Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

375 syf.
·
Puan vermedi
En Çok Beni Sev-Julia Quinn kitap incelemesi ve dizi karşılaştırması
4/10 Sıkıcı bir kitabın incelemesine hazırsanız başlayalım.. Öncelikle ben Bridgerton serisinden yalnızca bu kitabı okudum aynı şekilde Julia ablamızın da okuduğum ilk kitabı, yani yorumlarım ona göre değerlendirin lütfen. Kitap, Bridgerton ailesinin en büyük oğlu olan Anthony karakterinin hikayesini sunuyor bize. Ah, Anthony.. Benim güzel Anthony’im.. Sana ne yaptılar böyle? Bridgerton’a direkt olarak dizisi üzerinden başladığım için, öncelikle diziyi ardından kitabı yorumlayacağım haberiniz olsun. Dizinin ilk sezonu benim için pandemide izlenebilecek güzel ve kafa dağıtıcı diyebileceğim bir yerdeydi. Açıkçası dönem hikayelerini sevsem de genelde güçlü kadın karakterleri okumayı ve izlemeyi sevdiğim için, Daphne bana çok banal gelmişti ne yalan söyleyeyim. Bu yüzden ikinci sezonu çıktığında izlemeyi düşünmesem de boş vaktimde izlemeye karar vermiş ve.. Aşık olmuştum. Anthony karakteri ilk sezonda da ilgimi çeken bir karakterdi. Aile reisliği havasını hemen sezebiliyordum ve gerek korumacılığı, gerek aşk ve aile hayatındaki dengesizlikleri, kafa karışıklıkları bana çok yakın geliyordu. Ama çokta dikkat kesildiğim bir karakter değildi bittabi. İkinci sezonda karakteri Jonathan Bailey arşa çıkarmış resmen. Enemies to Loves aşığı olan biri olarak, ikinci sezonda temayı net bir şekilde hissettim. Hele Anthony.. Abi adamı anlatamıyorum resmen o kadar bağdaştırdığım bir karakter ki kendimle, inanamazsınız. Kendisi ailesinin sorumluluğunu genç yaşta üsleniyor, kardeşleri ve buhrana girmiş annesini dizginlemeye ve bir yandan da aile işleriyle uğraşmaya çalışıyor. Bunca zorluğun arasında kendinden bir şeyler kaybettiğini hissettim ben hep. Aşk’a ve aşkın sonuçlarına karşı öyle ürkek ve korka bir tavrı var ki.. Hak vermemekte elde değil zira annesi, babasının ölümünün ardından hayalet gibi bir şey kesiliyor. Kendisinin babasının kaybını kabullenmeye bile zamanı olmuyor bu sırada. Gel zaman git zaman artık yaşının geldiğini düşünüp oldukça profesyonel ve tuttuğu listeye uygun, mantık evliliği yapabileceği birini aramaya koyuluyor. Macera da burda başlıyor zaten. Oraya şimdi girmeyeceğim. GELELİM KİTAPTAKİ İĞRENÇ ANTHONY’E! Kendisine hayallerimi yıktığı için tazimat davası açabilseydim açardım emin olun. İkinci sezonu rewatch yapmaktan sıkıldığım için ve çevremde SÜREKLİ kitabı beğenip diziyi beğenmeyen insanlar olduğu için, dedim ki ben artık bu kitabı okumalıyım bence? Beklentilerim dizideki Anthony ve Kate karakterini daha yakından izlemek, dizinin kestiği tüm couple sahneleri güzelce okumaktı kesinlikle. Ama beklentim çöp oldu. Ya bir karakter bu kadar itici, bu kadar OF dedirtir mi bi insana? Kitapta sizi o kadar saçma bir erkek karakter karşılıyor ki, dönem hikayesi olduğunu bilip ona göre okumaya çalışsanız da yapamıyorsunuz. Kadınlara saçma sapan gözlerle bakan, kibirli, itici, SAPIK bir adam Anthony. Adam kadınlara bi ara köpek muamelesi çekti resmen. Benim için kitap orada bitti de, işte bir umut diyerek zorlaya zorlaya sonuna geldim. Dizide ve kitapta Anthony karakterinin ağzından düşürmediği bir repliği var hatta; ben onurlu bir adamım, ben bir centilmenim diyor. Dizide bunu duyduğumda