Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

312 syf.
·
Puan vermedi
·
28 günde okudu
290 - Öncelikle resim sanatının işlemeli yaldızlı kapılarını halka açan, günümüz tüketim çılgınlığının tam orta yerinde resim sanatının bir yer kazanmasına vesile olan ve bir nevi “halk için halka rağmen sanatı anlatan” Umberto Arte karakterine; bu gayretini Tivitır (X) mecrasıyla kısıtlı bırakmayıp basılı, kanlı canlı bir kitaba taşıdığı, sonra da hızını alamayıp bunu bir kitap serisi olarak devam ettirdiği, resim yönünden cahil kalmış ve heves ettiğinde de ağdalı bir dil duvarına çarpıp hevesi kursağında kalan halk kitlelerine resim camiasında yüzyıllardır olanı biteni açık, anlaşılır ve duru bir anlatımla “gel gardaşım, bu budur şu da şudur” diye tane tane, sabırla aktaran, şahsını tanımadığım ama bu sanatkarane personasının altında koyu Galatasaraylı ve keyifli bir goygoya sahip izlenimi veren internet karakterine teşekkür etmeyi borç bilirim. Aradan geçen 3 yıldan sonra ilk kitaba dair söylediklerimin pek de aklımda kalmadığını fark edince bu ikinci kitaba dair bir şeyler söylemeden önce oraya da (https://1000kitap.com/gonderi/64697132?oku=1) göz atıp öyle geldim. Kitabın editöründen epey şikayet etmiştim zamanında. İkinci kitabı ben 10’uncu baskıdan okudum. Bu baskıya kadar tahmin ediyorum ki kitap fazlaca elden geçmiş, yazım hataları ve anlatım bozuklukları olabildiğince giderilmiş ancak tamamen temizlenmesi mümkün olmamış görünüyor, 2-3 husus gözüme sertçe çarpınca doğrudan yazara iletmeden edemedim. O da bir sonraki baskıdan önce bunları dikkate alacaklarını kibarca belirtti. Biçime dair canımı sıkan bir minik detay da iki sayfayı birden kaplayan resimlerde kitabın sırt kısmına gelen kısımlardaki detayların görülemiyor olmasıydı. Kitabı ortadan ikiye cart diye ayırmayı sevmediğim için bu büyük boyutlu resimlere internetten bakarak okumaya devam ettim. Bu duruma bir çözüm önerim yok maalesef, sadece değinmek istedim. O halde biçimden içeriğe dönelim. Öncelikle şunu tekrar belirtmeliyim ki ben bu kitabı tamamen bir resim cahili olarak okudum, bu yüzden anlattıklarım da resim ve sanat mecralarına tamamen yabancı bir okurun bakış açısını yansıtıyor olacak. İlk kitap, incelememde de belirttiğim gibi “Sanata Giriş - 101” kitabı niteliğindeydi. Dışarıdan birine ilk başta sunulacak en ünlü sanatçıları ve eserlerini anlatıyordu. Bu devam kitabında ise yazarımız bir katman daha derine inmiş görünüyor. Bu nedenle de daha kısıtlı sayıda sanatçının hayatlarını ve eserlerini birazcık daha detaylıca sunuyor. Kitapta ele aldığı kişiler sırasıyla şunlar: Johannes Vermeer, Diego Velázquez, John Constable, Jean Baptiste Camille Corot, Arnold Böcklin ve İvan İvanoviç Şişkin. Kitabın akışı boyunca önce sanatçının hayatından, sanat yolunun kesiştiği diğer sanatçılardan bahsedip daha sonra o kişinin resimlerini anlatmaya geçiyor. Resimleri anlatırken de ilham alınan veya mevzu bahis resimden ilham alan çeşitli sanatçıların ilgili resimlerini aralara serpiştirerek anlatımı kuvvetlendiriyor. Eğer mitolojik bir hikayeden bir sahne anlatılıyorsa o hikayeyi kısaca özetliyor. Anlatımı kuvvetlendirirken zaman zaman da başka sanat tarihi kitaplarından alıntılar kullanıyor. Alıntı yaptığı