Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
Aslında kitabı başladığım gün bitirdim
Aslında "Önemsiz bir adam". Muhteşem bir tiyatro metniydi. Yazar eserinde: ahlak, bencillik, iki yüzlülük ve kadın-erkek ilişkileri üzerinde durmuş. Ancak asıl göze çarpan konu ahlak. Karakterlerin konuşmalarını okuduğunuzda; Ahlak nedir? Ahlak kişiden kişiye göre değişir mi? Ahlaktan bahsederken neden en çok kadınlardan söz edilir? Toplum soyut olan ahlak konusunda neden bu kadar dar kalıp ve net fikirlere sahip?.. gibi düşünceler etrafınızı sarıyor. Okurken eğlendiren, merak ettiren ve oldukça düşündüren bir eser! (Elif) Oscar Wilde tarafından yazılan Önemsiz Bir Kadın, ilk defa 1893 yılında sahnelenmiş, satirik bir tiyatro oyunu. Dönemin klasiklerinden bir davette, ahlak, ahlakın kadınlarla erkekler için farklı işleyişi ve ilişkiler üzerine tartışmalar geçiyor. Başlarda benim için takip etmeyi zorlaştıracak bir karakter yoğunluğu olsa da hikaye ilerleyen sayfalarda asıl odağına yoğunlaşıyor. "Önemsiz bir kadın" ile başlayan perdeler, "önemsiz bir adam" ardından kapanıyor. İlgi çekici ve keyifli bir okuma oldu. (Beyza) Oscar Wilde'ın okuduğum 3. kitabı olduğu için öncelikle yazardan ve yazarın hayat görüşünden bahsetmek istiyorum, çünkü hakkında artık oturmuş düşüncelere sahibim. Daha sonra ise, bir senaryo olan "Önemsiz Bir Kadın" isimli bu kitaptan ve kitabın konusundan bahsedeceğim. O'Flahertie Wills Wilde - bildiğimiz adıyla Oscar Wilde - edebi hayatına şiirler yazarak başlamıştır. Yazdığı ilk şiirler dönemin eleştirmenleri tarafından "zehirli mantar" ve "parazit" gibi ifadelerle tanımlanmıştır. Bunun sebebi, hiç kuşkusuz onun feminen görüntüsü ve aşk kavramının diğer şairlerden biraz daha farklı olmasıdır... Bütün eleştirilere karşın, ün kazanmaya devam eden Wilde, giyim tarzı ve yazdıkları sebebiyle 1895 yılında "ahlaksızlık suçlamasıyla" hapis cezasına çarptırılır. Yazarın hapse girmesinin ardından çocukları soyadlarını değiştirir ve bu durum yazarı oldukça sarsar. Fakat Oscar Wilde bile hapisten çıktıktan sonra Sebastian Melmoth takma adını kullanmak zorunda kalır... O dönemin toplum baskısının ne kadar güçlü olduğunu rahatlıkla görmüş olduğunuzu düşünüyorum. Bu noktada birkaç soru sormak gerekir: -Ahlak nedir? -Ahlak, genel bir tabir midir, kişiden kişiye değişiklik gösterir mi? -Ahlaki değerlerimizi kim belirlemektedir? -Ahlak kavramı, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur? -Ahlak kavramı zamanla değişen bir olgu mudur? -"Ahlaksız" olarak nitelediğimiz kişilerin ahlaksız olduğuna kim karar vermektedir? İşte Oscar Wilde'ın hayatı boyunca karşı olduğu olay da tam olarak budur. Belirsizliklerle dolu olan ve binbir rengin olduğu dünyada, hangi rengin siyah hangi rengin yeşil olduğunu kim belirlemektedir? Tanımlamaları kim yapmaktadır? İsimleri kim vermektedir? Oscar Wilde, hayatımda okuduğum en iyi romanlardan biri olan Dorian Gray'in Portresi'nde "TANIMLAMAK, SINIRLAMAKTIR." demektedir. Adeta iki kelimeden oluşan bir hayat felsefesidir bu cümle aslında. Yıllarca üzerine düşünülebilecek ölçüde güzel bir cümledir. Hayatımızda neleri tanımladığımızı ve neden o tanımların dışarısına çıkamadığımızı iyi düşünün. Bizi kim kısıtlıyor? Kim bizi tanımlayarak sınırlıyor? Sınırların ötesine neden geçemiyoruz? Oscar Wilde biz daha bunları düşünürken bir adım daha ileri giderek, insanın dahi kendisini tanıyamayacağını ifade ediyor. Diyor ki: "Yalnızca sığ insanlar kendilerini tanır." İnsan bile kendi tanımını yapamazken hangi davranışlarımızın ahlaki, hangi davranışlarımızın ahlak dışı olduğuna nasıl karar verilebilir? Şu dünyada bilmediğimiz o kadar çok şey var ki... Hep bilmek ve öğrenmek uğruna amansızca çaba gösteriyoruz. Bilinmezlerle dolu olan dünyayı, tanımlamak, dolayısıyla anlamak istiyoruz. Fakat bunu yaparken, eğlenmeyi ve mutlu olmayı unutuyoruz. Bu noktada Wilde diyor ki: “Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar." İşte Oscar Wilde böyle bir yazardır. Tanımlama yapmaktan nefret eder; fakat eserlerinde bolca genellemeler yaparak tepki toplamaktan çekinmez. Aslında genelleme yapmak da bir nevi kısıtlamak, sınırlamaktır. Fakat Wilde öyle düşünmüyor olacak ki, eserlerinde tanım yapmaktansa insanları kabul etmeyecekleri genellemelerin içerisine sokmayı tercih etmiştir. Nihayet kitaba gelecek olursak, yukarıda da belirttiğim gibi, kitap bir senaryo eseri. Roman olmadığı için okuması biraz daha zor ve zahmetli. Fakat konuya hakim olduktan sonra gayet akıcı bir şekilde ilerliyor. TRT tarafından eserin 1 saatlik seslendirmesi de internette mevcut. Ben dinlerken çok sıkıldım; ama ilgisi olanlar bakabilir. Oscar Wilde, Önemsiz Bir Kadın isimli bu senaryosunda, Victoria Devri'nde insanların verdiği klasik davetlerden birine konuk ediyor bizi. Tabii Wilde bolca toplumun ikiyüzlülüğünü ve hiyerarşik düzenini eleştiriyor. Konu, oldukça basit ve Yeşilçam filmi havasında. Hatta Yeşilçam'ın da bu eserden bir hayli etkilendiğini düşünüyorum. Okuduğunuzda gözünüzden kaçmayacak detaylar olduğunu göreceksiniz….
Önemsiz Bir Kadın
Önemsiz Bir KadınOscar Wilde · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20164,475 okunma
·
3 artı 1'leme
·
185 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.