Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hakiki öğretmenlerim "Hasan Basri ölüm döşeğinde yatarken, ziyaretine gelen dostlarının birisi ona sordu. "Ey ustad, senin öğretmenin kimdi, sana kimler ders verdi?" Hasan Basri bu soruya önce gülümsedi, sonra şu cevabı verdi. "Benim yüzlerce, binlerce öğretmenim oldu. İsimlerini tek tek saymak günler, hatta haftalar alır. Hem buna vaktim de yok. Ama benim üç öğretmenim oldu ki, sana onları anlatacağım. Bu öğretmenlerden ilki bir hırsızdı. Bir keresinde çölde kaybolmuştum. Nihayet bir köye ulaşdığımda vakit o kadar geç olmuştu ki, her yer kapanmıştı. Bir ara gece karanlığında bir adam gördüm. Bir evin duvarını delmeğe çalışıyordu. Yanına yaklaşıp nerede kala bileceğimi sordum. Adam gecenin bu vaktinde kalacak yer bulman çok zor, ama istersen benim gibi bir hırsızla kala bilirsin dedi. O gece çaresizlikten o adamın yanında kaldım. Ama daha sonrakı günde tam bir ay adamın bazı davranışları o kadar güzeldi ki, beni kendine bağladı. Her gece ben şimdi işe gidiyorum, sen dinlen ve ibadet et derdi. Döndüğünde bir şey bula bildin mi diye sorardım. O da bu gece değil ama yarın yine deneyeceğim inşallah derdi. Onu hiç ümitsizlik içinde görmedim, hep neşeliydi. Ben daha sonrakı yıllarımı hep dualarla ve zikirlerle geçirdim ama hayatımda hiç bir şeyin deyişilmediğini görüp öylesine derin bir ümitsizliğe ve karamsarlığa düştüm ki, bazen her şeyi bırakıp kaçmak istedim. İşte böyle zamanlarda hep hırsızın her gece söylediği o söz bana ışık tuttu. "Bu gün yapamadım, ama yarın inşallah." İkinci öğretmenim ise bir köpekti. Bir gün susamış halde bir nehre doğru gidiyordum. O sırada nehrin kenarına bir köpek geldi. O da susamıştı. Nehre başını uzattığında suyun üzerinde kendi yansımasını gördü ve onu başka bir köpek sanıp korktu. Havlayarak ordan uzaklaştı. Fakat o kadar susamıştı ki nehre geri döndü. Sonunda korkusunu yenip suyun içine atladı. Oradakı köpek görüntüsü artık kaybolmuştu. Bu rabbimden bana gönderilmiş bir işaretti. İnsanın bütün korkularına rağmen rahmet denizine dalması gerekirdi. Üçüncü öğretmenim ise küçük bir çocuktu. Bir şehre girmiştim, sokakta o çocuğun yanmakta olan bir kandili taşıdığını gördüm. Kandili camiye götürüyordu. Kandili kendin mi yaktın diye sordum çocuğa. Evet efendim dedi. Ona yine sordum. Kandilin henüz yanmamış olduğu bir an vardı. Sonra yandığı bir an geldi. O zaman bana ışığın nereden geldiğini göstere bilir misin? Çocuk bana önemli olan yanmasıdır, ışığın nereden geldiği değil diyerek bir ders verdi."
Sayfa 153Kitabı okudu
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.