Gönderi

Ayasofya'da kedi seven dayının özelinde bir duygu-durum tespiti
Röportaj: instagram.com/reel/Cz4H7ogI7N... Ne kadar güzel bir anı olursa olsun, içerisine ne kadar evrensel bir sevgi katmış olursa olsun tanınmış olmanın amcamızın nazarında bir maskaralık olması sizce de tuhaf değil mi? Yani modern bilinç popüler olmak için herşeyi meşru gören bir elde etme temayülüne sahip iken amcamız hâlâ haremlik bir zihne sahip. Yani özel hayat dediğimiz alan. Hatta bunu zorlarsak modern bilincin karşısında olduğu için postmodern bir tavır bile diyebiliriz. Zira bir yönüyle modern bilincin doyumsuz arzularına karşı protest bir tavır bu. Ancak meseleye böyle değil de "bakın eskiler mahreme ne kadar düşkün, ünlü olmayı ayıp sayıyor. Oysa şimdikiler tanınmak için her haltı yiyiyor." şeklinde betimleyerek yaklaşsaydık, zannediyorum linç yerdik. Geri kafalısınız. Alayınız yobaz, bağnaz. vs. Hatta bizi, hükümetin siyasal dinci paradigmasını meşrulaştırmak ile suçlayanlar dahi çıkabilirdi. Oysa tespit aynı, sonuç da aynı. Amcanın bu durumu "maskaralık" olarak tanımlaması, derinlerimizde bir yerlerde hepimizin hoşuna gitti. Ancak bunu ifade edişimiz, meseleye dair muhatap tutumunu hemen etkiliyor. Ben buradan şu sonuca varmaya çalışıyorum aslında: Toplum olarak problemimiz, meseleyi nasıl tespit ettiğimiz yahut sonuçlandırdığımız değil; onu nasıl ifade ettiğimiz. İfadelerde tarafı tespit etmeye çalışıyoruz. Böylece yermek yahut övmek niyetindeyiz. Bu bizim gerçeği değil, inançlarımızı aradığımızı gösteriyor. Dolayısıyla biz gerçeğe değil, ötekine tahammül edemiyoruz. Yani ana problememiz tamamıyla duygusal, bilişsel değil. Bilişsel alanda anlaşmamamıza yahut birbirimize tahammül edemememize imkan dahi yok. Yeterki düşünme becerisini (gerçek anlamda) kazanmış olalım.
·
1 artı 1'leme
·
1.422 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.