Gönderi

188 syf.
·
Not rated
·
Read in 13 days
Dünya Döngüsü
Merhaba siz güzel insanlar, Saç neden örülür? Saçlarınızı ördüğünüz zaman yapısal bir koruma sağlanır. Daha düzgün ve toplu duran saçlarınız birbirine karışmaz, dış etkenlerden daha az zarar görür… Bir kadın sevindiği zaman üzüldüğü zaman ilk başta bakışlarıyla birlikte saçlarına dokunur ve sevincini hüznünü saçlarıyla gösterir. Laetitia Colombani; yapımcı, oyuncu, senarist ve roman yazarıdır. Fransız yazar saç örgüsü adlı kitabı 40 farklı dile çevrilmiştir. Farklı alanlarda ödül almakla birlikte milyonları satmıştır. Hindistan da yaşayan Smita, İtalya da yaşayan Giulia ve Kanada bulunan Sarah hikayelerini birbirinden acıklı hüzünlü ve ders dolu yaşam biçimlerini şahit kılıyor sizi eserde. 3 Farklı kadının yaşam biçimi ve ortak özelliği. Yazar senarist olduğundan ötürü saç örgüsü adlı kitabı 3 farklı kültürü yaşam biçimi hayat koşullarıyla birbirine bağlamıştır. Biraz bana Yeşilçam sineması gibi geldi tabi ilk kadın olan Smita hayatı baya beni derinden üzmekle kalmayıp o bölgeye hakimlik kurmaya çalışan zamanın Mezopotamya ülkesi Ari’lere öfkem oldum. Hindistana kast sistemini kim getirdi? Ariler, MÖ 1500'lerde Orta Asya'dan Hindistan'a gelmişler; siyasi, sosyal ve kültürel yapılarını da bölgeye getirmişler ancak burada merkezi bir otorite sağlayamamışlardır. Ariler, Hindistan'a gelmeleriyle birlikte "kast sistemini" bu bölgeye taşımışlardır. Mezopotamya ülkesi olan Ariler bulunduğu yerden barınamayınca başka ülkelere diyarlara yani Hindistan’a göç ederler. Hindistan’lılar bunları istemeyince olur biz gideriz ama size yazık bakın burada köle var ee senin toprakların var siz eşit misiniz? Tabi değilsiniz deyip alt üst sınıf oluşturma biçimleri giriştiler. Milletleri ayırıp aralarında derin farklıklar oluşturdular. Kendi aralarında çatışma yaşayınca Ariler bulunduğu bölgede yaşamaya yerleşmeye devam etmiştir. O gün bugün kast sistemi devam etmektedir ülkede. Smita, Hindistan da yaşayan sistemin en düşük insanı, zenginlerin tuvaletinlerin dışkısı temizlemektedir. Buna karşılık olarak eşi de zenginlerin tarlalarında fare avlıyor ve geçimlerini o şekilde sağlıyorlardı… Anneler yaşadığı hayatı kızların da yaşamaması için elinden geleni yapmaya çalışır. Smita da kızını da okula yollar, okula gittiği gün okulda ki çocuklar döver hakaret eder saçlarından tutar ve onu aşamaya başlar. Her şeye rağmen küçük kızın gururlu olması ağlamaması annesine büyük bir cesaret verir. Annesi bunlardan kurtulmak için oradan başka bir yere kaçmaya karar verir. Bulunduğu bölgeden kaçmak ve yakalanmak tam bir ceza sistemi uygulanırdı. Mesela önceki yıl da bir erkek adam o bölgeden başka bir bölgeye kaçmış… Anlaşılınca kız kardeşlerine bütün köy halkı izniyle meydan da tecavüz edilmiş. Buna rağmen oradan kaçar ve başka bir sevdiği tanrının bölgesine geçer bunu başardığı için bir adak vermesi gerektiğini düşünür. Hiçbir şeyi olmayan anne kız saçlarını kesip adar tapınağa. Smita hikayesi eleştirisi, şimdi kast sistemi artık ne olduğunu nasıl ortaya çıktığını biliyoruz. İnsanı insan gibi görmeyen sistem devam etmekle kalmayıp din belası devam etmektedir. İnsanı değerli kılmayan insanı olumsuzluklardan kurtarmayan her din gereksiz bana göre. Bölgesel dinler insanları yoksullaştırır. Kuranı Kerim Fatır Suresi 18. Ayeti Abdulbaki Gölpınarlı Meali Ve hiçbir suçlu, bir başkasının yükünü yüklenmez ve ağır bir yük taşıyan, onu yüklenmesi için bir başkasını çağırsa, çağırdığı, akrabası bile olsa o yükün bir kısmını bile yüklenemez. Ceza Kanunu Suç ve Cezanın Şahsiliği İlkesi; Çağdaş ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri suç ve cezanın şahsiliği ilkesidir. Bu kural gereğince, kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir, başkasının işlediği fillere iştirak etmedikçe sorumlu tutulamaz. O bölgeden kaçmaya çalışan insanların yakın akrabasına tecavüz etmek tam bir ahlak ve zihinsel yoksulluğu gösterir. İyilik iyidir. İnsanlar neyi görürse onunla beslenir. Mesela insanlar iyi bir şey görse onunla zenginlik kazanır. İnsanlar kötülüklerden beslenirse vicdanı değerleri yoksullaşmaya başlar. Smita Özellikle Hindistan’da kadına layık görülen hayatları okudukça tüylerim ürperdi, canım yandı. Öyle ki “Hatta bir inek olarak bile doğmuş olmayı tercih ederdi, en azından saygı görürdü.” cümlesi orada