Selamlar, tüketim toplumunun vatandaşları. Tüketiyoruz ve tükeniyoruz.
Kapitalizmin oyunu diyerek geçtiklerimizin arkasında aslında çok daha fazlası var.
Tükettiğimiz şeyleri gerçekten ihtiyacımız olduğu için mi yoksa tüketim toplumuna hizmet etmek için mi satın alıyoruz?
"Bolluğun ve hesaplamanın sentezi drugstore’dur."
Alışveriş Merkezlerinin birer kültür haline getirildiği ve tüketim sentezinin artık bu mekanlardan yürütüldüğü çağdayız. İnsanın insan üzerinde baskı kurduğunu sanarken aslında nesnenin insan üzerinde baskı kurduğunu gözden kaçırıyoruz. Nesneler drugstore'larda mükemmel bir düzende sunulur. Her şeyin bir arada bulunduğu AVM'ler bu yüzden cazip gelir. Giysi, temizlik ve bakım ürünleri, teknolojik aletleri bir arada görmek insanı zincirleme alışverişe sürükler. Flört etmek isterseniz ve karnınızı doyurmak isterseniz bile kendinizi bulacağınız mekanlar artık bunlardır. Yüksek çekim enerjisiyle drugstore "tam bir kent"tir. Günlük aktivitelerinizi hatta sanatsal faaliyetleri dahi buralarda gerçekleştirirsiniz.
“Çöp sepeti uygarlığı: Bana fırlatıp attığın şeyi söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!"
Bolluğun getirdiği savurganlık, kıtlık kapısını ardına kadar aralar. Her nesnenin birden fazla çeşidini görmek, insanda hepsine sahip olma dürtüsü uyandırır. Moda kavramının da katkısıyla israf devri başlar.
"Bu yıl x renk moda!" Her şeyimizi bu renkten almaya koşarız. Diğer yıl farklı bir renk görünce bu aldıklarımız gözümüze "çirkin" görünür. Savurganlığın ardı arkası kesilmezken bu kez de mutsuzluk kavramı hayatımıza giriş yapar. Satın alamamak veya satın aldıkça daha fazlasına koşmak mutsuzlaştırır.
"Reklam anlamaya, öğrenmeye değil, umut etmeye yol açtığı ölçüde kehanet sözüdür."
Reklam saltanatı tüketim toplumunun belki de en önemli kısmı. Reklamlar bizi aldatıyor mu yoksa biz mi reklamlara aldanıyoruz?
Sıradan bir mobilya reklamında, kadın vücudu kullanılarak mobilyanın tanıtımının yapılması reklamcının aptal olduğunu mu kanıtlar? Yoksa "geleneksel"kadın bedeni üzerinden para kazanma sanayisinin ekmeğini yediğini mi?
Burada erotizm üzerinden çok daha fazlası amaçlanır. Evlilik düşünen bir kadının hem evini hem de eşini elinde tutma duygusu ortaya çıkarılır. Ve böylece sadece bir nesnenin reklamı, birçok nesnenin tüketilmesine katkı sağlar.
"Sizi cezalandıran artık Tanrı değil bedeninizdir!"
Spor yapın, sağlıklı beslenin ve kusursuz olun. Bedeninize iyi bakın bakmakla kalmayın "mükemmel" vücuda ulaşmak için her türlü harcamayı yapın.
Makyaj yapın! Güzelliğinize güzellik katın. Sonra cildinizi bozup size pazarlayacağımız yüz bakım ürünlerini de alın. İşte yine olmadı. En iyisi estetik operasyon geçirin. Estetikle bile bi şeye benzemediniz makyajla desteklemeye devam edin en iyisi(!)
Evet, bedenlerimizi hedef alan bu korkunç terörün de kurbanıyız.
Kadın dergilerinde yer verilen vücutlar, bu vücutlara sahip olan ve aslında asla mutlu olmayan kadınlarla yapılan röportajlar..
Bedenine şefkat göster yoksa cinsel hayatın kötü gider algısı..
Narsistik duyguları besleyen güzellik merkezlerine gitme modası..
Bu korkunç sistemin içerisindeyiz hepimiz. Çıkmak ne kadar mümkün bilinmez ama kitap farkındalık kazanmak adına yardımcı olabilecek nitelikte.
İyi okumalar.