Gönderi

304 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Kalmak İçin Kanat Çırpmak
Belki çekip gitmek değil de varını yoğunu sarf edip olduğun yerde kalmaya çabalamak daha zordur. Aslında kitapta da hep geride kalan, bırakılan ve olduğu yerde kalmak için tüm enerjisini harcayan Marco Carrera'nın hayatı anlatılıyor. Marco, gelişimi diğer yaşıtlarına göre yavaş olan bir çocuktur ve annesi de onun bu küçük bir çocuk olma hali için "sinekkuşu" lakabını takar. Hani bazı insanlar için derler ya ismiyle müsemma. Hakikaten Marco da lakabı ile müsemmadır. Roman ilerledikçe sinekkuşu metaforunu daha iyi kavramaya ve Marco'ya ne kadar uyduğunu görürüz. Bu romanda çok fazla roman anlatılmış gibi bir yoğunluk var. Çoğu yazar bu romandaki ana olayların hepsinden birer kitap çıkarabilir. Başından itibaren yalan bir evlilik, zıt ruhların evliliği, kardeş kaybı, evlat kaybı, kopan kardeşlik bağları, unutulmayan ve insanın kendisini daima suçladığı bir aşk, her şeye rağmen hayatta kalma, kendi yaşama ümidini tüm insanlık için umut olarak görme gibi bir çok konunun hepsinden ayrı kitap çıkabilir. Ama bu fırtınaların merkezinde Marco vardır ve hepsine rağmen kanatlarını çırpar. 1960'lar'dan 2030'lara uzanan üç kuşak bir aile hikayesi. Çocuk olarak okuduğumuz Marco, bir gün eş, bir gün baba, bir gün dede olur ve onun kurduğu aile ilişkilerini okuruz. Kendi ailesi zamansız bir ölümle sarsılmış ve bağları kopmuştur. Romanda yer alan tüm karakterler çok incelikli işlenmiş ve her karakterin derinlerine girmiştir yazar. Bir bakmışsınız kendinizi Marco'nun annesi Letizia ile babası Probo arasındaki sorunlu evliliği okurken bulursunuz. Bu sorunlu evliliğin en çok etklilediği Irene'i görür ve onun tercihlerine giden yollara engeller koymak istersiniz. O engeller de yetmez ve küçük kardeşinizi suçlarsınız. Ve aile bir daha eskisi gibi olmamak üzere dağılır. Marco yine de Floransa'dan gitmez ve annesinin babasının yanındadır. Cevap almadığı maillerle de olsa kardeşinin de yanında olmaya çalışır. Marco'nun hayatına giren kadınlarla da olağan ilişkileri yoktur. Kitabın en başında karısı ile olan evliliğinin yalan olduğunu öğreniriz. Bu evlilikten en çok etkilenen de kızı Adele'dir ve o bütün hayatı boyunca sırtındaki ipin varlığı ile yokluğu arasında araftadır. Marco için kendini suçlayacak bir şey daha. Marco için en büyük ukte ise çocukluk aşkı ve ona duymuş olduğu sonsuz arzudur. Ama Luisa da bir var bir yoktur. Bir mektupta da şöyle dile gelir bu durum: "Senin olduğun yerde benim hiçbir zaman olmayışım, benim olduğum yerde senin hiçbir zaman olmayışın, aşkımızın tanımının bu olduğunu biliyorsun değil mi?" Marco bir araya gelememenin suçlusu da olarak kendisini görür. Bu durum da zamanla değişir ve Marco kendisini suçladığı her konuda bu suçluluk hissiyle yalnız bırakılmıştır. Aslında gerçek bambaşkadır. Bu da aşkın sonunu getirir ya zaten. Cevaplanmayan mektuplar, mailler bir yerde son bulur. Marco'nun hayatındaki diğer büyük kayıp da kızı Adele'nin kaybıdır. Adele'nin "ipi" sonunda kopmuştur. Artık yalnızca o ve yeni insan kalmıştır: torunu Miraijin. Yazar buradaki ölümü ve Marco'ya ebeveyn olarak hissettirdiklerini de incelikle aktarmış. Ve her kötü anında olduğu gibi burada da hayatına Carredori dokunuşu olur ve onun bununla nasıl baş edebileceği konusunda tavsiyelerde bulunur. Onun artık hayatında yeni bir insanı yetiştirmek ve bütün insanlığa dair bu umudu taze tutmak gibi bir görevi vardır. Kitabı okumakla ilgili en büyük zorluk zamanda ileri geri savrulmalar olabilir. Ancak ben bunu da karakterin kopuk kopuk olan ilişkileri ile zamanın kopuk kopuk aktarılmasını da birbirine uyumlu buldum. Kitabı okurken sanki kitabın bölümlerinin rastgele karıştırıldığı gibi bir hisse kapıldım. Lakin bu yapboz okudukça ve kitapta ilerledikçe tamamlanıyor. Bu roman bu anlamda oldukça "günümüzün" romanı. Kullandığı teknikler de bu söylemimi destekliyor. Zamanlarla birlikte anlatım, anlatımla birlikte formun kendisi de değişiyor. Bazen hakim bakış açısıyla akarken bazen de kahraman bakış açısına, gözlem bakış açısına geçiyor anlatım. Bazen saf diyaloglarla ilerliyor bölümler, bazen mektuplara, şiirlere, elektronik postalara, envanter dökümlerine, kartpostallara dayanıyor anlatım. Bu nedenle oldukça deneysel de diyebiliriz. Normalde kitap okurken çok aşırı duygusallaşmam ama bu kitabın sonlarına doğru benim de gözlerim doldu. Diğer incelemelerde de bahsedildiği gibi belki de karakterle fazla özdeşleştirdim kendi. Bu kitap okunur, okunmalı da. İyi okumalar.
Sinekkuşu
Sinekkuşu
Sandro Veronesi
Sandro Veronesi
Sinekkuşu
SinekkuşuSandro Veronesi · Can Yayınları · 2022489 okunma
·
63 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.