Gönderi

Hz. Ömer Radiyallahü Anh’ın Müslüman Oluşu
Hz. Ömer Radiyallahü Anh cahiliye döneminde Mekke halkının bir ferdiydi. Mekke şehir devletinin elçilik görevi Hattab’ın oğlu Ömer’de idi. O dönemler bir savaş çıktığında düşman safına elçi olarak Hz. Ömer Radiyallahü Anh gönderilir ve getirdiği bilgilere göre hareket edilirdi. Kabileler arasında anlaşmazlık çıktığında ise çözüm için Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh görüşü alınır ve verdiği kararlar bağlayıcılık vasfı taşırdı. Peki, onu Hattab’ın oğlu Ömer iken, Hz. Ömer Radiyallahü Anh yapan ne idi Tüm Mekke eşrafı “Mekke’nin en hiddetli genci Hattab’ın oğlu Ömer’dir!” der ve herkes ondan çekinirdi. Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh bulunduğu bir topluluğun bireyleri, kendinden emin hissederdi. Peki, Hz. Ömer Radiyallahü Anh aralarında iken kendinden emin hisseden topluluğun, ne oldu da korkulu rüyası oldu Hz. Ömer Radiyallahü Anh, inandığı şeyi yerine getirme hususunda şiddetli davranmakla tanınırdı. O, Müslüman olmadan önce İslam’a karşı duranların arasında yer alarak, ilk iman edenlere karşı sert muamele etmiştir. Yine bir gün Mekkeli müşrikler Dâru’n-Nedve’de buluşup, tevhid dinine iman edenlerin önünü nasıl keseceklerini konuşuyorlardı. İçlerinden biri, tevhid dininin öncüsü olan Muhammed Aleyhisselam’ı Sallallahü Aleyhi Vesellem öldürme fikrinin bu hadiseyi kökten bitireceği fikrini öne sürer. Yine içlerinden biri; “- Bu işi ancak Hattab’ın oğlu Ömer yapar!” der. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Mekke eşrafının dedelerinin putperest dinini inkâr eden ve yüzyıllardır taptıkları putlardan yüz çevirmeye çağıran, peygamber olduğunu duyuran Hz. Muhammed Mustafa’yı Sallallahü Aleyhi Vesellem öldürmenin kesin sonuç vereceğine inanır. Hiddetiyle ve inandığı şeyi şiddetle yapmasıyla bilinen Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Dâru’n-Nedve’den çıkarak evine gitti. Rasulallah’ı Sallallahü Aleyhi Vesellem öldürmek için kılıcını kuşandı ve atına binerek yola çıkar. Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem ise İbn-i Erkam’ın Safa Tepesi’nde bulunan evinde İslam’ı kabul eden Mekkelilerle gizlice toplanmış, onlara tebliğ ediyordu. Hz. Ömer Radiyallahü Anh atına binmiş, kılıcını kuşanmış, bir hışımla Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem yanına doğru giderken, yolda, Müslüman olan Nuaym b. Abdullah ile karşılaştı. Nuaym, Hz. Ömer’i Radiyallahü Anh böyle öfkeli görünce sormak istedi. Nuaym b. Abdullah “- Nereye ya Ömer” Hz. Ömer Radiyallahü Anh “- Kureyş'in arasına ayrılık düşüren Muhammed'in Sallallahü Aleyhi Vesellem vücudunu ortadan kaldırmaya gidiyorum!” Nuaym b. Abdullah “- Ya Ömer! Sen onu bırak, önce ev halkına, aile efradına dön bir bak. Kız kardeşin Fâtıma ve eşi Said bin Zeyd Müslüman olup, Muhammed'in Sallallahü Aleyhi Vesellem dinine tâbi oldular. Git, önce onlarla uğraş!” Daha fazla hiddetlenen Hz. Ömer Radiyallahü Anh bir hışımla yönünü kız kardeşinin evine çevirir. Vardığında ise içeriden gelen Kur’an seslerini işiten Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh içindeki öfkesi daha da artar. Kapıya hiddetiyle vurmasından, gelenin Hz. Ömer Radiyallahü Anh olduğunu anlayan ev halkı Kur’an-ı Kerim sahifelerini saklar. İçeri giren Hz. Ömer Radiyallahü Anh hiddetiyle bağırır: “- O okuduğunuz şey nedir?” Eniştesi Said bin Zeyd, telaş ve heyecan dolu ifadelerle: “- Sadece aramızda konuşuyorduk!”, cevabını verince: Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh öfke ve hiddeti artar. Öfkesine engel olamayan Hz. Ömer Radiyallahü Anh, eniştesinin yakasına yapışarak: “- Demek duyduklarım doğru imiş; siz