanmasına, ayakta kalmasına veya değişmesine medyanın katkısıdır.” Önceki tanımları da toparlayarak bu şekilde bir tanım getirir. Yine bu bölümde yazar ortaya çıkan kültürün boyutları ile ilgili örnekler verir. Almanya’da medya ile vakit geçirme oranı son 30 yılda iki katına çıktığını ve basılı medya-elektronik medya oranı elektronik medya lehine artışta olduğunu söyler. Kitabın 8. ve 9. Başlıkları olan Televizyonun Modernist Dönemi, Televizyon ile Postmodernizmin İlişkisi başlıklarını beraber almakta fayda var. Çünkü ele alınan kavramlar da isimlerinin anlamıyla da ortada olduğu şekilde birbirlerinin devamı niteliğindedir. Televizyonun modernist dönemi ile ilgili tarihsel olarak ABD, Almanya ve Türkiye’de televizyonun çıkışı ve yaygınlık kazanması üzerine durulmuştur. Yine ABD çoğrafyasında çıkan postmodernizin de televizyon aracığıyla kendine bir yol bularak farklı coğrafyalara, Avrupa’ya yayılan bir fikir olduğu bu bölümde anlatılır. Modernsit kalıplar yıkılarak yeni yöntemlere geçilen postmodernist dönemde televizyon her kitleye, her kitlenin ihtiyaçlarına yönelik yeni şekiller elde etmiştir. Edebiyat da bundan nasibini almıştır. Kitle iletişimi çok hızlı ve sürekli olarak kitapların hem içerik hem satış hem de karşılıklı ilişki yönleriyle etkilemiştir. Televizyon Programları ve Televizyon Eleştirisi bölümleri de birbirleriyle doğrudan ilişkilidir. Televizyon programları bölümünde yazar hangi türlerde içeriklerin olduğunu, bu türlerdeki içeriklerin edebiyat türlerindeki karşılıklarını ve tüketiciyle etkileşimini incelemiştir. Televizyon programarındaki bu türler şunlardır; a) televizyon oyunu, b)diziler, c) belgesel-film-feature-belgesel, d) oyun şovu-yarışmalar), e) haberler, f) reklamlar. Televizyon eleştirisi bölümünde de bu türler ile ilgili farklı yazarlardan alıntılar yapmıştır. Alanla ile ilgili eleştirmenlerin azlığına, genellikle iletişim bilimlerinin ve Amerikan merkezli literatürün hakim olduğunu söyleyip edebiyat biliminin de alana katkı yapması gerektiğini söylemiştir.
Edebiyat ve Medya
Edebiyat ve MedyaGürsel Aytaç · T.C. Kültür Bakanlığı · 20025 okunma
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.