Gönderi

Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil. Dünya tarihinin hiçbir döneminde İslam ümmeti böyle bir zillete dûçar olmamıştır. 15 asra yaklaşan İslam tarihinde de elbette Müslümanlar için katliamlar, soykırımlar söz konusu oldu. Doğudan harekete geçen Moğollar bütün Müslüman şehirlerini yakıp yıkarak, yerle bir ederek Anadolu'ya kadar gelmişlerdi. Batıda Endülüs'te Müslümanlar toplu olarak kılıçtan geçirildiler. Haçlı savaşlarında haçlı orduları, nice Müslüman beldeleri ve insanları kılıçtan geçirip katliama tabi tuttular. Ancak bütün bu katliam ve soykırımlar, günümüzdekinden çok farklıydı. Çünkü o dönemde iletişim vasıtaları yoktu. Bir beldede olan savaş veya katliam haberinin diğer beldelere ulaşması bazen günleri, ayları bulabiliyordu. Yani bir beldede olan katliam ve soykırımı diğer Müslümanlar an be an, canlı bir şekilde izleyip takip etmiyorlardı. Kaldı ki o dönemlerde bir beldede Müslümanların başına bir şey geldiğinde oraya en yakın bölgedekiler durumdan haberdar olunca ellerindeki imkânlar ölçüsünde harekete geçiyorlardı. Bugün iki milyara yakın Müslüman, iki milyon Gazze'li şerefli, asil, mağdur ve mazlum Müslüman halkın toplu bir şekilde yok edilmesini saat saat, dakika dakika canlı olarak izliyoruz. 57 Müslüman ülke kınama dışında hiçbir şey yapmıyor! Mehmet Âkif merhum, Hz. Ömer'in şu sözünü aktarıyor: "Kenar-ı Dicle'de bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adl-i ilahî Ömer'den sorar onu." Bugün kenar-ı Dicle'de değil, diyâr-ı Gazze'de kurt sürüsü bütün Müslümanları vahşice katlediyor. Hz. Ömer'e bir koyunun hesabını soracak olan Allah, bu binlerce masumun hesabını Müslüman toplumların yöneticilerine sormayacak mı? Elbette hiç kimse gücünün yetmediği şeyden sorumlu değildir, herkes gücü nispetinde sorumluluk yüklenir. Gücünün yettiğini yapanlar, üzerine düşeni yapmış olurlar, gücünün yetmediğinden sorumlu olmazlar. Hani Hz. Musa, İsrailoğullarını savaşa teşvik ediyordu da onlar savaşmak istemiyorlardı. Öyle ki Hz. Musa'ya şöyle deme cüretini göstermişlerdi: "Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz işte burada oturuyoruz." (Mâide 24). Tamam, çok şükür biz böyle söylemiyoruz ama ümmet-i Muhammed'e şöyle bir baktığınızda, savaşmayı bırakın Gazze'ye insanî yardım götürmekten bile âciziz. Sanki Mehmet Âkif şu dizelerinde, bir insanî yardım için bile harekete geçmeyen ümmete sesleniyor: "Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.' Davransana... Eller de senin, baş da senindir! His yok, hareket yok, acı yok...Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin. Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?" Rabbimiz Gazze başta olmak üzere dünyanın her yanındaki mazlum ve mağdur mümin kardeşlerimize yardım eylesin. Rabbimiz bizlere basiret, ferâset bahşeylesin. Bizleri içinde bulunduğumuz zilletten kurtarsın, izzet sahibi müminlerden eylesin.
Soner Duman
Soner Duman
26 Rebîülâhir 1445 10 Kasım 2023/Cuma
·
501 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.