Gönderi

Dünya düzeni ve adaletsizlik..
insanın eylemlerindeki gereği 'adalettir. Adaletin günlük hayattaki somut karşılıklarından birisi ise 'ölçü ve tartı da doğru olmaktır. Bu, bir başka söyleyişle, bedeniyle evrendeki sistemin zorunlu mensubu olan insanın, günlük hayatında adaletli olmaması durumunda, öncelikle kendi varlığında açığa çıkan bir denge bozulmasına tanık olacak demektir. Allah'a şartsız itaat eden bedenin uyduğu yasalarla, Allah'ın uyulmasını vahiyle emrettiği yasaları (adalet gibi) dikkate almadan gerçekleştirilen davranışlar, aynı kişide buluştuğunda bir çatışma oluşur. Kişide bir yığın problemler açığa çıkar. Bu problemler bazen bir hastalıktır, bazen kişilik bozukluğudur, bazen düşük karakterliliktir, bazen de EIDS'dir... vb. Ne var ki, denge bir kez bozuldu mu, bu sadece o kişide kalmaz; yakın çevresindeki herkesi etkilemeye başlar. Etkisini gerçekleştirip yaygınlık kazandığında, benzer durumda olanlar çoğaldığında, tüm toplumu veya içinde yaşanılan coğrafyayı etkilemeye başlar. Benzerleri daha da çoğalınca tüm insanlığı, tüm yeryüzünü etkiler. Bu son aşamada yaşananların tezahürü ise bazen soykı- rımdır, bazen küresel sapkınlıklardır, bazen savaştır, bazen sômürüdür, baskıdır, toplumsal kaostur, çevre kirlenmesidir...vb. Ve sonuçta dünyanın, evrenin dengesi kaybolur; hayat sıkıntıların, kötülüklerin, zorlukların, her türlü olumsuz özelliklerin egemen olduğu bir arenaya dönüşür. O halde insan, hiçbir şekilde kendi kişiliği ile bedeni, ruhu ile maddesi, düşünce ve duyguları ile organizması, inancı ile yaşantısı arasındaki dengeyi bozmamalıdır. Bozmuşsa bir an önce düzeltmelidir. Gerçekleşmiş bozuklukları düzelterek, her şeyi yeniden 'yerli yerine koyarak (adalet), 'denge'yi tekrar temin etmelidir: 'Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarındaki bozulmaları düzeltmedikçe, Allah onların genel durumunu düzeltmez (13/11).
Sayfa 230Kitabı okudu
·
115 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.