Gönderi

"la vie est bréve - hayat kısacık.. un pen de reve - azıcık hayal, un oen d'amour - sevgi, azıcık.. et puis bonjour - derken merhaba... la vie est vaine - hayat anlamsız.. un pen de peine - biraz ıstırap un pen d'espair - ve umut yalnız et puis bonsoir - derken elveda... sofya'da hayat güzel geçiyordu fransızcamı geliştirmiştim ne de olsa davetli sürgün hayatı diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım zaman, bizim zamanımızı bekliyordu la vie est breve un peu de reve un peu d'amour et puis bonjour la vie est vaine un peu de peine un peu d'espoir et puis bonsoir bir gün, sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı köylü: "bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor verin çayımı pastamı, alın parasını" dedi ben de köylüden yana çıktım "benim de köylüm böyle olmalı,"dedim "işte böyle olmalı!" la vie est breve un peu de reve un peu d'amour et puis bonjour la vie est vaine un peu de peine un peu d'espoir et puis bonsoir dimitrina, general ratçov patrov'un kızıydı onunla sık sık beraber olmak durumundaydık babası bulgar müdafaa vekiliydi davet eder, her seferinde gelirdim kızıyla dans ederdik ondan çok hoşlanırdım konu dönüp dolaşıp siyasete gelince "kadın erkek eşitliği" derdim dimitrina... seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı" dimitrina da "bu avrupa'da bile yok ki mustafa türkiye'de ne zaman olur?" "çok yakında," derdim " dimitrina... hem de çok yakında... kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini."
·
19 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.