Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Bediüzzaman, Risale-i Nur'da "Kâfir neden Allah düşmanıdır?" sorusuna cevap arar. Öyle ya, kişi yok kabul ettiği bir şeye karşı neden düşmanlık besler? "Çünkü der Üstad, insan, sevdiği ve kıymetini takdir ettiği bir Cemal-i Mutlak'tan ebedi ayrılmaktan gelen derin yarasını, ancak O'na düşmanlıkla, O'ndan küsmekle ve O'nu inkâr etmekle tedavi edebilir. İşte kâfirlerin Allah'ın düşmanı olması bu noktadan ileri geliyor" (Lem'alar) İnsanın mahiyetinde taşıdığı dehşetli bir maraza işaret eden bu soruyu, kendi zıddını yok etmeye çalışan tüm kötüler ve kötülükler için çeşitlendirmek mümkün: Gafiller neden Allah dostlarına düşman olur? Cahiller ilim ve irfanı neden küçümser? Yalan söyleyenler neden dürüst insanlardan hoşlanmaz? "Adanmışlık"tan neden en fazla egosantristler nefret eder? Dünyaya tapanlar, onu ayaklarının altına almışları neden "bitirmek" ister? Konforları bozulacak diye ödü kopanlar, dünyanın dört bir tarafına hicret edenleri neden "saf ve aldanmış" olarak görür?.. Öyle görünüyor ki, insanın elde edemediği ve ulaşamadığı bir şeye hissen ve ruhen düşman olması fıtratının bir özelliği. Kedinin uzanamadığı ciğere murdar, tilkinin erişemediği üzüme koruk demesi, kişinin bilmediğine düşman olması darb-ı mesel hükmünde. Elbette olan yine varlıkla gölge, kalple nefis, dünya ile ahiret arasında tercih yapmak zorunda kalan insana olur. Siyah ipliğin beyaz iplikten ayrıldığı gibi beşer birbirinden ayrılır. Bu yüzden galebe çalmayı zafer telakki edenler "Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok." olan ihlas düsturunu anlayamazlar
··
544 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.