Gönderi

256 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Kaybolanlar neden kaybolur.... Kaybolanlar neden suskun...
Hasan Ali Toptaş'ın romanlarını okumaya 'Beni kör kuyularda' (2019) ile başladım. Daha sonra Bin Hüzünlü Haz'ı (1998) okudum. Sıra, geri geri giderken, Gölgesizlere (1995) geldi. 'Beni kör kuyularda' ile 'Gölgesizler' ortak bir izin peşinde gibi. İkisi de kayboluşlar, belirsizlikler, çevrenin buna tepkisi, yeniden geri gelenlerin suskunluğu. Gölgesizler ilk başlarda beni bayağı sardı. Berberdeki ortam, yazarın gözlemleri ve köyle ilişki. Romanda köyde ilk kaybolan Nuri'nin kayboluşu, daha önce içine kapanıklığı, bunalımı yazılıyor. Cıngıl Nuri tekrar geri döndüğünde suskun ve romanda tamamen rolünü kaybediyor. Muhtarın ilk kayıp arayışı. Son muhtarlık seçiminden sonra Güvercinin kaybı romanda öne çıkıyor, muhtar arayışıyla bizi uğraştırırken o da sahneyi bekçiye ve cennetin oğluna bırakıyor. Sanki bir tiyatro oyununda belli bir süre oyunu belirliyor ve sonra geri çekiliyorlar, son perdede Reşit ile Raşit Güvercin'in bulunmasıyla romanı bitiriyor. Peki Berber.... Berber belki de köyde kaybolma izleğinin yazarın aklına düştüğü yer. Berberde kaybolup köyde ortaya çıkan var. Çırak. Roman bana ortalarda bayağı çektirdi... Suskunluk, bunalım, gaddarlık, sanki köyde hiç iş güç yok millet kaybolanlarla ilgili oradan oraya savruluyor.... Berber de işini bitiremiyor. Çırağı kaybolup, köyde ortaya çıkıyor. Berberde olayları izleyen yazar da kendini kentte kaybediyor... Berber izleklerin sanki bir iple bağlı olduğu yer. Daha ilk sahnede Güvercin'in ve atın tohumu atılıyor. İki romanda kızların kayboluşu ve bulunuşunda kıza çevresinin gösterdiği tepki farklı. Gölgesizlerde arayışın bunalımı önde. 'Beni Kör kuyularda' romanında ise ailenin ve köy halkının, çevrenin, hatta toplumun kız bulunduktan sonraki tepkisi, devinimi konu ediniliyor.. Gölgesizler romanını okuduktan sonra filmini de izledim. Youtube da bulup izlemek mümkün. Elbette film olarak daha somut, daha yakın, tüketimi kolay... Ancak içim karardı yahu... Bu köyde hiç mi espiri yok... Hasan Ali Toptaş onunla yapılan bir atölye görüşmesinde (you tube da o da var) roman ile film arasındaki farkı anlatıyor. Romanda yazar birçok yeri açık bırakarak, okuyanın kendi dünyasına bıraktığını söylüyor, okur birçok yerde kendisi çaba gösterip bir şeyler kuruyor. Filmde ise, diyor, yönetmen daha baştan filmin ne olacağını nasıl olacağını belirliyor. Bu roman aslında bir suç araştırması içeren (kriminal) bir roman da olabilirdi, ama toplum olarak o alana girmiyoruz. Bunalımda çakılıp kalıyoruz. Bu nedenle suçu işleyenin, kızı kim kaçırdığı vs. ortaya çıkmıyor. Çıkarılmıyor. Bilinmesin daha iyi... Böyle bir roman Avrupa dillerinde yazılsa, suçu kimin işlediği kesinlikle ortaya çıkarılırdı. Çünkü çektiğin onca bunalımın bir değeri olmalı, o da kimin ne yaptığını bilmek... Neyse fazla attım. Gölgesizler hakkında Hasan Ali Toptaş Kitabı'nda bir makale var. Makaleyi yazan Ş. Karaca romanı Fark ve Tekrar ekseninde felsefi kuramlara dayanarak inceliyor. Bana yeni bir şey vermedi. Romanı postmodern açıdan almış. Fildişi kuleden görünen yeni bir şey yok.
Gölgesizler
GölgesizlerHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 202012.7k okunma
·
84 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.