Bu söz Türkiye'de duyulmuş, bilinen bir söz müdür bilmem. Bu sözdeki Mehmet Ali, Kıbrıs Türk yakın tarihinin direniş yıllarında, yaşayan efsaneye dönüşmüş bir isimdir. TMT'den önce, kendi köyünde direniş grupları oluşturmuş ve EOKA saldırılarına karşı misillemede bulunan bir isimdir. Hele ki EOKA'cıların uğrak yeri olan, bir polis karakolunun hemen yanındaki kahvehaneye silahlı baskın düzenlemesi ünlü eylemlerinden biridir. TMT'ye katıldıktan sonra, kendi köyü (Tremeşe. Bugünkü adıyla Erdemli) dahil olmak üzere bölgedeki mücahitlere silah ve personel ikmali yapabilmek için, düşman Rum hatlarının arasından geçmesi ve bölgede güçlü bir direnişi örgütlemesi en ünlü olayıdır. Tremeşeli, tam adıyla Mehmet Ali İlkman, bir kahraman olarak görülmekle birlikte tartışmalı bir isimdir. EOKA'nın bir ve birkaç Türk'ü katletmesi veya saldırıp yaralaması sonucu, buna misilleme olarak kendisi de bazıları EOKA'cı olmak üzere Rumlara saldırı düzenlerdi. Buna örnek bir olayı aktarayım: Mağusa - İnönü köyü yolunda işlerine gitmekte olan Kıbrıslı Türkleri taşıyan otobüs, EOKA'cılar tarafından pusuya düşürülüp taranır ve 5 Kıbrıslı Türk şehit edilir. Buna misilleme olarak Mehmet Ali, EOKA'cıların uğrak yeri olan, bir polis karakolunun hemen yanındaki kahvehaneye silahlı baskın düzenler. Kırklar Türbesini bekleyen bir din adamı olan Şeyh Yusuf Mehmet Hilmi, EOKA'cılar tarafından kaçırılır, bir kireç ocağına atılıp yakılarak öldürülür. Bunun üzerine Mehmet Ali, bölgede bulunan ve kaçak EOKA'cılara yaltaklık yapan bir manastıra baskın düzenleyip orada görevleri rahip/rahipleri ekibi ile birlikte öldürür. Ayrıca sadece EOKA'cılara değil, Kıbrıs Türk toplumu içinde kendi çıkarları uğruna direnişe sırtını dönen, TMT'yi kendi çıkarları uğruna kullanmaya çalışanlara da kimi zaman cop, kimi zaman da mermi olmuştur. Yakın bir silah arkadaşı olan Ünal Mehmet Raif'in aynı teşkilata mensup biri tarafından öldürülüp bir kuyuya atıldıktan sonra, Mehmet Ali'nin bu cinayeti işleyen şahsı öldürmesi, buna örnek olarak gösterilebilir. Mehmet Ali anılarında bu olaylara değinirken açık bir şekilde ''öldürdüm'' demez, üstü kapalı bir şekilde anlatır. Ayrıca Rum arkadaşlarıyla olan ilişkilerini ve Rum sevgilisini de anlatır. Kendisini direnişe zorlayan koşulları, ekibi ile örgütlenmesini ve istihbarat çalışmalarını da anlatır. 2012'de vefat etmeden önce, anılarının kitaplaştığını görünce rahat bir şekilde hayata gözlerini yumar. Kendi anılarını bir TMT tarihi olarak görülmemesi gerektiğini söyler ancak, kendisinin eylemlerinin Kıbrıs Türk direnişinde önemli bir yeri olmasından dolayı aksi görüşteyim ve bunu Mehmet Ali'nin mütevazılığına bağlıyorum. Akıcı bir kitap olmasına karşın, bir efsaneye dönüşmüş, kendi adına deyim yaratılmış, açtığı mobilya dükkanına Rumlar'ın sadece kendisi ile tanışıp tokalaşmak için geldiği bir adamın anılarını daha detaylı bir şekilde anlatmasını beklerdim. Yine de, sadece direniş yıllarını anlatmakla kalmayıp, köyündeki sosyal ilişkilere de değinerek, dönemin sosyo ekonomik durumuna da ışık tutmuştur.

Ben Tremeşeli Mehmet AliArslan Mengüç · Türk Kültür Kıbrıs · 20131 okunma

·

26 views

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Gökhan Taşkıran