Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

420 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bu kitap, Göbeklitepe ile alakalı değil. Kitabın yazarı da arkeolog değil. Bir dinler tarihi profesörü. Dinler tarihi profesörü, Göbeklitepe'yi anlayamaz mı? Anlar elbette. Fakat Luckert'in kitabı Göbeklitepe hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, size hitap etmez. Dinler tarihi okumak istiyorsanız, buyrun okuyun. Göbeklitepe'ye olan merakım, yıllar öncesinden başladığım okumalarla şekillendiyse de; Kurzgesagt'ın "A New History for Humanity" videosunu izlememle zirveye ulaşınca, burayı gidip kendi gözlerimle görme isteği içimde yanıp tutuştu. Hattuşaş, Çatalhöyük, Acemhöyük, Alişar Höyüğü gibi pek çok höyüğü görmüştüm ama, burasının tarihi önemi bambaşkaydı. Geçtiğimiz günlerde ziyarete açıldığı haberini okuduktan sonra eşyalarımızı yükledik arabaya, Urfa'nın yolunu tuttuk. Yüzlerce kilometreden sonra, ulaştık. Yanlış bir yola girmenin talihsizliği neticesinde toza toprağa bulandıysak da, oraya varmıştık. O havayı içimize çektik, bütün eserleri gözlerimizle gördük. O toprakta yürüdük. Sonra devasa Şanlıurfa Müzesi'nde bu höyükten çıkarılmış eserlerin devamını da gördükten sonra, Balıklıgöl kenarında kahvemizi içerken tahminlerde bulunduk. Tahayyülümüzün sınırlarını zorladık. Bir yandan gezimde bana eşlik eden bu kitabı da okudum. Kitap, beni kesinlikle hayal kırıklığına uğrattı. Kitaba önsöz yazan; Göbeklitepe'nin mütevazı kaşifi Klaus Schmidt bile daha önsözünün ilk cümlelerinde yazara önemli bir konuda katılmadığını ifade ediyor. Her şeyden evvel yazarın perspektifi, arkeoloji yönünden değil; etnografya ve dinler tarihi yönünden Göbeklitepe'yi incelemek üzerine kurulu. Göbeklitepe'yi arkeolog perspektifinden okumak, bir tarihçiden dinlemek, bir iktisat tarihçisinden anlamaya çalışmak bana hitap ederdi ama bir dinler tarihçisinden dinlemek kesinlikle saçma geldi. Zira, kitabın tamamı tahmin üzerine kurulu. Kitabın tamamı anakronik. Günümüzdeki veya yazılı tarihten geriye doğru en eski dini metinlerden Göbeklitepe hakkında varsayımlar üretmeye çalışıyor yazar. Gördüğü, bildiği, duyduğu dini ritüelleri; Göbeklitepe'deki somut ipuçlarına uyarlamaya çalışıyor. Bu nedenle "... olduğunu tahmin ediyorum; olmuş olmalı; olmuşa benziyor" gibi varsayımlardan öteye gidemediği gibi; dünyanın bambaşka yerlerinden dini gelenek ve göreneklerden burası hakkında varsayımlar üretmeye çalışıyor. Tevrat'tan hikayeler yahut da Kızılderili ritüellerini okumak değildi amacım; Göbeklitepe hakkında bir şeyler öğrenmekti! Yazarın birkaç temel teorisi var, bunlardan birisi ve en önemlisi suçluluk kuramı. Bu düşünceye göre, insanların hayvan öldürmekten duydukları suçluluk bu tarz dini yönelimlerin kaynağı olabilir. Bu teori bile o kadar zayıf ve anakronik ki! Günümüzdeki vicdani, etik değerleri bu insanların da paylaştığına dair tek bir ipucumuz bile yok. Bizim için bir hayvanı kesmek, öldürmek (en azından çoğumuz için) zor olabilir ama o zamanki insanların gündelik rutinleri hatta belki de en kolay yaptıkları şeydi. Suçluluk duyduklarına dair tek bir kanıt bulmak da mümkün değil zira böyle soyut şeylerin nasıl kanıtları olabilir ki? Yazarın Göbeklitepe'ye, ordan çıkan dikilitaşlara ve objelere yönelik fazla Freudyen yorumlamalarından hiç bahsedemeyeceğim. Kitabı o kadar zorlama okudum ki, çoğu fikri, söylemi aklımdan uçup gitti. Benim aklımda kalanlarıyla bu kitap böyle ve bundan dolayı da tavsiye etmiyorum. 14.04.2018
Göbekli Tepe
Göbekli TepeKarl W. Luckert · Alfa Yayınları · 2023134 okunma
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.