Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

450 syf.
·
Puan vermedi
Öncelikle şunu belirteyim ki daha önce bir kitabı okumakta bu kadar zorlanmamıştım. Bunun sebebi bende kalsın. Beni tanıyanlar nedenini biliyor tanımayanlarda biraz mantık yürütse kolayca anlar zaten. Aslında başlamakta zorlanmadım ve zamanı geldi deyip açtım bir iki bölüm okudum. Sonrasında kitabı açtığımda dakikalarca sadece baktığımı bir cümle bile okumadığımı fark ettim. Bunu fark etmem bile biraz zaman aldı diyebilirim. Bir müddet rafa kaldırdım okuma işini. Kendi hikayem kafamın içini öylesine yoğun meşgul etmiş ki başka bir hikayeyi kaldıramamışım, yeni idrak ediyorum. Kafamın içindeki bir sürü soru işaretiyle aklım bedenimden uzak yaşadım bir süre. Kendimi her soruya cevap bulmak zorundaymışım gibi şartlamışım. Zorunda olmadığımı olanın olduğunu ve devam etmem gerektiğini er ya da geç anladım. O andan bu an-a geldik ve ben kitabı bitirmek üzereyim. Yazıma bitirmeden başlamak istedim. Bunun spesifik bir nedeni yok. Tamamen canım böyle isteği için yapıyorum. Girizgahımızı bu şekilde yapmış olalım ve yavaştan incelememize geçelim. Jane Austin'in bu romanı, 18.yy. İngiltere'sinde geçen ve o dönemin toplumsal yapısını da içinde barındıran; insanların öncelikleri nelermiş, nasıl vakit geçirirlermiş, nasıl yaşarlarmış, akrabalık ilişkileri nasılmış vs. bize asıl hikayeyi anlatırken bu anekdotları veren muhteşem bir aşk hikayesini anlatıyor. Bir tarafta çok zeki, güzel, güler yüzlü, naif, ailesine rağmen asil olan ve bunu koruyabilen güçlü bir kadın Elizabeth, diğer tarafta dışarıdan bakıldığında kibirli tanındığı zaman ise gururlu olduğu anlaşılan, asil, donanımlı, soğukkanlı, sert mizaçlı, mesafeli ve tecrübeli (benimde yazar kimliğimin isim babası) Darcy. İkisi de birbirine tamamen zıt karaktere ve hayat anlayışına sahipler aslında. Aralarındaki çekim de bundan kaynaklanıyor. İlk karşılaşmalarında da birbirlerine karşı pek iyi olmayan düşüncelere sahiplerdi. Lizzy, hiç tanımadan yalnızca birkaç hareketini zekasının kendisini yanıltmayacağından emin bir şekilde Darcy hakkında yargılamasını yaptı hükmü verdi ve bu şekilde olduğuna kendini ikna etti. Kısacası önyargıda bulundu. Kendisini sırf bu yüzünden suçlayamam çünkü bu şekilde bir kanıya varmasında Darcy’nin de payı vardı. Gururlu hatta çok gururlu bir adam Darcy. Peki kusurlu olduğu nokta burası mı? Asla. Eğer bir şeyin ölçüsünü fazla kaçırsanız yanlış anlaşılmanız işten bile değil. Mesela sevdiğiniz birine karşı tamamen samimi bir şekilde sırf içinizden geldiği için ilgi gösterirseniz ama bunu ölçüsüzce yaparsanız ilgili değil takıntılı(sizi tanımayan biri için) olursunuz. Bay Darcy de tanınmadığı bir ortamda bu denli gururlu davranmasının sonucu olarak herkes tarafından kibirli olarak tanımlandı ve hikayemizin sonuna kadar da bu şekilde tanınmaya devam etti. (bitirdim) Dikkat çekmek istediğim diğer bir nokta ise yazarımızın hayal gücü ve diyalog gücü. Orta sınıf bir ailede çok fazla eğitim alamayan ve kendini potansiyeline ulaştırabilecek fırsatı bulamayan yazarımız, zekasının kıvraklığı ve muhteşem gözlem yeteneği ile bizi öyle dialogların içinde bırakıyor ki dönüp tekrar tekrar okumak zorunda kalabiliyoruz. Bunun nedeni kesinlikle anlamadığımız için değil. Betimlerler o kadar başarılı ki olayların geçtiği ortamlar, kişilerin görünüşleri, karakterleri hepsi zihninizin içinde canlı bir şekilde oynuyor. Durum böyle olunca kendinizi hikayenin içindeki uzaktan seyredip olanları anlatan üçüncü kişi gibi görmeye başlıyorsunuz. Hani bazı replikler vardır ya dizi ya da film fark etmez. Hoşunuza giden bazı yerleri geriye alır alır bir daha izlersiniz. Benim de bahsettiğim dialogları tekrar tekrar okumamın sebebi tam olarak buydu aslında. Çünkü ben okuyucu kimliğimden uzaklaşmış hikayenin bir parçası olmuştum. En çok hoşuma giden şeylerden biri de bazı karakterlerin içsel diyalogları. Kurulan cümleler direkt olarak hayatımızda olan şeyleri gözümüzün önüne getiriyor, bazen iyi kileri bazense keşkeleri. Böylesine eşsiz bir eseri orijinalinden okuyabilecek donanıma sahip olmadığım için kendi kendime çok hayıflandım. Bunu da bir özeleştiri olarak söylemek istedim. Aşkın ve sevginin gücüne inanır mısınız? İnsanı insan yapan yegane iki şey olarak görmüşümdür daima. Darcy sevmeyi öğrenmekle neyi başarmış oldu peki? Değişimi. Gururlu ve soğuk birinden ponçik bir aşığa dönüştü. Lizzy için yaptıklarını okurken beni çok şaşırtmıştı. Karakter gelişimini düşünce prensipleri olan bundan asla ödün vermeyen birinden aşkın etkisiyle kendi bedeninde aşık olduğu kadınla yaşayan Darcy' e evrilmişti. Bu bakımdan şaşırmasam da olurmuş. Bunun yanı sıra Elizabeth Bennet kendisinin inandırdığı doğruları, ulaştığı yargıları olan çoğu zaman da haklı olan -kendi hayatı için en önemli kişide yanılması hariç- kısacası inatçı kimliğe sahip kızımız, zamanla tanıdığı Darcy'i başta nefret duygusundan arındırdı. Sonra minnet duymaya en sonunda da sevmeye başladı. Uzun lafın kısası gurur ve önyargı kaybetti, aşk kazandı. DİKKAT!!! çok fazla umut barındırdığı için aşkını unutmaya çalışanlara tavsiye etmiyorum.
Aşk ve Gurur
Aşk ve GururJane Austen · Artemis Yayınları · 201675,7bin okunma
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.