diyordum ki EVET EVET SEN BÖYLESİN AL BENİ GÖTÜR BURALARDAN SENİ GÜZEL ŞEY Ama kitapta bunu dediğinde yüz buruşturdum. Hem de onlarca kez. Çünkü kendisi onursuz bir adam. Kitabın başında kendi hakkında asla elimi aile kızlarına sürmem, masum kimsenin adıyla sanıyla oynamam falan diyordu ama çok değil birkaç bölüm sonra evlenmek istediği kadının ablasını öpüyor? İzinsizce? Ve daha sonrasında da alay ettiğini, onu cezalandırmak için bunu yaptığını söylediğini falan hatırlıyorum. Heee çok geçmeden kadının kız kardeşine çiçek yollamaya da devam ediyor bu arada. Ya kardeşim wtf allasen? Hani onurluydun sen ? nerde bu onur ? Bir de Kate ile ilk gecelerinde kızın bakireliğini sorguladığı, dehşete düştüğü bir an var ki aman allahım.. Nefret üzerine nefret! Bunların ilk gecesi genel olarak boktan bir sahneydi zaten çok afedersiniz, Anthony tam olarak ben her boku yerim ama karşımdaki temiz olacak diyen tipler gibiydi. Tamam, anlıyorum dönem şartlar falan fiso, ama benim dizide ki Anthony böyle değildi ki noldu şimdi aloo Her neyse.. Kitapta, dizide olduğu kadar bir çekim hissetmedim bu arada. Anthony kızdan nefret ederken bir anda, durduk yere, sırf kızı erotik bir rüyada gördü diye arzu hissetmeye başlıyor ve bir anda nefreti bitiveriyor olan bu. Nerde duygu, nerde sevgi? Hani enemies to lovers genelde bedensel çekim ve arzularla başlar bilirim ama bunlar bunu da vermiyor ki! Bir anda kesiliyor her şey ve diyorum ki hani tamam, evlendikten sonra bi sevgi şefkat başlar falan ama yok. Travma benzerlikleri ve bunu yatıştırması dışında hiçbir şefkat emaresi göremedim, görsem de hissetmedim zaten. Duygu hiç geçmedi hiç! Tabii bu sadece Anthony değil, muhtemelen Kate’in kitap içindeki karakteri ile de alakalı bir sorun. Gelelim Kate incelemesine. Dizide ki Kate, Anthony ile benzer bir duruma sahip. Annesini küçük yaşta kaybediyor, ve babası yeni bir kadınla evleniyor. Bir kız kardeşi oluyor ve çok geçmeden, babasını da kaybediyor. Üvey annesi ve kardeşi yıkılıyor tabii doğal olarak, eh tüm sorumlulukta kate’e kalıyor. Tüm hayatını deyim yerindeyse kız kardeşinin eğitimine harcıyor ve tek istediği; onun aşık olduğu adamla evlenmesi ve bu sırada da ailelerini bu para bataklığından kurtarmak tabii ki. Bu sırada üvey annesinin ailesi ile bile iletişime geçiyor, anlaşmalar yapıyor tek başına.. Sürekli bir çaba halinde. Kız kardeşinin evliliğinin ardından ise Hindistan’a dönmeyi istiyor çünkü evliliğe karşın bir isteği yok. Dingin bir hayat istiyor kısacası. Kate benim için dizide hakikaten güçlü bir karakterdi. Saçma sapan dengesizlikleri olduğunu, bir ileri bir geri yaptığını ben de kabul ediyorum ama bunların hepsi bana çok anlaşılabilir gelmişti. Neyi neden yaptığın anlayabiliyordum yani. Kitapta ise bunu anlayamıyordum çünkü karakter o kadar dizidekinden farklıydı ki.. Üstelik kitapta Kate bile kendini anlayamıyordu bence. Kitapta ki Kate, oldukça ürkek, korkak ve hatta inatçı, güçlü olmaya çalışan ama asla olamayan saçma sapan bir karakterdi. Kendisi ilk sahneleri dışında Anthony'e karşı koyamıyor bile. Ay aman kocacım ağzımızın tadı bozulmasın tavrında hep. Ve ilk başta Anthony’den nefret ettiğini söyleyip duruyor, yok zampara bilmem ne diye kız kardeşini uzak tutmaya çalışıyor ama adam bir adım atıyorsa bu bin adım atıyor. Kendisini izinsizce öptüğü