Gönderi

Osho Karanlığa Aşık Olmak
Karanlığın kendi saadeti vardır, öyleyse neden işığı arzularız? Işığa neden bu kadar şiddetle özlem duyarız? Işığa duyduğumuz arzunun, içimizde köklenmiş korkunun bir sembolü olduğu hiç aklımıza gelmez. O, korkunun sembolüdür. Işığı isteriz, böylece korkudan kurtulabiliriz. Zihin karanlıktan korkar. İşığa özlem duymak iyi bir özellik değildir; yalnızca bilincimize yerleşmiş korkunun kanıtıdır. Ve korkusuz bir insan artık karanlığı karanlık olarak bile düşünmez. Karanlıktan endişe duymanın ve onunla mücadele etmenin sebebi korkudur. Bir insan korkusuz olduğunda, ışığa karşı duyduğu arzu da kaybolur. Dünya üzerinde Tanrı'nın karanlık olduğunu söylemeye cesaret edebilecek çok az insan vardır. Birçok kişi Tanrı'nın Işık olduğunu düşünür. "Tanrı ışıktır"; birçok insan Tanrı'nın Işık olduğunu söyler. Fakat bunlar Tanrı'ya korkuyla inanan- lar olmalı. Onlar Tanrı'yı ancak bir ışık olarak kabul edebilir. Korku duyan bir insan karanlığı kabul edemez. Fakat Tanrı'nın nihai karanlık olduğunu söyleyen birkaç kişi de oldu. Benim kişisel düşüncem, Tanrı'nın nihai karanlık olduğudur. Neden? Işığın bir sonu vardır, karanlık ise sonsuzdur. Işık konusunda hayallerin nerelere kadar uzanırsa uzansın bir sınıra ulaşacaksın. Ne kadar farklı yönlerde düşündüğünün veya düşüncelerini nereye kadar genişlettiğinin bir önemi yok, ışığın sınırlarıyla karşılaşacaksın. Karanlığı düşün: Herhangi bir sınırı var mı? Karanlığın bir limiti olduğunu hayal etmek bile zordur. Sonu yoktur, karan- lik sonsuzdur. Ayrıca ışık, bir uyarıcı olduğu için gerilim yaratır. Karanlık huzurdur, rahatlamadır. Fakat hepimiz korkan insanlar olduğumuzdan ışığın hayat, karanlığın ölüm olduğunu söyleriz. Halbuki hayat gerilim, ölümse rahatlamadır. Gün kargaşa, gece dinlenmedir. Eğer bir kişi milyonlarca hayatın karmaşık eylemlerine "ışık" derse haklı olacaktır. Ama o zaman nihai özgürlüğe kesinlikle karanlık denecektir. Belki de gözüne vuran ışık huzmelerinin gerginlik, sıkın- ti yarattığını hiç düşünmedin. Gece uyumak istediğinde ışık açık olursa uyuyamazsın. Aydınlıkta dinlenmek zordur. Karanlık nihai huzurdur, seni engin bir huzura ulaştırır. Fakat birazcık karanlıkla bile yüz yüze geldiğimizde ken- dimizi huzursuz ve rahatsız hissederiz. Azıcık karanlıkta ka- lırız ve anında açmaza düşer, neler olduğunu merak etmeye başlarız. Unutma, huzursuz, ürkek ve karanlıktan korkan herkes samadhi'ye, huzurlu varoluş haline girmekten de eşit derecede korkacaktır. Karanlıktan korkan herkes, unutma ki samadhi'ye, ilahi mutluluk haline girmekten de aynı şekilde korkacaktır. Çünkü samadhi'de karanlıktan çok daha büyük bir sessizlik vardır. Nedense ölümden korkarız. Ölüm korkusu nedir? Ölüm kime ne zarar vermiştir? Ölümün bir insana zarar verdiği hiç duyulmadı. Hayatın bazı durumlarda büyük zararlara sebep olması gayet mümkün fakat ölüm kimseye bir zarar verir mi? Böyle bir şey hiç duyulmadı. Ölümden kim zarar görmüş? Hayat size birçok sorun verir. Hayat nedir? Bir sorunlar dizisi! Ölüm ne zaman birin işkence etmiş? Ne zaman birini taciz etmiş? Ne zaman birine acı vermiş? Ama biz ölümden korkarız ve hayata tutunuruz. Ölüm bilinmeyendir, peki bilinmeyenden neden korkulur? Bilinen bir şeyden korkabilirsin. Fakat bilmediğimiz bir şeyin iyi mi kötü mü olduğunu bile bilmiyorken, bilinmeyenden neden korkarız? Gerçekte, korkumuz ölüm korkusu değil, karanlıkta kaybolma korkusu. Hayat ışıklandırılmış gibidir; her şey gözle görülür, tanıdıktır - tanıdık insanlar, tanıdık bir yuva, tanıdık bir ev ve tanıdık bir köy. - Ölüm zifiri karanlık bir olgu olarak ortaya çıkar, bir kez içinde kaybolduğunda hiçbir şey görünmeyecek, hiçbir arkadaşınla, ailenle veya sevdiklerinle iletişim kuramayacaksın ya da etrafımızda inşa ettiğimiz onca şeyle. Tüm bunlar kaybolacak. Peki, ne