bu kitaplar zannediyorum ki yukarıda “halktan birinin ağdalı dil duvarına çarptığı” diyerek yerdiğim kitaplar oluyor. Bunları bizim için okuyup bize böyle sade bir özüt sunması hoşuma gidiyor. Bu bilgi yumağına “hap bilgi” diyerek içini tamamen boşaltmak istemiyorum zira hap bilgi olsaydı muhtemelen bunları kitaptan değil Onedio listelerinden okuyor olurduk, bu kitap bundan biraz daha fazlasını sunuyor. Yaptığı alıntılarda da aslında meraklısına ve daha detaylı okumak isteyene “şuradan devam” diye yol gösteriyor. Ben o yolları takip etmedim gerçi, burada anlatılan kadarı bana yetti teşekkürler. İçerik diyordum. Kitaptan çokça yeni bilgi de edindim tabii ki. Mesela o meşhur İnci Küpeli Kız resmini yapan Vermeer’in öyle onlarca resmi olmadığını, olan resimlerinde de ışık kaynağı olarak hep bir pencereyi kullandığını ve kendisi hakkında da çok kısıtlı bilgiye sahip olduğumuzu öğrendim. Sonra mesela Diego Velazquez’in saray ressamı olmasına rağmen (biraz da bu kudreti kullanarak) çizgilerin dışına çıkabildiğini, bir cüce veya bir Venüs resmi yapıp başının derde girmediğini; hatta dönemin papası 10. Innocent’i resmetme şansına nail olduğunu öğrendim. Veya mesela John Constable’ın “köyüm de köyüm” diye yanıp tutuşarak resmettiği manzara resimlerinde hülyalara dalıp kendimi kaybederken öte yandan Jean Baptiste Camille Corot’nun “yumuşak fırça darbeleriyle” resmettiği manzara resimlerinin, o belli belirsiz detayları göreceğim diye resmin dibine dibine girmeye çalışmanın beni o kadar da cezbetmediğini fark ettim. Her ressam da herkese hitap edecek değil tabii, sanat subjektiftir neticede öyle değil mi? Böcklin’in mitolojik resimlerini ve hikayeleri tuvale aktarış biçimini etkileyici bulduğumu da belirtip son olarak bu yorumlamalarımı İvan İvanoviç Şişkin’e dair haddimi aşarak nokta koyacağım. Bu amca kendini resme adamış ve 66 yıllık (tuvalin başında sonlanan resim yaparken) yaşantısında o da dönemin süregelen akımlarının tersine gidip popüler olmamasına rağmen kendini manzara resimleri yapmaya adamış. Çok güzel, çok etkileyici. Resimlerinde de kendi özel hayatı ne kadar olumsuzluklarla dolu olursa olsun hep canlı renkler kullanmış. Bir yandan da fotoğrafa çok yakın, neredeyse hiperrealistik resimler yapmakla eleştirilmiş. Bunu okuyunca benim zihnimde şu düşünce belirdi: Günümüz yapay zeka resim üretme araçlarına “hiperrealistik manzara resmi” yazınca aynı böyle Şişkin’in eserleri gibi resimler döküyor önümüze. Biraz gerçekçi ama biraz da çekilen fotoğrafa hunharca HDR basılmışçasına doygun renklerle bezeli bir gerçekçilik bu bahsettiğim. Nitekim daha önce oturup hayatlarına dair birkaç satır okumadığım, çizdiklerine dair pek de bir fikrimin olmadığı ressamlar hakkında yüzeysel de olsa ortamlarda satılacak bilgiler edinmiş olmanın ve daha önemlisi belki de kendi başıma hiçbir zaman “ulan şu Ölüler Adası resmini açayım da biraz inceleyeyim” demeyeceğim resimler üzerine düşüncelere ve hayallere dalmış olmanın verdiği zihin açıklığı ile kitabın sonuna geldim. Bunu da biraz sindirdikten sonra üçüncü kitap ile devam edeceğim.
Umberto Arte ile Sanat 2
Umberto Arte ile Sanat 2Umberto Arte · Destek Yayınları · 2020297 okunma
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.