Gönderi

Türkiye'deki mi, Avrupa'daki yaşam mı?
Ne Türkiye'nin birçok illerini gezmişliğim, ne de çok Avrupa ülkesi görmüşlüğüm var. Bu nedenle yukarıdaki soru hakkında yorum getirme noktasında tereddüt ediyor, bu konuda yüzde yüz söz hakkım olmadığını biliyorum. Yine aynı şekilde biliyorum ki, bilhassa burada çok küçük bir kitleye ulaşabiliyorum; uzun zaman üstüne bir haftalık Türkiye tecrübemde görebildiğim Türkiye - Avrupa Müslümanlarının farkı hakkında gözlemlerimi paylaşmam, belki çok gereksiz olacak. Olumsuzlukları değiştirmek ne yazık ki benim elimde değil, ancak buna muktedir bir kardeşimizin okuması ihtimali olmasının ümidiyle ve Avrupa'da doğmuş, büyümüş bir Türk olarak bir kaç duygumu paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce, her Türkiye'ye gelişimden önce niyetimi yokluyor, ümidimi bir araya topluyorum, buralara ısınmak, hatta buralarda bir yaşam tasavvur etmek adına. Bu hayalimin yıkılması ne yazık ki en fazla iki günümü alıyor. Her yer öylesine kalabalık ve herkes öylesine "kör" yürüyor ki sokaklarda. Zar zor bulabildiğim bir banka oturup insanları gözlemlemek geçiyor içimden. Herkesin yüzünde aynı telaş, bir o kadar da boş bakış. Sanki herkes yaşamındaki anlamını yitirmiş, çağın -sözde- "gereksinimlerine" yetişmeye çalışıyor, herkes gibi olma mücadelesi içinde öğütüyor kendini ve varoluş sebebini. Bu yazıyı yorgun bir zihin ve kalp ile gurbet diyarında yazıyorum. Ama burası gurbetim değil, sığınağımmış meğer. Bu burukluğu tarif etmek çok zor. Başlıklar halinde değinmek istediğim noktaları; Yeme-içme alışkanlıkları, Alışveriş, Tesettür/Giyim, ve daha bir çoğuna dair gözlemleyebildiğim farkları zihnimi toparladıkça umarım bu iletinin altında yazmak nasip olur. Siz de katılım gösterirseniz çok memnun olurum: Nedir Türkiye'yi bu denli mânevîyattan uzaklaştıran unsurlar? Bireysel olarak buna karşılık ne yapılabilir; bu ahlâkî çöküşün devamı nasıl önlenebilir? Yorumlarınız, sorularınız hepimiz için istifadeli olacağı kanaatindeyim. Katılımınız için şimdiden teşekkür ederim. Sağlıcakla ve selâmetle kalınız... Viyana, 17 Kasım 2023
·
157 views
Şeyma okurunun profil resmi
3 gündür nispeten muhafazakar sayılan bir şehirde gördüklerim benzer üzüntüyü derinleştirdi. bundan 4 yıl önce bu kadar değildi en azından giyim kuşam açısından daha detaylı yazmak da isterim bahsettiğin konu için inşallah geniş bir vakitte. şimdi şöyle bir sıkıntı var: günahı kınamayalım aman İslam'dan soğutmayalım aman diye diye ses çıkaramaz hale geldik müslümanlar olarak. helal haramı iyi öğretemeyince son zamanlarda yaşanan bu sınırsız giyim ve ahlaki davranış problemleri girerek arttı. çünkü bence maddiyata yönelim ve dünyevileşmeyi Türkiye Müslümanları çok ciddi yaşıyor. çocuklarını 'okutmak' ve para kazanmak gayesinden başka derdi olmayan yeni nesil ebeveyn modeli sayesinde oldu en çok gözlemlediğim buydu. cümleler daha önce not aldığım şekilde parça parça oldu. dediğim gibi daha uygun vakitte bunu detaylı konuşalım inşallah 🤲
Bernâ okurunun profil resmi
Aslında çok güzel özetlemişsin Şeyma'cım. Çok doğru tespitlerde bulunmuşsun halkımız hakkında. Senin, oraların yerlisi olmana rağmen böyle duygular yaşamış olmana hem üzüldüm, hem de demek ki sadece benim gördüğüm gerçekler değilmiş diyerek de mutlu oldum. Geniş vaktinde yazacağın detayları sabırsızlıkla bekliyorum. Öyle zor konular ki, bu iletiyi yarım sene önce yazmış olmama rağmen, ben de aynı şekilde gücümü ve doğru kelimeleri toplamakta güçlük çektiğim için, hâlâ bir şeyler yazabilmiş değilim. Bizim sözümüzün bir kıymeti ve üstünlüğü yoktur elbette, ancak hepimiz gözlemlerimizi bir araya toparlar paylaşırsak, belki birinin görüşünden ötekine güzel nasihatler çıkar. Katılımın için çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Rabbim herkese istifadeli kılsın. 🌷
Şeyma okurunun profil resmi
'Ama burası gurbetim değil, sığınağımmış meğer.' şu cümle beni mahvetti:(
Ahmet okurunun profil resmi
Ne yazık ki kendi öz ahlak yapımız bozuluyor. Avrupa'yı örnek alalım derken sadece onları mota mot taklit durumuna düştük. Kendimizi zelil onları ise aziz kabul ettik.Kendi kültürümüzü , ahlaksal normlarımızı,dinimizi unuttuk. Halbuki kültürler kaynaşmalı , birbiriyle tanışmalı ama burda Mümin dinine bağlı ve değerlerinin farkında ve bilinçli olursa kimliğini kaybetmez. Dünyevi meselelerde (bilimde sanatta ticarette vs) paslaşmalar ilişkiler zaten kaçınılmazdır. Önemli olan omurgalı sağlam duruşu kaybetmemek. Yani iman ilkeleri üzerinde hududullahı aşmamak.
Bernâ okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkür ederim. Sözlerinize katılıyorum; vurguladığınız gibi, insanın kendi duruşuyla çok alakalı bir durum. Kimliklerimizi ne yazık Avrupaî zihniyet üzerine inşa ediyor, kendi millî ve dînî değerlerimizi hiçe sayıyoruz. Yani kısacası: #206942492 Örneğin, Avrupa'nın yılbaşında diktiği gibi, bizim, çoğunluğu Müslüman olan milletimiz de evine çam ağacı dikerken, ben, Ramazan'da oruç tutan, yahut kurban bayramında bir kurban bağışlayan bir Hristiyan görmedim. Kendi dinimiz ve millî geçmişimizin kıymeti maalesef bilinmediği için -tabiri caizse- eziklik psikolojisine bürünmüş Türk halkı, Avrupa'yı, taklit etmemesi gereken alanlarda taklit ediyor; ancak örnek olabilecek ahlâkî davranışlarını göz ardı ediyor. Çelişkiler iki tarafı da (yani dinî değerlerini yaşa(t)maya çalışanlar ve tam tersi Avrupa'yı taklit edenler) yıpratıyor, yozlaştırıyor, daha büyük çöküşlere kapı aralıyor. Çok uzun oldu, hakkınızı helal edin; son olarak demek istediğim: Bir bireysel sorumluluklarımız, bir de toplumsal sorumluluklarımız olduğu herkesçe bilinen bir hakikattir. Milletimizi ve dinimizi temsil ederken, toplumsal bir sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi hepimiz düstur edinsek, belki de bu kadar küçük duruma düşürmeyeceğiz kendimizi. Katılımınız için tekrar teşekkürler...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.