tür bir karanlığa gireceğimizi kim biliyor? Zihin karanlığa girmekten korkar. Unutma, karanlık korkusu yalnızlık korkusu üzerine inşa edilmiştir: Yalnız olma korkusu, karanlık korkusuyla birlikte gelir. Aydınlıkta asla tamamen yalnız kalmayacağını bilirsin, başkalarını görebilirsin. Oysaki karanlıkta, etrafında kaç kişi olursa olsun, yalnız olursun. Diğerleri görünmeyecektir. Di ğerlerinin orada olup olmadıklarından emin olamazsın. İnsan karanlıkta yalnızdır. Ve kişi yalnız kalmak isterse karanlığa girmelidir. Yoga, meditasyon ve samadhi, yalnızca engin karanlığa girme yeteneğini ifade eden diğer kelimelerdir. Yani burada çok az ışık olması iyi bir şey. Birilerinin buradaki toplantımıza birkaç mum getirmiş olması doğru değil. Eğer bu köyde daha çok evlilik töreni yapılıyor olsaydı o mumları bulamazlardı, böylesi daha iyi olurdu! Karanlık bilinmeyendir. Biz karanlığın içinde yalnızız. Kendimizi kaybolmuş hissederiz, bildiğimiz ve tanıdık gö rünen her şey ortadan kaybolmuş gibidir. Unutma, yalnızca gerçeğin yolunda yürümeye başlayan insanlar tanıdık olamı bırakmaya gücü olan, bilineni bırakmaya hazır olan, yolu izi olmayan bilinmeyene girebilecek olanlar, gerçeğe yalnızca onlar girebilir. Bu birkaç noktayı giriş olarak söylüyorum çünkü karanlığa âşık olmadığında hayatın büyük gerçeklerini sevmekten mahrum kalacaksın. Bir daha kendini karanlıkta bulduğunda doğruca içine bak, o kadar da korkutucu olmadığını keşfedeceksin. Karanlık etrafını kuşattığında onu özümse, onunla bir ol. Böylece karanlığın, işığın sana asla veremeyeceği bir şeyler sunduğunu göreceksin. Hayatın bütün önemli gizemleri karanlıkta saklıdır. Ağaçlar yüzeyde görünür durumdadır fakat kökleri karanlığın derinliklerine yayılmıştır. Ağacın gövdesi, yaprakları ve meyveleri görülebilir fakat kökler gözlemlenemez çünkü onlar karanlıkta işler. Eğer bir ağacın köklerini işığa çıkarırsan ağaç ölür. Yani hayatın sonsuz oyunu karanlıkta meydana gelir. Hayat, bir annenin rahminin karanlığından doğar. Doğumun kapılarına karanlıktan geliriz ve ölümün kapılarındaki karanlıkta kayboluruz. Birileri hayat hakkında bir şarkı söylemişti... Hayat nedir? Mutlak karanlık okyanusuyla çevrilmiş bir bina hayal et. Binanın içinde küçük bir mum yanıyor. O engin, karanlık gökyüzünde uçan bir kuş mum ışığıyla aydınlanan binaya giriyor, bir süre kanatlarını çırpıyor, sonra diğer pencereden uçup gidiyor. Aynı şekilde, bizler bir karanlıktan gelir, hayatin alevlerinin etrafında kanatlarımızı çırpar, sonra başka bir karanlıkta kayboluruz. Sonunda bize eşlik edecek olan karanlıktır. Eğer karanlıktan korkarsan mezarında büyük zorluklarla karşılaşacaksın. Eğer karanlıktan bu kadar korkarsan ölüme giderken Büyük zorluklarla yüzleşeceksin. Hayır, kişi ölümü de sevmeyi öğ renmek zorundadır. Işığı sevmek çok kolaydır. Işığı kim sevmez? Bu yüzden işığı sevmek çok büyük bir şey değil. Karanlığı sev. Karanlığı bile sev! Unutma, işığı seven biri karanlıktan nefret etmeye başlayacaktır. Fakat karanlığı seven biri doğal olarak işığı da sevecektir. Lütfen bunu da anla. Karanlığı sevmeyi kabullenen biri işığı sevmeyi nasıl reddedebilir? Karanlık sevgisi, işık sevgisini de içerir, fakat ışık sevgisi karanlık sevgisini kabullenemez. Örneğin, güzel olanı sevmeye başlamak çok kolaydır. Güzel olanı kim sevmez? Fakat çirkin olanı sevmeye başlarsam o zaman doğal olarak güzel olanı da seveceğim. Çirkin olanı sevebilen biri, doğal olarak güzel olanı sevmeyi de kabulle- necektir. Fakat tam tersi doğru değildir. Güzel olanı seven. çirkin olanı da sevemez. Çiçek severler çiçekleri sever fakat dikenleri sevmeyi reddeder. Çiçek sevgileri, dikenleri sevme- lerine engel olur fakat kişi işe dikenleri severek başlarsa çiçek leri sevmesine bir engel yoktur.
·
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.