Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

582 syf.
10/10 puan verdi
·
46 günde okudu
Okurken Kalbim Yerinde mi Diye Dokunacaksınız
Oku! Yaratan Rabbi'nin adıyla oku. ( Alak Suresi,1.Ayet): Kalplerin Keşfi ya da orijinal dilde; "Mükâşefetü'l Kulub." Adına yakışır şekilde cümlelerin dizildiği fevkalade bir kitap. "Önyargılarımın kurbanı olup ilk başlarda mesafeli davrandığımdan olsa ki; Rabbim okumayı biraz geç nasip eyledi"diye düşünmeden edemedik. Öyle bir kitap ki yüzyıllar sonra da dahi şimdiki gibi okunacağını ve değerine değer katacağını düşünüyorum. Nedeni de samimi(ni) yet ve bugünkü bazı eserler gibi sırf yazılmış olmak için yazılmamış olması. Çünkü etkiliyor tüm benliğimizi. Bize yaratılmış olma nedenimizi sorgulatıyor. Şöyle bir örnekle başlayalım; Tabiri caizse; "kimseye boyun eğmem deyip" modanın gönüllü tasmalı hayvanları olmuş gibi arkasından koşuyoruz. Dinim; "neyi emre diyor?" diye değil "bugün kim neyi arz etti kim neyi talep etti?" diye dışımızı süslüyoruz. Ölümsüzlük iksirini bulmuşuzda bedenimiz sonsuza kadar yaşayacak gibi nefsimizin fısıltısıyla vicdanımızın vaveylasını (çığlığını) bastırıyoruz. Bu cümleye göz atamaya ne diyebiliriz ki; "Ululuk, güzel kıyafetle değildir." Belki hiçbir güzellik ve bakım firması demez ama; biraz kalbimize dua ve iyilik ilacı sürsek aslında yüzümüz hiçbir kremin vermediği duruluk ve diriliğe kavuşacak gibi ama yapmıyoruz. Çünkü doğal ve bedava olduğu için "pahalı şeyler kaliteli olur ve etki eder." Sanısını beynimizden söküp atamıyoruz. Buna mütemadiyen inanmadığımız şeylerin bizde etki etmesini de beklemediğimizden sürekli devam ettirmeye yanaşmıyor olabiliriz. Tabii ki istisnalar için Allah'ım hem onlardan ve saye(gölge) sinde bizlerden de razı gelsin... Konuyu daha fazla dallandırmadan, sayfalar içerisinden gizli bir elin kalbimi avuçladığını hissettim. Hani şu kalpteki siyah benek süveydayı, nedametimle onurlanan gözyaşlarımla ovduğuna şahitlik ettim. Bu öyle bir farkında oluştu ki, ağladıkça yüreğimdeki dünya kirini gözyaşlarımla dışarı atıp; kuş tüyü misali kalbimin rüzgarında savruldum. Nefsimi ahiretteki mizanda tarttırmadan önce dünyadaki terazim bu eser ile dengelenmiş gibi oldu. Hani; "Oku, Oku! Bir kitapla mümkün" dedikleri kitap bu olsa gerek diye düşündürttü;) Nefsinin prangasına vurulmuş, dünyayı gözbebeğiyle değiştirmiş insanoğlunu da tanımama fırsat verdi.Karşılaştırmalı örneklerle ilerleyerek tanıyalım kendimizi; "Çocukların olmadığı ortamı bugün cennet" diye niteleyen bir gûruh var. İslam dininde ise güzel ahlak abidesi peygamberimiz şöyle buyurmuştur; "Çocuk kokusu cennet kokularındandır." Bir takım sözde kadın destekçileri; "İslam kadına değer vermiyor köle olarak görüyor." diyerek dini konudaki eksik bilgilerini cesursa(!) ortaya seriyorlar ya; Ama en basitinden kitaptaki bu dizeler az çok karşılıklı( eşler arasında) sevgi ve saygı sınırının sadece bir lemasını gözler önüne seriyor; "Sen ona yer ol ki, o da sana gök olsun ... Sen ona köle ol ki, o da sana kul olsun." İslam dinini zorba bir din olarak anlayan ve anlatan insan müsveddeleri her çağda mevcut. Her müslümanın dört dörtlük olması gerektiğini vurgulayan, bir kusur bulunca da egosunu tatmin etmek için mağduru maşa olarak kullanan... Hâlbuki bir kabrin başında günahkar olduğu düşünülen şahısla sohbet eden şu gönül ehline bir kulak verelim; "Senin için 'Günahkâr ve kusurlu' diyorlar. Hangimiz günahsız ve kusursuzuz ki?" Karşılıklı olmadığı ya da birileri görmediği sürece iyiliği, enayilik diye niteliyoruz ya; buna; aslında iyilik değil menfaat istiyoruz ama kendimize itiraf edemiyoruz, diyelim