ve sonra alay ettiği sahnede Kate’in gözlerine kin yerleşti diyordu Anthony. Tam o anda gerçekten umutlanmıştım. Demiştim EVET! ENEMİES TO LOVERS ASIL ŞİMDİ BAŞLIYOR. Ohoo, nerdee.. Adam kız kardeşine çiçek yolluyor, bu hala kendi kendine triplerde. Tık yok tık. Hani bunu bir yere kadar anlamaya çalıştım bu arada, çünkü kendisi hep kız kardeşinin ardında kalan ve hep ikinci tercih olan biri olduğu için oldukça özgüvensiz. Benim sinirlendiğim nokta, böyle değilmiş gibi davranması. Dizide ki Kate ile kitaptaki bambaşka karakterler olduğu için kıyaslayamıyorum bile, çünkü gözümde tamamen ayrı karakterler artık. Hiç beğenmediğim ve burun kıvırarak okuduğum bir karakter kendisi. Her neyse, gelelim ikili arasındaki çekime. Dizide bu öyle güzel yansıtılmıştı ki.. Sinirlendiğim tek nokta ikilinin daha fazla sahnesi olması gerektiği olmuştu. Dizide ikili bir anda nefret bir anda aşk kıvamına gelmiyorlar kesinlikle. O usul usul birbirlerine çekilmeleri, buna anlam verememeleri, karşıya koymaya çalışmalar o kadar iyiydi ki.. Hemen nefretten aşka olmak yerine, nefretten arkadaşlığa ordan aşka dönüştüğünü hissettim hep ben. İkili ilk başta sırf inatçılıklarından birbirleriyle sürekli tartışma halinde oluyorlar ama ufak ufak birbirlerini tanımaya başladıklarında aslında ne kadar benzediklerini fark ediyorlar birbirlerine. İkisi de genç yaşta babasını kaybedip ailenin sorumluluğunu üstleniyor mesela. Kendilerini düşünmüyor, ailelerinin geleceğiyle uğraşıp duruyorlar. Bu sırada kendilerini hiç düşünmüyorlar. Gelecekleri hakkında mantığa oturtmalı planlı bir hayat dizayn ediyorlar, sanki bu ellerindeymiş gibi.. İnatçılıklar, eğlence anlayışları, rekabet konusundaki benzerlikleri ve hepsi, ığıl ığıl birbirlerine yaklaştırıyor onları. Özellikle Anthony’nin çevresindeki kadınlardan ÇOK farklı bir kdınla karşılaşmasını ve bunun şaşkınlığını yaşamasını izlemek çok eğlenceliydi. Kitapta ise Anthony Kate’e senin gibi bir kadınla hiç tanışmadım diyor ama bro biraz çevrene baksan 10 tane Kate bulursun bence? Hatta ileri gidersem, Penelope Featherington ile arasındaki tek farkın Pen’in Leydi Whistledown kimliğini gizli tutması olduğunu söyleyebilirim. Hayır Pen kağıt üzerinden de olsa lafı iyi giydiriyor. Kate’in bön bön bakması dışında hiçbir faaliyeti yok. Bunu kitaptaki balo sahnesinde de görmüştük zaten. Kitapta ikiliyi birbirlerine yaklaştırmak için Kate’in geçmişini çok zorlama kurcalamışlar gibiydi. Yok fırtınadan korkuyor çünkü annesini öyle bir zamanda kaybetmiş, yok ölecekmiş gibi hissediyormuş falan fiso.. Hani bu benzerliği ikilinin ilk baştaki zamanlarına ekleyip bir şeyler yaratsaymış yazar ablamız daha iyi olabilirmiş ama ikili evlendikten sonra bu yönlerini keşfetmeleri, bana tamamen ilk kitabın çakması gibi geldi. Ucuz bir şeker tadından başka bir şey almadım. Ve anladığım kadarıyla bu ablamız hikayelerindeki kadınlar hep masum, ürkek yazmak konusunda kafayı bulmuş. Erkek karakterlerimiz de niyetse hep bi Wattpad bad boy havasındalar. Diğer kitaplarını okuyacağımı sanmıyorum.. Kitaba 4 vermemin tek sebebi de dizideki karakterlerin hatırına. Kitabı tavsiye etmiyorum, diziye ise koşun bence. Teşekkürler.
En Çok Beni Sev
En Çok Beni SevJulia Quinn · Epsilon Yayınları · 20191,408 okunma
·
275 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.