İyice alıştım kitabın ortalarında incelemelerimi yazıp okudukça eklemeler yapmaya. Böyle daha etkin kullanıyorum 1K'yı ve okurlara saygısızlık olmasın ama sık sık da düzenleyeceğim sanırım. Bana bir Sennur Sezer aşkı geldi akşam akşam açıklayamam, geri dönüp tekrar tekrar okudum şiirleri bu akşam, alıntılar düzenledim tek tek. İşsiz değilim, onca işimin ve bebeğimin de bakımını üstlenirken o uyuyunca kendime ayırabildiğim zamanda.
Bir anne, bir emekçi, bir kadın, kadına ezgiler dizmiş. Bir savaşcı, direngen bir ruh, mücadeleci. Emeğe ve anneliğe dair şiirleri beni onikiden vurdu. Uzun uzun düşündüm üstüne. Sendikacı kimliğimle ezberledim bir ikisini. Anneliğe dair notlar edindim. Ve akşam türküleri dinledim.
Bir çok şiiri güzel, düz yazı olanlar da güzel. Anlattığı çölde geçen Ceriha ile Zahmet anlatısı, petrol patronlarının gaz lambası için petrol çalan bu çöl çocugunun ellerini yakması üzerine şairin dizelerinden çıkan deha beni hayli sarstı.
"İstemezdim güneşin batmasını, ta ikindiden başlardık koşmaya.
..
Yetiştim, tuttum ellerimle.
Yakardım 'gitme güneş, geceyi, soğuğu getirme, yabancıları çadırımıza getirme.'
Güneş yaralıydı, kanı ellerimi yaktı.
Sonra soğudu, kayboldu.
O zaman anladım, küçük sinekler gibidir güneş.
Boyuna doğar, ölür. Biz onu hep tek sanırız. Oysa tek güneş tek ateş yüreklerimizdedir.
Bizi ancak biz ısıtırız. "
Sonra saçlarından astılar Cerihayı. Ateşe verildi kulubeler, kundaklar.
(Yüreğiniz elverirse dinleyin şairi, Okuyun!)
Sonra Baterist Guido'nun öyküsüne yazdığı şiir. Afrika'nın ezgilerini tam tamla çalıp hikayesi Amerika'da caz ile yığınları eğlendiren. Kimsenin ne söylediğinden haberi yoktu oysa ne söylerdi. Her zenci hamalın evinde, madende yattığı kulubede bir transistörlü radyo vardı. Radyolar taşıdılar başkaldırma türkülerini başka ülkelere ve Afrika'ya.
"Öcümü alacağım
Söyle babam ağlamasın
Özgür ölmek kölelikten yeğdir."
Gülten Akın benim birinci şairimdir şuan Sennur Sezer yerini almak için kapışıyor yüreğimde. Şiir üzerine çok şey yazabilirim ama şiir yazamam. İyi şiirden anlarım, yüreği kaldırmalı şair yerinden alıp koymalı yerine şiirlerini.
-1-
DİRENÇ DOĞURAN KADINA
Tırnaklarını etine geçir bağırma
Isır kanat dudaklarını parçala
Bırakma yaşamayı bırakma umudu
Daha çok yok sabaha
Yorulur gövdene inen sancılar
Acılar bakır
Beklemeyi bil
Başkaldırır gövden başkaldırır
Susar
Önce öleceğim sanacaksın
Direnmen bitsin diye uğraşacak sancın
Gitgide sıklaşacak kamçılar
Sessiz ağlayacaksın
Unutacaksın başın nerde nerde ayakların
Bin kollu bir boşluk beyninde
Dünyadan uzaksın
Kim duyar sesini haykırsan
Gücünü tüketme
Dayan bir sınav bu.
-2-
ANNEM VE KUŞLAR
Hiç düşünmemişiz annemin
Resmini kuşlarla çekmeyi
Kedileriyle de çekmedik ya
Resimsiz kaldı saksıları, çiçekleri
Annem de erkenden gitti.
O yıl çok soğuktu
1946/47 Eskişehir
Savaş bitmiş miydi?
Kardeşim olacaktı biliyordum
annem zayıftı dal gibi
ben öksürüyordum
tavuklarımız yoktu.
Anlamam sanıyorlardı
"Et" demişti doktor
"her gün"
Şehrin dışındaydık
Yollar karlıydı.
Odaya kapan kuruluydu
kar yağıyordu eleğin üzerine pencereden
kuşlar zayıftı, açtı
çok soğuk vardı.
O kış her gün çorbayla
Beyaz etler pişirdi annem
"Bak tavuk yaptım kızıma"
Sertti , tuzsuzdu lokmalar yağsızdı
Anneler istemezse yutulmazdı...
Yıllarca kuş besledi annem
Ödemek için bir kış ölenleri ,
Ne ben söyledim tuzağı gördüğümü
Ne o sezdi ,
Bir oyunu sürdürdük o yıldan konuşurken
"Kardeşim doğmuştu hani"
Hiç düşünmemişiz annemin resmini
Kuşlara bakarken çekmeyi...