Eksik olan, savaş düzeniydi. Genel izlenim, hattâ genel yanılma, oradan sadece kısa bir süre için ayrıldığımız anlayışıydı. Peki, yurdumuzdan çıkışımız bize can güvenliği ve zaferi kazandıracakken niye çocuklar, yaşlılar ve kadınlar bu kadar gelişigüzel bir şekilde ölmektedir. İsrailliler ise Arapların kaçışını, vatanlarına bağlılık duygularının olmadığını ve bu kadar kolay ayrıldıklarına göre topraklarına gereken değeri vermediklerini iddia etmek için kullandılar.
Bu iddialarına inanarak İsrailliler ancak kendilerini kandırırlar, çünkü tüfekleri ve hançerleriyle bizzat kendileri Arapları ölüm korkusuna salıp kovdular. Arapların önüne “ya kısa bir süre için buradan ayrılırsınız ya da ölürsünüz,” diye bir seçim koydular. Arapları Filistin toprağından temizlemek olağanüstü şartların getirdiği geçici bir uygulama değil, Siyonistlerin İsrail devletini kurmak için harpten önce, harp sırasında ve harpten sonra uyguladıkları sabit bir stratejiydi ve bu stratejiyi silah zoruyla gerçekleştirdiler. Yehuşa bin Nun’un “Terör günü, rabbin günü” gibi fetvaları uygulayıp, daha önce işledikleri suçları örnek aldılar. Menahim Begin şöyle demişti: “Deyr Yasin zaferi olmasaydı, İsrail devleti gibi bir şey olmazdı.” Deyr Yasin’de yaptıkları katliamın gayesini hiç saklamamışlardı; Deyr Yasin olayından sonra her yerde, ciplerine taktıkları hoparlörlerden ilan edip duruyorlardı: “Ya buradan gidersiniz ya da Deyr Yasin’dekilerin başına gelenler sizin de başına gelecektir. Ondan sonra işgal ettikleri bütün köylerde sakinleri meydanlarda toplayıp saatlerce güneşin kavurucu sıcaklığı altında bekletiyorlardı. Sonra aralarından en yakışıklı genci seçerek herkesin gözü önünde, seçimlerini iyi düşünsünler, katliamın haberi, henüz işgal edilmeyen köylere de yayılsın ve besledikleri ezeli nefret dinsin diye öldürüyorlardı. Kanun önünde de kendilerine bir fetva çıkarmışlardı: Araplar topraklarını sözüm ona satıyorlarmış. Ne yazık ki belli Arap yayın organları, doğrusunu, yani Yahudilerin 1948’den önce Filistin toprakla rında % 6’dan fazla payları olmadığını araştırmadan bu yalanı yaydılar.
Mahmud Derviş, Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü, Özgür Yayınları, 1. Baskı, Mayıs 2009, s:20-21 (Yazılış Tarihi: 1973)Kitabı okudu