de Muhammed'in dinine girdiniz öyle mi?” der ve eniştesini yere çarpar. Kız kardeşi Fâtıma, eşini kurtarmaya yeltenirken abisi Hz. Ömer’den Radiyallahü Anh sert bir tokat yer. Aldığı darbe sonucunda burnundan kan gelse de imanının verdiği güç ile öfkeli Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh karşısına dikilir. “- Elinden geleni yap, ey Ömer! Ben ve kocam artık Müslümanız. Allah ve Resulüne iman ettik!” diye haykırır. Ardından Kelime-i Şehadet getirince, ortalık bir anda şehadet kelimelerinin azamet ve haşyetine bürünür. Olay karşısında Hz. Ömer Radiyallahü Anh birden durulup düşünmeye başlar. Burnundan kan gelene kadar darp ettiği kız kardeşi, öfkesinin karşısında dahi başkaldırmış ve davasını haykırmaktan geri durmamıştı. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, duruma şaşırır. Kalbindeki tuhaf duygulara isim veremeyen Hz. Ömer Radiyallahü Anh daha fazla ayakta duramaz ve yere oturur. Ortamın büründüğü sessizlikte kendini dinler. Bu hiddeti, bu öfkeyi, bu hışmı nasıl olurda bir kelimenin giderebildiğini düşünür. Ardından kız kardeşi Fâtıma’ya der ki: “- Hele getirin şu okuduklarınızı. Getirin de Muhammed'e Sallallahü Aleyhi Vesellem gelen şey ne imiş göreyim! Fâtıma’nın, abisinin mübarek Kur’an sahifelerine hakaret edebileceğinden tereddüt ettiğini fark eden Hz. Ömer Radiyallahü Anh; “- Korkmayın, der. Az sonra okuyacağı ayetlerin kalbine tesir edeceğinden habersizdir Hz. Ömer Radiyallahü Anh… Tâ hâ. (Ey Muhammed Sallallahü Aleyhi Vesellem!) Biz Kur'an'ı sana meşakkat çekmen için indirmedik. Onu, Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak indirdik. O, yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir. Rahmân, arşa kurulmuştur. Göklerdeki, yerdeki, bu ikisi arasındaki ve toprağın altındaki her şey, yalnızca O'nundur. Sen sözü açığa vursan da, gizlesen de Allah için birdir. Çünkü O, gizliyi de bilir, ondan daha gizli olanı da. Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. En güzel isimler O'nundur. (Tâ-Hâ Sûresi, 1.-8.) Hz. Ömer Radiyallahü Anh hem okuyor, hem de okudukları üzerinde düşünüyordu. Kur'an’ı Kerim’in kalbine dokunmasıyla, ruhuna tesir etmesiyle yumuşamıştı Hz. Ömer Radiyallahü Anh. Sanki biraz önce kılıcını kınından çıkarıp Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem vücudunu ortadan kaldırmaya giden Ömer kendisi değildi. Kalbindeki katılık, yüzündeki öfke yok oluyordu. Surenin; “Şüphe yok ki ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Tâ-Hâ Sûresi, 14) ayetini okur. Ardından Hz. Ömer Radiyallahü Anh haykırır: “- Bunları her kim söylüyorsa, ondan başkasına tapılmamalıdır! Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem ve İslâmiyet aleyhindeki düşünceleri tamamen aksine dönmüştü. Bir an evvel Resulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem huzuruna varıp, hidayet nuruyla kucaklaşmak isteyen Hz. Ömer Radiyallahü Anh: “- Rasulallah şimdi nerededir?” diye sordu. Efendimizin Sallallahü Aleyhi Vesellem, ashabından bazılarıyla İbn Erkam’ın evinde olduğunu öğrenince derhal yola koyulur. Kapı önünde bekleyen müminlerden biri Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh belinde kılıcıyla geldiğini içeridekilere haber verir. İçeride olan Hz. Hamza Radiyallahü Anh elini kılıcının kabzasına atar ve konuşmaya başlar “- Bırakın gelsin! Korkulacak ne var? Eğer, hayırlı bir maksatla gelmişse, kendisini hayırla ağırlarız. Eğer kötü bir niyetle gelmişse, onu kendi kılıcıyla hallederiz!” Fahr-i Kâinat Efendimiz’in Sallallahü Aleyhi Vesellem yüzünde tebessümler belirir. Çünkü Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh gönlünün hidayet nuruyla aydınlandığını biliyordu. Yüzünde bir endişe bile belirmeden söze başlar Efendimiz Sallallahü Aleyhi Vesellem: “- Telaş edilecek bir şey yok, bırakın gelsin! Eğer, Allah, onun hayrını murad ettiyse, kendisini doğru yola iletir.” Bu emir üzerine kapı açılır ve kapı önünde bekleyen Ömer’in gözlerinde öfke değil, muhabbet ışığı vardır. Az önce Kur’ân-ı Kerim’in tesiri altında kalan Hz. Ömer Radiyallahü Anh, şimdi ise Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem manevi heybetinin tesiri altındaydı. Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem sorar: “- Ne için geldin, ey Hattab'ın oğlu Ömer? Hz. Ömer Radiyallahü Anh cevap verir: “- Allah ve Rasulüne ve onun Allah'tan getirdiklerine iman etmek için geldim!” Resulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh kılıcının bağından tutar ve şunları söyler. “- Allah'ım, bu Hattab’ın oğlu Ömer'dir. Allah'ım, İslâm dinini Hattab oğlu Ömer'le kuvvetlendir.” Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem önünde diz çöken Hz. Ömer Radiyallahü Anh kelime-i şehadet getirerek Müslüman olur. Hz. Ömer Radiyallahü Anh benliğini kuşatan imanın verdiği heyecanla, küfre karşı açık ve net bir şekilde, hiç bir tehdide aldırış etmeden mücadele eder. Müşrikler, Hz. Ömer’in Radiyallahü Anh hiddetini, şiddetini ve kararlılığını eskiden beri bildikleri için ona karşı gelmeye cesaret edemezler. Mekkeli müşriklerin, gösterdiği zorbaca tepkiden dolayı Müslümanlar, Beytullah'a gidip namaz kılamıyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardı. Önce Hz. Hamza'nın Radiyallahü Anh, sonra da Hz. Ömer'in Radiyallahü Anh Müslüman oluşu, Müslümanlara moral olurken cesaret de vermişti. Aralarında bulunan Hz. Hamza Radiyallahü Anh ve Hz. Ömer’den Radiyallahü Anh’tan cesaret ve güç alan Müslümanlar; önde Rasulallah Sallallahü Aleyhi Vesellem, sağında Hz. Ömer Radiyallahü Anh, solunda Hz. Hamza Radiyallahü Anh, ardında diğer sahabeler; İbn Erkam’ın evinden çıkarak Kâbe'ye vakur adımlarla yürüdü… Rasulallah’ın başını bekleyen müşrikler, bu manzara karşısında şaşırır. Şaşkın ve korkak bakışlarla bir Hz. Ömer'e Radiyallahü Anh, bir Hz. Hamza'ya Radiyallahü Anh bakarlar. Aralarından biri cesaretini toplayarak: “- Ey Ömer, arkanda ne var, ne ile geldin?” diye sorunca: Hz. Ömer Radiyallahü Anh: “- Lâ ilâhe İllâllah, Muhammedü'r-Rasulallah ile geldim!”, dedi ve ilâve etti: “- Kimse yerinden kımıldamasın, yoksa boynunu vururum!” Hz. Ömer Radiyallahü Anh müşriklerin Müslümanlara gösterdiği muhalefeti kırdı ve bir avuç Müslümanla birlikte herkesin gözü önünde Beytullah'ta namaza durdu. Onun bu şekilde saflarına katılması Müslümanlara büyük bir moral vermişti. Abdullah İbn Mes'ud'un; “- Ömer'in Müslüman oluşu bir fetihti”. Sözü bunu açıkça ortaya koymaktadır… Hz. Ömer Radiyallahü Anh kırkıncı Müslüman’dır. Müslüman olduktan sonra sürekli Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem yanında bulunmuş, onu korumak için elinden gelen gayreti göstermiştir. O, iman ettikten sonra müşriklere karşı çok sert davranmış ve dinini her ortamda, kimseden çekinmeden herkese meydan okuyarak savunmuştur. Hz. Ömer Radiyallahü Anh, Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem tevhid mücadelesini anlayana kadar Hattab’n oğlu Ömer olarak kalmıştır. Lakin tevhid mücadelesi kalbine mühürlenince bu davada Rasulallah’a Sallallahü Aleyhi Vesellem en yakın sahabelerden biri olmuştur. İslam’ın nuruna bürünen hangi kalpte hiddet kalabilirdi ki, Rasulallah’ın Sallallahü Aleyhi Vesellem duasıyla İslam’a kavuşan hangi yürekten asalet akmazdı ki… Rabbimiz hepimizi şefaatlerine nail eylesin! Allahümme âmîn!
·
191 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.