Gönderi

Abdülhamid'in İslam Birliği siyaseti İslam dünyasının genelinde batılılaşma sürecinin yarattığı olumsuz Osmanlı imajını değiştirmekle büyük bir başarı kazandı ve II. Mahmut ile başlayan "gavur padişah" algısı yerini "halife baba" imajına bıraktı. Abdülhamid Osmanlı'nın Müslüman bir devlet ve hilafet merkezi olarak itibarını yeniden yükseltti. Dahası Sultan bütün bunları başarırken Osmanlı modernleşme sürecini kesintiye dahi uğratmadı ve bir yandan İslamcılık politikası ile devletin Müslüman toplum nezdindeki imajını düzeltip Osmanlı Devletini dünyadaki Müslümanların korucusu olarak yeniden kurgulardan, diğer yandan kendisinden önce başlayan modernleşme programını da aksatmadan devam ettirdi. Tanzimat döneminden itibaren başlatılan hukuk, idare ve eğitime ilişkin çoğu reform onun döneminde tamamlandı. Kureyş'ten olmadığı için Hilafet konusunda zaman zaman meşruiyet sorunu yaşayan ve otoritesini askeri başarısına borçlu olan Osmanlı Devleti egemen olduğu birçok bölgede devamlılığını daha çok askeri ve idari yeterliliği ile sağlamıştı ve bu yeterliliğin yok olmakta olduğu bir dönemde oluşan bu boşluğu ideolojiyi devreye sokarak doldurmayı deneyen Abdülhamid, Osmanlı modernleşme sürecini İslamcılık ile entegre ederek önceki dönemlerde kendilerini aşiret, ırk, din ve mezhep adlarıyla adlandıran birçok unsurun, en azından belli oranda, daha geniş bir tabiiyeti, Osmanlılık kimliğini, benimsemesini sağladı. Abdülhamid İslamcılık politikasının sonuçlarını kendi devr-i saltanatında görecek kadar bahtiyar değildi. Ancak Abdülhamid döneminin devleti ideolojisi olan İslamcılık düşüncesi Abdülhamid'den sonra ona muhalif olan çevreler tarafından da ülkeyi bir arada tutmanın en emin yolu olarak benimsendi. İttihatçılar 1. Dünya Savaş'ında Müslüman unsurları mobilize etmek ve savaş sonrası koşullarda ülkeyi dağılmaktan kurtarmak için İslamcı söylemler geliştirdiler. Aynı şekilde Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı süresince gayri-Türk Müslüman unsurları ikna etmek ve işgalci devletlerin bu unsurlara yönelik milliyetçi/ayrılıkçı propagandalarna karşı koymak için İslamcı bir retorik kullandı ve Türkçü söylemlerden kaçındı, Doğrusu hem İttihatçılar hem de Mustafa Kemal, Abdülhamid'e olan tüm düşmanlıklarına rağmen, politik söylemlerini ve mücadelelerini, en azından bir süre için, Abdülha.id'in kurduğu bir zemin üzerinde bina etmek zorunda kaldılar..
Sayfa 360 - NûbiharKitabı okudu
·
46 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.