kadınlara verilmeyen değeri apaçık gösteriyordu. Giulia, insanın içinden geldiği gibi yaşama arzusu hiçbir zaman bitmiyor. Ailemiz ne kadar bize okul hayatın önemini ne kadar yaşamın zorluğun anlatsa da… Mesela ben Gazeteci olmasaydım eminim Türkiye’nin değil dünyanın en iyi boksörlerden biri olurdum. Bulunduğum bölgenin yaşam biçimine uymaması ile okuma sürüldüm… Ha işte Giulia böyle bir yaşamı var. O okumak istemiyor babasına yardım eden genç bir kadın. Babası günün birinden sağlık sorunları yaşar ve babasına yardın ettiği atölye de çalışmaya devam eder… Babası hastanede yaşam mücadelesi verirken genç Giulia erkek arkadaşıyla saatlerce atölye de sevişir. Babasının üzgünlüğü Giulia bedeninin acılar içinde zevk duyması garip bir durumdur. Kötü bir durum olduğunda kadın ve erkek nedensizce sığındığı cinsel duyguları psikolojik bir alt yapısı olduğunu düşünüyorum. İflas ettiğini gören İtalyan Giulia erkek arkadaşın önerisiyle Hindistan’dan saçlar sipariş eder ve dünyaya satmaya devam eder. Güzel akıllı ve çekici Kanada’lı Avukat Sarah, kendisi harika bir avukat. O kadar iyi bir avukat ki her girdiği dava da mutlaka kazanır istediğini alan bir kadın. Bulunduğu şirkette herkes kendisine imrenerek baktığı ve bulunduğu konuma sahip olmak ister. Duyguların köreldiği insanı hazların yok sayıldığı düzenin tam ortasında…Yaşam biçimi olduğunu ayrıca soluk ruhlu insanların ülkesi olduğu görmekteyiz Kanada ülkesini. Bunların dışında bir hayat sürdürmeye çalışan kadın Avukat Sarah… Sol memesini hastalıktan dolayı alınmasına rağmen avukat ofisine bunu söylemez. Çocuğu olmasına rağmen söylemez. Çocukların fotoğraflarını masasında bulundurmaz… Bütün bunlar yasak ve asla yaşanması mümkün olmayan şeyler. Bunları başka biz nerde yasak olduğunu görüyoruz, 1984 adlı kitap da benzer hayat vardı. Damızlık kızın öyküsü adlı kitap da geçiyordu benzer yasaklar yani sistemin verdiği robotluk halinden başka şey değil. Sevişmek yasak, topuklu ayakkabı giymek yasak, makyaj yapmak yasak, alkol almak yasak saçlarını bakım yapmak yasak… O kadar yasak var ki düşünmek bile yasak sayılmasına ramak kalmış bir hayatı yaşıyoruz. 1984 kitap alıntısı. Bu kitap da benzer yasaklar bulunuyor. Günün birinde avukat hanım duruşma salonunda bayılır ve sonrası hastalığını öğrenir. O hastalıkla birlikte kanser olduğun fark eder. Saçları gider ve yeni bir hayat biçimi oluşturmak için bir peruk almaya karar verir. O aldığı saçlar ise Hindistan da tanrıya armağan edilen saçların Giulia’nın atölyesinden geçtikten sonra Sarah’a ulaşan smita saçlarıdır. Hindistan da yaşam tam bir baş belası ve imkansızın kendisi. Kadının bir parçasından fazlası olan saçlarını tanrılarına… onları bu zor duruma sokmalarına rağmen başka bir tanrıya armağan etmesi tuhaf ve farklı bir boyut olduğunu görüyorum. Toplumu bu kadar yoksullaştıran bu tanrılardan hala umut etmesi duygular beslenmesi gerçekten inandırıcı gelmiyor. Ortadoğu ülkeleri gibi ne kadar tanrı varsa o kadar yıkıcı yaşamlar bulunuyor. Ayrıca tanrıyı kutsamak için bir şey vermek de farklı bir duygu. Ülkemizde her yıl yaşanan Kurban Bayramı gibi. (İslam öncesi döneminde benzer tanrıya armağanlar vardı, mesela Anadolu toprağında yaşayan Urartular, onlarda ilk baharda toprağın bolluk ve bereket versin diye belli sayıda erkeklerin penisini kesip armağan edilirmiş tanrılarına.) Anadolu Tanrıları kitabından alıntı. Tanrıya armağan edilen kurbanların bir şeyler ona verme arzusu ile yapmaları aslında benzerlik taşıdığını fark ettim. İslam dininde kurban tanrıya kesilmez, İbrahim peygamberin İsmail’i kurmak etme düşüncesi tanrıya olan sadakat gösterirken şu an ki Müslümanlar tanrıya hayvan armağan etmesi nasıl değiştiğini görmekteyiz. Kitap da tam bir hegemonyadan bahsettiğini söylemek istiyorum. Asya veya Afrika ülkeleri üretir orta boylu ülkeler oluşturur pazarı güçlü gelişmiş ülkeler onu kullanır onu mutlu olma aracı olarak düşündüğünü söylemek istiyorum. Smita hatta bir yerde bir şey söylüyor, ‘’büyük şeyler küçük şeyleri yer’’ deyince küçük kızı ağlamaya başlar ve korkmaya başlar. ‘Anne bizi kim yiyecek’ deyince annesi ‘korkma kızım, bu hayvan alemi için geçerli’ diye ekliyor. Sistemi harika bir cümleyle açıklıyor.
Saç Örgüsü
Saç ÖrgüsüLaetitia Colombani · Yan Pasaj Yayınevi · 20206.7k okunma
·
224 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.