Gönderi

160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Sessizliği Nerede Bulabiliriz?
Sessizlik ve Gürültü isimli kitap arka kapak yazısında da yazdığı üzere gerçeklik ile distopyanın kesiştiği bir incecik çizgi üzerinde akıyor. Normalde distopik romanları okurken kitabın türünü daha kolay fark edebilirken bu kitapta bu ayrımı yapmak gerçekten zor. Kitabın yazarı Suriyeli bir yazar olması ve muhalif tutumu nedeniyle ülkesinden sürülen biri olması nedeniyle akla bu kitabın geçtiği evrenin Suriye olduğu akla gelebilir. Lakin kitabın geçtiği ülkenin isminin verilmemesi, diktatör vasıflarını taşıyan "Lider" isimli bir devlet başkanının olması, halkın sürü niteliğinde bu başkana tapıyor olması ya da bu görüntüyü vermek zorunda olması, medyada yaşanan sansür gibi başlıkların olması nedeniyle kitap çok evrensel bir hale geliyor. Bugün dünyanın totaliter bir rejim altında yönetilen ülkeleri için de bu hikayede birçok benzerlik mevcuttur. Zira ben okurken yer yer
George Orwell
George Orwell
'in
1984
1984
'üne benzer kısımlar gördüm. Medyanın iktidar baskısı altında olması ve buna göre "yanlı" haberler yapması distopyanın en bilinen kitaplarından biri ile benzerliği görmeme neden oldu. Orwell de aslında totaliter Stalin ve hükümetini eleştirmektedir. Kitabın ana kahramanı yazar Fethi Şiyn'dir.
Nihad Siris
Nihad Siris
'in de kendi ülkesinde "hain" olarak damgalanması nedeniyle kitabın otobiyografik özellikler taşıdığını söyleyebiliriz. Televizyonda yayınlanan bir kültür ve sanat programında "Lider"i öven içerikleri sunmak istememesi, iktidar karşıtı düşüncelerine eserlerinde ve yazılarında yer vermesi üzerine dışlanmış ve "hain" olarak adlandırılmış bir karakter Fethi Şiyn. Onun muhalif olma hali aydın olmasının yanında ailesinden ve özellikle de babasından gelmektedir. Böyle bir ülkede düşünmek ve bireysellik suçtur, lanetlidir. "Sloganların ve hoparlörün yürüyüşlerimizde meydana getirdiği gürültü, düşünmeyi devre dışı bırakmak için zorunludur. Düşünmek lanetli bir eylemdir, suçtur, daha doğrusu Lider’e ihanettir. Sessiz ve sakin ortam, insanı düşünmeye sevk ettiğinden, kitleleri ikide bir bu gürültülü yürüyüşe çekmek, insanların beyinlerini yıkamak ve onları düşünme suçunu işlemekten korumak için gereklidir. Aksi takdirde bu kadar gürültünün ne anlamı var? Lider’i sevmek, düşünmeyi gerektirmez, çünkü sezgiseldir." (Sayfa 19) İktidar kanadından bakılacak olursa; kendisine mensup olmayan ve kitleler üzerinde yazmış oldukları ile etki sahibi bir aydının kendi saflarına katılması büyük bir güç göstergesidir. Öte yandan bu durum karakterimiz için ise çok keskin bir yol ayrımı anlamına gelmektedir. İktidarda güç sahibi olan kişiler karakterimizi zorlayıp bu yol ayrımına getirmektedir. Bu yol ayrımı sessizlik ile gürültü arasındadır. Karakterimiz için ise artık sessizliğin sadece "kabir sessizliği" olabileceği açık bir şekilde ortadadır. "Öyleyse sen beni hapsihanenin sessizliğiyle iktidarın gürültüsü arasında tercih yapmaya zorluyorsun" (sayfa 148) Totaliter rejimlerin insanların yaşamlarına nasıl bir müdahale getirdiğini görmek bakımından ben bu tür eserleri seviyorum. Öte yandan bu tip eserler politik olması nedeniyle yaşadığınız ülkeyi de kendi içinizde tartma olanağı veriyor. Misal ben kitabı okurken Türkiye ile çok fazla paralellik gördüğümü düşündüm. Misal medyadaki baskı ve sansür, başkanın yönetime askeri darbe ile gelebiliyor oluşu, kitlesel toplantılar ve yürüyüşler, dev resimler, devlet başkanının sıradan bir insan gibi yaşam şeklinin olmasının onu halk önünde küçük düşüreceğinin düşünülmesi gibi haller bize de çok benziyor. Böyle rejimlerde kitapta da olduğu üzere iki kutup bulunur ve sizi iktidara yakın kutba yaklaşıma zorlarlar. Bu baskı aydınlara karşı yapılmaktadır kitapta olduğu gibi. Kitabı okurken edebiyatın da temel konularından birisi olan Doğu-Batı ayrımını fark ediyorsunuz ve hangisine daha yakınsınız onu da görebiliyorsunuz. Yazarın Büyük İskender ile ilgili anekdot anlattığı anekdottan o zamanlarda bile Makedonya ile İran arasındaki yönetim farkını, insanlarının nasıl bir lider beklentisinin olduğunu fark ediyorsunuz. "Doğu’da insanlar kendi rızalarıyla köledir. Öyle ki Hegel “Doğu’da özgür tek bir kişi vardır, o da yöneticidir.” der ve ardından “kim yönetici değilse köledir,” diye ekler." (sayfa 77) Gayet akıcı ve yalın bir üslupla anlatılan bu kitabı tavsiye ederim. Günümüz Suriyesi, Arap coğrafyasını ve Beşşar Esad yönetimini de anlamak için bu kitabı okuyun derim. İyi okumalar.
Nihad Siris
Nihad Siris
Sessizlik ve Gürültü
Sessizlik ve Gürültü
Sessizlik ve Gürültü
Sessizlik ve GürültüNihad Siris · Jaguar Kitap · 2015346 okunma
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.