diyorum. İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir. Halik yani Arapça halk etmek (yaratmak)'tan geldiğine göre iyiliği; hata yapan, unutan anlamına gelen insanların değil de sadece Allah'ın bizden razı/ memnun olması için yapmamız gerekmez mi? "Nankörün bilmezlikten geldiği iyilik de Allah katındadır." kitaptan aldığım bu müthiş cümle de sanırım az önce yazdıklarımı özetliyor. Peki günümüzde özellikle genç nesil tarafından çoğunlukla "hacı-hocalara ve yaşlılara " atfedilen namaz konusuna ne demeliyiz? Sınırsız uzayı ve içindeki sonsuz ve meçhul yıldızları, yine aynı şekilde gezegenleri yaratan ve bizleri yok iken bir su damlasından yaratan Rabbimizin hâşâ namazımıza ihtiyacı mı var sanıyoruz? Hâşâ kılmayarak ya da savsaklayarak ölümün her gelen günle yaklaştığını bile bile elimizde bir senet yokken neyimize güveniyoruz? Bazen dostumuz güvenilir mi niyetinde halis mi? diye onu deneriz. Bir teşekkür bile gelmez, nankörlüğü adet edinmesine biz alıştırmış oluruz.Ilk pürüzde bile ilişkiyi kesiveririz. Hâlbuki güzel ahlâk bu alıntı gibi olmamalı mıydı? "İyi ahlak seninle münasebeti kesen ile senin ilgini devam ettirmen, sana vermeyene vermen ve sana haksızlık edeni hoş görmendir." Ne farkımız kalır tersi durumda, aynı davranış ile cevaplarsak değil mi? Kopan bağımız ancak o dost öldüğü zaman bir vicdan sızımızla kendini hatırlatıverir. Ama bak alemlerin Rabbi kaç yaşındasınız bilmiyorum da bana yıllardır sağlıklı soluk -alıp vermeyi lûtfediyor. Sadece bir soluğun karşılığını dahi ömür boyu şükürederek ödemeyeceğimizi düşününce; namaz kılmak sizce kime yatırım olur? Şu olayla namazın önemini kitaptan sonra daha iyi kavradım. Buraya kadar okuduysanız devamını da nasipse devam edin okumaya; "Rivayet edildiğine göre Israil oğullarından bir kadın bir gün Hz. Musa'ya gelerek: Ey Allah'ın Resulü, büyük bir günah işledim, fakat tevbe ettim. Benim için Allah'a yalvar da tevbemi kabul ederek günahımı bağışlasın" der. Hz. Musa kadına; "İşlediğin günah nedir?" der. Kadın, Hz. Musa'ya: "Ya Nebi Allah, zina ettim, gayri meşru bir çocuğum oldu, sonra da onu öldürdüm" diye cevap verir. Bunun üzerine hiddetlenen Hz. Musa kadına: "Defol, ey fahişe! Yoksa senin uğursuzluğun yüzünden gökten ateş yağıp bizi yakacak" der. Ve kadın, kalbi kırılarak yanından çıkar. Hemen o sırada Cebrail (a.s) inerek Hz. Musa'ya der ki; "Allah sana; "Ya Musa, günahına tevbe eden kadını niye kovdun, ondan daha fenasını bulamadın mı?" diyor. Hz. Musa Cebrail'e, "Ondan daha fenası kimdir?" diye sorar. Cebrail de: "Hiçbir mazereti olmadığı halde bile bile namaz kılmayan kimse" diye cevap verir." Çok uzadı inceleme farkındayım. O kadar değinelecek çok konu var ki... İslam dini sadece cumaları camide namaz kılmak ya da bir medresede tıkılıp fetvaları dinlemek değildir. Din her konuda nizamı sağlar. İster psikoloji gibi insanın (nefsini) tanıyıp dizginlemesi, ister bugün sosyolojinin gördüğü toplumsal düzen vazifesini görmesi bakımından, kat kat fazlasını bizlere sunduğu pek kabul edilmese de aşikâr. Kitapta; açık bir dil ve ayetler ile hadislerin birbirini doğrular nitelikte verilmesi doyurucu nitelikte olduğundan, anlamlandıramadığım çoğu konuda bilgilerim tazelenmiş ve üzerine yenileri eklenmiş oldu. Kalp odacılaklarımızın pencerelerini dünyaya karşı örtelimli ki; dünyanın sesi bizi iç huzurumuzdan mahrum etmesin. Çünkü; "Allah korkusu taşımayan kalp, harabedir." Anlamlandırarak ve uygulayarak okuduğunuz bir kitap olması duasıyla...
Kalplerin Keşfi
Kalplerin Keşfiİmam Gazali · Çelik Yayınevi · 20156,4bin okunma
·
2 artı 1'leme
·
577 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.