KARANLIK
Beni yaşatmayan karanlık nerede
Beni ölü isimlerden farksız kılan
Bütün gücümle yaşamak isterken
Bütün gücünle yaşamdan akıtan
Tatsa tat, hisse his
Tarafsız güneşe serdim sezintilerimi
Kurudular çatır çatır
Buna rağmen yine kendi elleriyle getirdi
Sonumu. Sahip olamadığım yeni doğan ölüler
Yalan değil, işittim, iri göğsüm arasında
Uzaktan uzağa incinme sesleri
Gördüm, esrik bir rüya bölük pörçük
Soğuk mağaralar buldum
Gündüz gözüyle çabuklaştırdım geceyi
Belki de gidişimi
Ağaçların kabuklarını soymalıyım
Kurtçuklar için, gitmeden
Güllerin şarkısını yüksek sesle okumalıyım
Güpgüzel okumalıyım son kez
Yapraklarını düşleyerek avuçlarımda
Bu yüzden, çokça kırmızıya boyamalısın yüzümü
Değse de düşmemeli hemen kırmızısından
Düşse, asılmış olmalıdır yapmacıklığından
Sarı otların arasında
Kızlar doğulmalıyımdır sırf sana. Gitmeden
Kızın yaşında, süslü, kıvrak
Kocamış yerlerinden tırmanmak için
Yetmezmiş gibi
Hiç yetmemiş sanki
Yorgun düşmeden dokunmaktan
Dökülmelidir çağlayanlar tependen tırnağına
Düzenbaz gibi, sihir gibi uğurlu ve tutkulu
Yerleşmelidir içine ergen ve soylu
Sözüm ona böylece yaşamaya başlasınmış hayat
Ürkek ve titrek ve esnek
Ben üç kez yenilmiştim hayalime
İlkinde kuşum ölmüştü
Ne soğuk olduğundan ne de açlıktan
İkincisinde latif olan her şeyim
Üçüncüsünde özümün kendisiyle insan olduğu her şey
Korkunç itiraflarla kanırtma zamanı
İçime vurduğun mızraplarca nefretini
Bir tarafım Tanrı, bir tarafım intihar
Çok fazla yara
Çıkar dilinin altındaki yoksulca beni
Ve şuna inan, karanlık senden daha yürekli.
Pınar Vardar
Sayfa 24