Gönderi

779 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Budala
Kitap'da sıkmak şöyle dursun gayet akıcı ve merak uyandırıcı bir roman baş yapıt diyebilirim Roman Prens Mişkin’in etrafında şekilleniyor. Herkesin budala dediği ama kitabın sonuna kadar benim en akıllı ve normal bulduğum bir karakter. Felsefi tarzda olaylara yaklaşımı, saf ve çocuksu heyecanıyla tam bir beyfendi aslında. Fakat kitabın sonunda yazar, bizi de ikna ediyor... Ben bu incelememde ne yazacağımı tam olarak kestiremedim ilk önce sonra şöyle yazmak istedim Bu kitap her türlü konudan aldı çünkü. Yeri geldi Rusya'yı bile eleştirdi, yeri geldi insan yaşamı üzerine konuşuldu 799 sayfanın bu kadar dolu dolu olması beni mutlu etti tabi. Kitap İsviçre'den Rusya'ya trenle gelen bir Budala ile başlıyor. Anlayacağınız bu hikayenin başlaması için Prens'in önceki hayatının bitmesi gerekiyordu. Ve yavaş yavaş kader dediğimiz olay gerçekleşiyor. İşte sevmediğim kısım bu. Kitap da her şey biraz kaderdi. Bile bile yenilmek ise tam olarak Prens Mişkin'e göreydi. Kitabın kurgusu ilmek ilmek işlenmişti ve bence ne kadar az süre de okursanız o kadar iyi oluyor. Çünkü kitapta her karakter ayrı ayrı işleniyor. Hayat sadece ana karakterden ibaret değil. Genelde onun etrafında gelişen olayların ve kişilerin psikolojik analizi yapılıyor. Kitabın o bölümünü bitirmeden kapayıp giderseniz geldiğinizde kimden bahsettiğini unutabilirsiniz. Kitabın karakterleri üzerine ayrı bir inceleme bile yapılabilir . Karakterlerin kendi dünyalarında kendi ana karakter olmaları ve en iğrenç yanlarından tutunda en saf hallerini görmemiz... Kesinlikle kurmacanın ve içsel hesaplaşmanın en güzel örneklerinden biriydi. Kitapta bir kişi dışında diğer tiplemeler asla salt değildi. Yani kitapta hiçbir karakter salt kötü ya da salt iyi değildi. Herkesin kendine göre ahlak çerçeveleri vardı ve bunun dışında kesinlikle bir kişiye iyi ya da tamamen kötü diyemiyoruz. Bir başka sayfa da bir kedinin başını okşuyordur belki? Galiba kitabın sevilmeyen kısmı bu olmuş. Ama benim de anlamadığım şey şu; hayatımız böyle değil mi? Sizin için çok kötülük yapan birisi bile bir gün yağmurda şemsiye açmadı mı size? Kitaptaki çoğu karakterin Prens Mişkin'den haz etmediğine çoğu zaman denk geleceksiniz. Bazılarının haklı sebepleri bile olabilir. (Benim için yoktu.) . Ama genelde Prens'e Budala oldukları için kızıyorlardı. Kitabın adındaki gibi bir Budala karakteri karşılamıyor aslında bizi. İsa karşılıyor. Fyodor Dostoyevski 'nin İsa'ya düşkünlüğünü görüyorsunuz aslında. Ben mi çok kafa da kuruyorum bilmiyorum ama bence çok fazla benzetmesi de vardı. Ailesiz olması, aşırı derecede iyi niyetli olması, insanlardan kötülük beklememesi, çocuk gibi masum olması, yardım isteyen herkese düşünmeden elini uzatması bunların hepsi bana İsa'yı hatırlattı. O kadar saf bir karakter karşılıyor ki sizi ... Yeri geldi oturup bu saflığına ağlarken buluyorsunuz(Tabi ki prens için ağladım) . Birileri size hakaret edince onu hakaret ettirecek kadar kızdırdığınızdan dolayı özür diliyorsunuz... Bir bunaldınız dimi? Prensimiz aslında çok zeki ve gözlem yeteneği çok iyi biri. İnsanlar hakkındaki çıkarımları , hayat hakkındaki görüşleri ama maleseff iyi niyeti bunu çoğu zaman gölgede bırakıyor. İnsanlar onu ciddiye dahi almıyor. Çünkü böylesine adi, iki yüzlü , ve kötülükler için cennet olan bir yerde temiz bir kalp, dürüstlük, ve iyilik "Budala'lık" tan başka bir şey değildir. Keşke seninle mektup arkadaşı olabilseydik Sevgili Prens. Beni bırakırsanız sabaha kadar Prens Mişkin hakkında konuşabilirim. Çünkü onun kalbinin kırıldığı yerlerde denk geldik birbirimize. Bunu sadece Prens Mişkin için değil Aglaya, Nastasya, Rogo Jin, ve daha nice karakter için söyleyebilirim Kitabın en güçlü kadın karakteri Nastasya için ise şunu diyebilirim onun en büyük korkaklığı Prens Mişkin oldu. Kitap bir aşk üçgeni içinde toplum düzenini, ahlaksızlığı, aile kavramının yitirilişini, aşktaki korkaklığı, soylu insanların alt tabakadaki insanları her istedikleri şekilde kullanabilmelerini, devlet yönetimini, paranın insanlar üzerindeki etkisini, toplumun dini anlayışını eleştiren bir kitap. Ben kitaptaki her karakterle bağ kurdum. Her karaktere benzeyen bir yönüm vardı. Yeri geldi kuytularda sakladığım kibirimdi Aglaya, yeri geldi aşk konusunda Nastasya'nın korkaklığının sebebini iliklerime kadar bildim, bazen babaya bağıran bir evlattım , bazen intihar ile yüzleşip elimdeki mektupları yakan kişi, bazen sevilmek için o evin soytarısı bazen topumdan kaçmak için daha çok gelişmeli ve okumalıyım diyen o kız. Unutmayın kitapta tanıdık gelen hisleri kovmayın. Alın onları. İğrençlikler bile size aittir. Nasıl saflık Budalalığa ait
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225.5k okunma
·
1 plus 1
·
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.