Efsunlu bir gömlek giydi Aslı,
Bembeyaz bir gecenin karanlığında
Öyle bir Efsun ki yaktı yıktı keremi.
Zindan eyledi zemheri.
Ah etti,
Ahı küle çevirdi Keremi.
Aslı incecik belini büktü,
Topladı tüm külleri sırma saçlarıyla.
Bir sızma gök altında.
Yüreği yandı, sonrada bedeni.
İkisi de küle döndü,
Küllerini bir sabah yeli arşa,
Sevdalı gönüllere taşıdı.
Ateş düştü gönüllere,
Dumanı halka halka çıktı göğe.
Kerem biçârece şafâk sökene dek bekledi.
Her dolunayda tekrar tekrar dirilsin diye Aslısı.
Tan ağır,
Gönül zindan.
Zemheri kara kış
Küle döndü mevsim bir sevdanın ateşinde
Hz.Eyyüp'ü yaktı yıktı yaraları,
küçücük bir kurtçuk kalbini deşti.
Ne ahlar etti ne de sevda türküsü yaktı.
Yüreği tarümar oldu.
Yine de ah etmedi.
Yuvasını kaybetmiş bir serçe usulca havalandı,
Yüreği yanık
Kalbi sönük.
Uçsuz bucaksız diyarları arşınladı.
Bir kaptan kamarasının güvertesinden,
Aslıyla keremi selamladı.
Deniz üstündeydi sevdaları
Dolunayın şafağa yakın vaktinde birleşirdi iki ruh,
İki beden,
Tek ilmek.
Tek yürek.
Ne kerem Aslı olabildi
Ne de Aslı kerem.
Hani bedenler gömülünce çürürdü?
Çürümedi ne aslı Kerem'siz ne de kerem Aslı'sız.
Her İlkbaharda iki çiçek bitiverirdi mezarlarında.
Biri Gül'den al biri zambaktan ak.
Güle hasret kaldı, dikenli bir çalı.
kömürden kara .
Sevdadan gayrı.
Ne varsa arzda arşa çıktı
Arş titredi.
Ne Mecnun Leyla'sını bir çölün diyarında aradı
Ne de Ferhat, Şirin aşkına bir dağı deldi.
Her şey Aslı ve keremle kül oldu.
Küle döndü gök,
Küle döndü yürek,
Küle döndü destân...