Gönderi

Descartes'in meşhur " dictum" u, cogito ergo sum Descartes, Cogito ile Tanrı arasında nasıl irtibat kurdu? Descartes insanın adım adım her şeyden, duyu verilerinden, matematik önermelerden, dış dünyanın varlığından, yani normal olarak bildiğimizi düşündüğümüz her şeyden şüphe edebileceğimizi, bunun ciddi anlamda bir çelişki oluşturmadığını tespit ettikten sonra, bütün bunların olmasının ön şartının bütün bu düşünme veya şüphe etme faaliyetini yürüten birisinin, yani "düşünen ben"in varlığı olduğunu tespit ediyor. Şüphe etmek düşünmenin bir şeklidir ve ben şüphe ederken de düşünüyorum. Yani her hålükarda düşünüyorum. Düşünüyor olmamın ön şartı, var olmam. O hâlde varım. Düşünüyor olmam, var olduğumun en önemli ve tartışmasız kanıtıdır. Bir kimse, bir şüpheci, her şeyden şüphe edebilir; ancak düşündüğü müddet, düşünürken, kendi varlığından emindir ve bu anlamda elde edilen bilgi, hiçbir şüphecinin tartışamayacağı kadar kesin, yakin ifade eden bir bilgidir. Bu bilgi insanın kendi varlığı ile alakalı olduğu için dış dünyayı iktiza etmez; sadece zihni olanı ve zihinde olanı buna burada inceliklerine ve farklarında dikkate etmeden kabaca şuur da diyebiliriz ihtiva etmektedir. İnsan, o zaman, kendisini ve kendinde olanı yakinen bilir. Zihinde ne var soru sunu sorduğunda Descartes, uzun müzakerelerden sonra, "mükemmel varlık" fikrine ulaşıyor. Mükemmel varlık, sonsuz ve sınırsız varlık olarak insan zihninin icad edemeyeceği bir fikir olduğu için çünkü insan zihni sadece sınırlı olan şeyleri sınırları içinde düşünebilir ancak mükemmel olan bir Varlık, yani bizzat Tanrı tarafından insana "verilmiş olabilir. Kısaca insan kendisini bilmeye yöneldiğinde, kendi varlığının kesin bilgisi yanında, Tanrı'nın varlığının da kesin bilgisine ulaşmış oluyor. Kısaca "kendini bilen, Rabbini biliyor."
·
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.